Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '07

 
Kategori
Üniversiteler
 

Gelecek üniversitede! Örnek: Dumlupınar Üniversitesi

Gelecek üniversitede! Örnek: Dumlupınar Üniversitesi
 

Dünyanın bilim ve teknoloji anlamında bugün geldiği nokta başlı başına sıkı bir eğitimin göstergesi.. İlk harf ve ilk sayıların kullanılmasıyla birlikte kayıt altına alınan bilgiler bugüne kadar kendini her ne kadar farklı dil ve şekillerde göstermiş olsa da bilim hep aynı dili konuşuyor aslında..

"Evrensel gerçekler" bilimin kesin sonuçlarına dayandığı için gerçek olma vasfına sahip olabiliyor. Ve bu gerçeklere ulaşabilme tutkusu insanoğlunu "Hep daha ileri!" duygusuna itiyor; Daha çok keşif için, daha çok bilgi için, ve edinilen bilgiler ışığında insanoğlunun "varolan hayatı yaşama ve anlama" yetisinin bugüne kadar olduğundan çok daha fazla yükselmesi için...

Evet, bugün tüm bunları elde etmek, işin sırrına ermek için kahin olmaya gerek görmeyenlerin bulunduğu, bilimsel ve çağdaş bir eğitim sistemi anlayışıyla kurulan üniversiteler, varolan bütün eğitim kurumlarının da uzmanlık alanını temsil ediyor. Burada iş profesyonelliğe biniyor.

En iyi, en yeni, ve en doğru olana ulaşarak toplumların her anlamda standardını yükseltmek ancak üniversitelerin eliyle oluyor. Bilimin mutfağı olan laboratuvar ve atölyeler, bilgileri hızlı ancak dikkatli deneylerle doğruluyor ve hemen sektördeki yerine koyuyor. Bilgi ve tecrübe birleşince dünya da hızla değişiyor.

Bütün insanlığı ilgilendiren ve evrenle ilgili bütün sorulara cevap arayan üniversiteler, araştırmaları sonucunda sahip olduğu üst bilgileri de topluma sunmak, yetiştireceği donanımlı kişileri de topluma kazandırmak durumundadır.

"Evrensel" olma vasfını sadece adında değil misyonunda da gördüğümüz günümüz üniversitelerimize baktığımızda gelecek için ümitlenmemek elde değil..Hele konu Türkiye olunca "henüz gelişmekte olan bir ülke" olma durumumuzdan çarçabuk sıyrılacağız gibi görünüyor.

Dünya genelinde yapılan en iyi üniversiteler sıralamasına Türkiye'den hiçbir üniversitenin dahil olmaması karamsar bir tablo olarak gözükse de, dünyanın en iyi üniversitelerinde görev yapan Türk profesörleri bizlerin istediğimizde hangi seviyeye geleceğimizi gösteren gurur verici örnekler. Bu örneklerin ülkemiz yerine yurt dışında olması "beyin göçü" kavramını beynimize kazımalı ve biz de bu kazınmışlığın sızısını yaşamalıyız. Çünkü onları ülkemizde tutabilecek alt yapıyı, gerekli olan tüm imkanları sağlayamamış olmak "henüz gelişmekte olan ülke" olarak kalmamızın sebeplerinden.

Bilim ve teknoloji, onlara imkan, alt yapı ve destek verirseniz gün yüzüne çıkıyor ve ilerliyor. Küçük diye düşündüğünüz bir araştırma ya da proje bile aslında çok masraflı oluyor.

Belki de bu masraftan kaçındığımızdan mı ne, yatırımlarda öncelik sırasını bilim, teknoloji ve bilgi üretme projeleri alamıyor? Sonra, daha kolayımıza geldiği için mi hepsini dışarıdan getiriyoruz? Fakat, acaba ithal ettiğimiz bilgi ve teknoloji sonradan bize daha pahalıya patlamıyor mu?

