Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '14

 
Kategori
Deneme
 

Gelecek Persfektifi

Gelecek Persfektifi
 

YENİ BİR ÇAĞIN PRİMİTİF BAŞLANGIÇ SANCILARI


23 AĞUSTOS 2014

Hiçbir şeyin artık eskisi gibi olma imkân ve kabiliyeti kalmadı. Bundan sonra her şeyin yeni bir tanımı yapılmalı. Bu artık böyle; biz istesekte istemesekte geriye dönüş artık mümkün olmayacak. Bütün köprüler ve gemiler yıkıldı veya yakıldı. Şimdi herkesin eski paradigmalarını ya güncellemesi yada yeni politika, strateji, program ve planlar yapma zamanı. Hadi herkes değişime… İster sistemin unsuru isterse de muhalifi olun yeni siyaset ve politikalar kurgulamak zorundasınız. Aksi taktirde değişime direnç eldeki doğrularla da birlikte tarih olunacağını gösteriyor. Buna inanmıyorsanız bunu benim öngörüm başka kategori isteyenler içinse kehanetim olarak değerlendirmeye alsınlar. Ama nerede ve ne olacaksa olsun her şey inşallah hayırlı olsun.

İnovatif, araştırma ve geliştirme sadece sanayide olmaz beyler bayanlar; lütfen düşüncelerinizi, işinizi ve hayatınızı bir gözden geçirin ve bu yeni ana hatları ve paradigmaları dikkate alarak değerlendirin. Her şeyin başı mental durum, duruş ve mental durduğun yerdir. Bu duruşu doğru yapabilmek için ise toplumsal bir uyanış, entelektüel bilgi düzeyini yükseltmek ve eğitimin gereklerini yerine getirmek şarttır. Zihnimiz berrak akıcı, doğru ve yeniye göre bir düzenleme yapılmamışsa iş kötü, bizi iyi günler beklemiyor demektir. Muhalif olana sesleniyorum; “Hiçbir icra hiçbir zaman mükemmel olamaz. Mükemmel düşünse planlasa dahi muhakkak uygulamada birtakım faktörler veya girdiler tam olan doğrunun icrasını saptırır. Eh artık sizde hiçbir şey bilmiyorsanız bile en azından yapılan bu mecburi eksik uygulamaların doğrularını bulun ve de açıklayın bari... Söz söylememek ve üstüne söylenenin üstüne hep olmaza oynamak size kaybettirir. Siz kendi kendinize yaparsınız, başkaca bir şey olmaz. Yani sözün özrü kendi ayağınıza sıkmış olursunuz. Zaten kendi ayağınıza sıkmaktan bir şey de yapılmıyor. Muhalif olmanın da bir üslubu, bir adabı var.”

Her şeyin bir düsturu, bir oluş adabı, sırası, şekli ve yakışanı vardır. Eğer böyle yapmazsanız belki hızlı olursunuz ama hızlı gideyim derken varacağınız nihai yeri, noktayı kaçırırsınız. Hızlı olmak hedefe varırsan değerlidir, yoksa hedefi olmayan veya hedefi ıskalamış hız faktörünün herhangi bir anlamı yoktur. İlkeleri olanın hedefine varamasa dahi bir değeri, sempatisi, süreç içerisindeki kazanımları nedeniyle bir anlamı vardır. Hayat, her şeyi tam anlamıyla ve liyakatiyle yapsak bile bize her zaman başarıyı sunmayabilir.

Üretimde ithalatımız ihracatımızın üzerinde gerçekleşmelidir ki, milli refaha kavuşabilelim.  Bu devletin olduğu kadar her girişimcinin de bir vicdani sorumluluğudur. Kazanç illa ve tek şahıs için olmamalıdır, devletinde değer kazanması, itibar edinmesi düşünülmelidir. Onun için ilkeli bir ticari yapıya da ihtiyacımız var. Ticaretin, ticaret erbabının, unsurlarının ve yapılanmalarının da yeni ilkelere, yeniliklere, gelişime ve yeni bir adaba ihtiyacı vardır. Bu şekliyle çağ atlanmaz.