Eğer bilginiz varsa bunu doğru kullanarak ekonomiye dönüştürmelisiniz. Akıllıca kullandığınız bilginizle büyük ekonomiler elde edebilirsiniz. Elde ettiğiniz büyük ekonomiyle de en güçlü siz olursunuz. Çünkü sermayeniz bilgidir. Ona her zaman nasıl ulaşacağınızı ve onu en iyi nasıl kullanabileceğinizi bilirsiniz, bu yüzden de kendinize güvenirsiniz. Strateji geliştirme yeteneğiniz de kendinize güveninizle alakalıdır. Bilgiyi elde etmediğiniz ya da edemediğiniz veya onu kullanamadığınız müddetçe güçlü sayılmazsınız. Ve bu güçsüzlüğün bedelini de ödemek zorunda kalırız.
"Aslında daha pahalıya mal olan güçsüzlüktür!" Bunun bedeli işsizliktir, düşük yaşam standardıdır. Kendine güvensizliğin doğurduğu içine kapanmadır (bunalımdır), zaman zaman da ülkeler arası yaşanması hiç istenilmeyen ilişkilerdir.. Çünkü acziyet başkalarının hakimiyetini doğurur. Sizin aciz olduğunuz yerde başkaları hakimdir. Örneklerini bugün de görüyoruz. (Geçmişe pek bakmadığımız için "bugün"den örnek vermek daha doğru olacak.)


Kısacası üniversiteler herşeydir. Etrafınıza baktığınızda görebildiğiniz herşey.. Çünkü maddi ya da manevi var olan herşey hakkında son görüş, son buluş onlardadır. Her konuyu en ince ayrıntısına kadar araştırmak, varolanın daha iyisini elde etmek onların işidir. Bu yüzden "her alanda" en iyi olmak istiyorsak, üniversitelere ve üniversite çalışanlarına bugünkünden çok daha iyi imkanlar sağlanmalı..

"Evrensel" olma vasfını sadece adında değil misyonunda da gördüğümüz günümüz üniversitelerimize baktığımızda gelecek için ümitlenmemek elde değil..Hele konu Türkiye olunca "henüz gelişmekte olan bir ülke" olma durumumuzdan çarçabuk sıyrılacağız gibi görünüyor" demiştim yazımın 6. paragrafında. Dünya sırlamasında 1 tane bile üniversitesi olmayan Türkiye için "bu öngörü sadece bir hayal" diyenler olabilir aranızda.. Evet böyle düşünenler için yazdıklarım gerçekten bir hayal..
Ama gerçekçi olursak ve öncelik sıramızı bilirsek durumun hiç de böyle kalmayacağı kesin.

Zira Türk zekası istenildiğinde ve gerekli imkan sağlandığında neler yapabiliyor hepimiz az çok biliyoruz. Tabi bir de yapılan çalışmaların havada kalmaması için ortak bir zemine ihtiyaç var. Yani hedef birliği!
Kim olduğumuzu, sahip olduğumuz güzellik ve değerleri bilerek, onlara sahip çıkarak, kültür ve sanatımızı da en üst seviyeye taşıyarak yapmalıyız bunu..

Kısa zamanda hızlı yol alan üniversitelerimiz de geleceğimize olan inancımı pekiştiren en önemli unsurlardan.. Çünkü Anadolu'da kurulan 13-14 yıllık üniversitelerin bu kadar kısa zamanda katettikleri yol ümit verici.. Hep adıyla da çalışmalarıyla da gurur duyduğumuz üniversitelerimiz (İstabul Üniv.,ODTÜ, Boğaziçi Üniv. vs..) kadar tarihi geçmişe sahip olmasalar da zemine sağlam tutundukları kesin. Her geçen gün -hızla- Anadolu topraklarına kök salan bu üniversiteler sanırım Anadolu'nun hızlı yükselişinin de asıl sebebi olacak. Buna inanmak isteyenler için ise işte canlı bir örnek:

Dumlupınar Üniversitesi!

1992'de kurulan bu üniversitede 7 fakülte, 2 enstitü, 3 yüksekokulu, 13 meslek yüksekokulu ve 8 araştırma uygulama merkezi bulunuyor. Her yıl yeni programlar da açılmaya devam ediyor. Tabi bu, bir üniversitenin kısa zamanda nasıl yol aldığını net şekilde ortaya koymamış olabilir. Daha ince ayrıntılara bakalım:

-Bu üniveristemizde 4 yıl önceki öğretim üyesi sayısı 98 iken şu anda 264.

-2 yıl önce 700 olan öğretim elemanı sayısı ise bu yıl 839.

Üniversite deyince akla ilk gelen bir başka konu da yayınlar. Yapılan yayınların sayısı (ki bu yayınlar tabi ki bilim dünyasında kabul görmüş olanlardır) bir üniversitenin yükseliş hızının en önemli göstergelerindendir.

Dumlupınar Üniversitesi'nde 2004-2005 eğitim yılında 708 olan toplam yayın sayısı 2005-2006'da 864 olmuştur (%45 uluslararası & %55 ulusal). Yani %22'lik bir artış var. Bu sayı 2003- 2004 eğitim yılında ise 593'tü.

Ayrıca bir tıp fakültesinin alt yapısını oluşturacak üst seviyede bir Araştırma ve Uygulama Hastanesi de son 2 yıl içerisinde ekibiyle ve donanımıyla birlikte DPÜ'ye ve Kütahya'ya kazandırıldı.

Burada öğrenciler de oldukça mutlu ayrıca.. Yani siyasi çatışmaları olmayan huzurlu bir üniversite. Tanıyanlar çok iyi bilir. Yukarıda bahsettiğim akademik başarıların ve hızlı yol alışların en önemli sebebi de aslında bu huzur ortamı. Üniveriste Rektörü Prof.Dr. Güner ÖNCE'nin gelişiyle birlikte belirgin hız kazanan üniversite, Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu ve Prof. Dr. Bahri Öteyaka gibi yönetimdeki ileri görüşlü hocalarla, kısıtlı bütçelere sahip olan bir devlet üniversitesinin ne seviyeye getirilebileciğini herkese ispatladı. Yönetimin sağladığı güven ve huzur ortamı da öğretim üyelerinin yayınlarına, öğrencilerin başarılarına, onların aktivitelerine olumlu şekilde yansıdı. Laboratuarların ve kütüphanenin eksikleri hızlı bir şekilde mümkün olduğunca giderildi..

Bir kaplıca diyarı olan Kütahya'daki bu üniversitenin kampus alanı içerisinde bir de sıcak su bulundu. Jeotermal suyun kampus içi dağıtım çalışmaları devam ederken, hastanenin fizik tedavi ünitesinde de hastaların hizmetine sunuldu. Ayrıca Fizik Tedavi Merkezi kompleksinin inşaatı da önümüzdeki yıl başlayacak. Kapalı ve açık termal havuzlar da personel ve öğrencilerin hizmetinde olacak.

Toplam öğrenci sayısı 33 bin olan bu üniversitenin sadece öğrencileri ile bile Kütahya'ya sağladığı katkıyı bir düşünün.. Hele bir de şehir sanayisinin üniversite ile işbirliğini gerçekleştirdiğini düşünürseniz ortaya çıkacak olan tablo görülmeye değer olmalı..
Olmalı çünkü bir şehirde üniversite varsa o şehrin sanayisi bu bilgiyi ondan almayı bilmeli.. Her halükarda "üniversite-sanayi işbirliği" gerçekleşmeli.

Ancak bu şekilde ülke olarak, bir bütün olarak hız kazanabiliriz..

Gelecek üniversitelerde.. Bu yüzden önem ve öncelik sırasını onlara vermeliyiz!

Şimdi sizi Anadolu'nun parlayan yıldızı Dumlupınar Üniversitesi'nin muhteşem görüntüleriyle başbaşa bırakıyorum..

İyi seyirler..

(Fotoğraflar : DPÜ Basın ve Halkla İlişkiler Birimi)

 
Toplam blog
: 10
: 2100
Kayıt tarihi
: 27.06.06
 
 

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Tarih Bölümü'nde Dr. Öğrt. Üyesiyim . Dünyanın en güzel üniversit..