Çağ atlanacak dönemler çok hassas dönemlerdir. Çünkü her şeyin değişmesi gerekir ve her şey değişime uğrama aktivitesi, hareketi içerisindeyken kırılıma uğrayabilir. Eğer değişim esnasında bir kırılım yaşanırsa bu bazen her şeyinde sonu olabilir. Herhangi bir şeyin dönüşümü esnasında yaşananlar çok önemlidir. Çünkü elindekini de kaybedebilirsin. Emeklerinin heba olması bir tarafa değişimin (transformasyonun) çöküntüsü altında kalabilirsin ki; bu riskin olma olasılığı olmama olasılığından çok ve çok yüksektir. Aman dikkat… Bir hareket var ve bir şeklin bu hareket sayesinde istenilen başka bir forma kavuşması beklentisi var. Bu sürecin de şartları ve hesaba katılabilen veya katılamayan unsurları var. Gücün yetme durumu var, bunun başarılabilineceği yanılgısı var. Yani ezcümle transformasyonun riski çok ama çok yüksek. Birde bu değişim topyekun bir kalkışma ise…

Bir destek unsurunun bulunmaması veya var sanılanların tam yolun yarısında sancak indirmesi kırılganlıkları vücuda getirmenin esasını teşkilde edebilir. Doğru cesaret ve doğru kalkışma risklerin doğru hesap edilerek atılımda bulunulacak işlerdir. Yoksa bir bakmışsınız ki; güvendiğiniz ne iç ne de dış unsur kalmamış. Böyle zamanlarda desteklerin kaybedilmesi, rakip olanların size karşı faaliyetlerde bulunmasından daha yıkıcıdır. Rakipler ve rekabetin yıkamadığı temeli, çatıyı dostlarınız, çıpalarınız, babalarınız, eşleriniz, yakınlarınız yapar. Rakiplerden etkilidir bu destek unsurlarının yarı yolda sizi bırakıvermeleri. Yıkılır gidersiniz. Gözünüzün yaşına bile bakmadıkları gibi bir de rakiplerinizle kucak kucağa görürsünüz. Bu zamanda dostluklar yol ayrımına kadar. Ne zaman rakip olma şartları oluşursa, kara bakılır ve anında adam satılır. Bu kişilerde olduğu gibi şirketlerde ve hatta devletlerde de böyledir. Herkes zeki, insanoğlunun zekâsı geçmişe göre daha yüksek ve ben bu zeki yaratılmıştan artık çok korkuyorum. İnsan bazında seni oturup yiyebilecekleri gibi ülke bazında da dostluklar köşeye kadar devam etmektedir.

Tüm bunlara rağmen geçen on yılda Türkiye çok konuda çok yollar kat etti ve inşallah bundan sonraki on yılda da çok yolları kat ederek Atatürk’ün söylediği gibi medeniyet seviyene ulaşacak. Bence esas olması gereken ise çivisi çıkmış olan şu cihanın yeniden; layığınca, adabınla ve adaletiyle düzene getirilmesidir. Umarım bunu da yine Türkler sağlar. Lakin halihazırdaki icraatlar ve yönetim mentali buna henüz uygun değil. Öncelikli olarak tüm ülkede bu mental yapıyı sağlayabilecek bir ekip, zemin, değişim tüneli, her konuda ve her yerde bu fırtınayı estirecek üst düzey bir unsurlar toplumuna ihtiyaç var. Sadece yönetim değil değişimi isteyen bunu göze alan kurum, kuruluş ve sivil girişim gruplarına ihtiyaç var. Fert bazından en üst gelişmiş kurumsal veya sivil topluluklarının gelişimine ve desteğine ihtiyacımız var. Vicdana, ilgiye, özveriye, çabaya, üst düzey akla, sevgiye, sempatiye, risk almaya ihtiyacımız var. Kısaca;  cihangire, alp’e alperen’e erene, ilime, alime, bilene ve topyekun geleceği değişimde görene ve değişime ihtiyacımız var.

Değerli dostlar, bu üzerinde bulunduğumuz toprak değerini bildiğimiz sürece bizim. Biz bu toprağa ihanet edersek, bu toprakta sabrı bitene kadar bize katlanır. Onun için topyekun üzerinde bulunduğumuz ve yaşadığımız bu toprağın kıymetini bilelim ve gereğini yağarak bu toprağa katkıda bulunalım. Topraktan geldik ve toprağa gideceğiz. Bu geliş ve gidiş arasında bir fark olmalı ve bu toprak için de çalışmalıyız. Eğer aksi olursa bu toprak bizi kabul etmez, öbür tarafta Hak’ta bunun hesabını kuruşuna kadar bize sorar.

Son olarak; unutmayalım ki, biz bu vatanı atalarımızdan evlatlarımıza intikal ettirmek için emanet aldık. Lütfen bu kutsal emanete helal getirmeden, evlatlarımıza intikal ettirelim.

 

Sevgi ve saygılarımla.

 

GELECEK PERSPEKTİFİ (YENİ BİR ÇAĞIN PRİMİTİF BAŞLANGIÇ SANCILARI) 

 

 
Toplam blog
: 72
: 918
Kayıt tarihi
: 29.06.08
 
 

1971 İzmir doğumluyum. Strateji, Taktik Felsefe, İşletme, Liderlik, Kalite Güvence Sistemleri, El..