Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '09

 
Kategori
Blog
 

Geleneksel MB Ölüdeniz Buluşması... Yaşadıklarım... Hissettiklerim...

Geleneksel MB Ölüdeniz Buluşması... Yaşadıklarım... Hissettiklerim...
 

Geleneksel MB Ölüdeniz Buluşması


Geçen yılki buluşmadan sonra görüştüğüm bloger arkadaşlarımın ortak görüşü en güzel ve en keyifli geçen blog toplantısı Ölüdeniz buluşmasıydı. Bunun çeşitli sebepleri vardı. Kısaca sıralamam gerekirse öncelikle toplantı yeri dünya harikası bir yerdi. Kaldığımız otel ağaçlar ve envai çeşit çiçeklerle bezenmiş arkasına Torosları almış içinde üç katlı binaların bulunduğu tek gürültüsü kuş sesleri olan Nicolas Park oteliydi. Otel görevlileri biz misafirlerini memnun etmek için güler yüzleriyle ellerinden geleni yapmakta idiler. Otel sahibi Sevgili İzmir Mavilim Ufuk’un eniştesi Ölüdeniz Belediye Başkanı Keramettin bey olduğundan fiyatlar da bizim için asgari seviyeye düşürülmüştü. Vee geliyorum en önemli etkene... Toplantıyı düzenleyen kişi MB şair ve yazarı Ölüdeniz Belediyesi Halkla İlişkiler Müdürü Sevgili Coşkun Karabulut idi. Profesyonel bir tur operatörü yanında zayıf kalırdı eminim. Geçen yıl en keyifli yaşanan bu toplantının ardından bizlerin isteklerini kırmayarak bu yıl da düzenledi. Geçen yılki kadroya bir kaç arkadaşımız da dahil olarak koşa koşa büyük bir heyecanla geldik Ölüdeniz’e....

İlk gün değişik saatllerde gelen arkadaşlarlarımızla sarılıp koklaşıp hasret giderdikten sonra otelin plajina indik. Akşam Alev ve Robert Meisel dışında tam kadro ordaydık. Hesapta olmayan işlerin uzaması onları da bizi de biraz strese soktu ama sonunda yola çıktıklarını öğrendiğimde içim rahatladı.Müthiş geçen bir akşamın ardından zaten yol yorgunu bedenlerimizi gecenin geç saatlerinde attık yataklarımıza.

İkinci gün 12 adayı içine alan tekne turundaydık. İnanılmaz güzellikteki, tertemiz, kah zümrüt yeşili, kah turkuaz mavisi koylarda yüzerken hepimizin gözlerinde hayranlık ifadesi dilinde ise hayranlık nidaları oluşmuştu. Her anımız öyle keyifli geçiyordu ki özellikle bir etkinlik yapmamıza gerek yoktu, bir arada olmamız yetiyordu. Akşamında yine otelimizde müthiş eğlendik. Otelin mutfağı geçen yıla oranla hayli zenginleşmişti özellikle mezelerine diyecek yoktu doğrusu. Neşe’mle müthiş lezzetteki humusundan bolca yedik durduk.

Üçüncü günde ise tüm gün emrimize amade midibüsle Kaş’a gittik. Bu şirin kasabada ince belli şık bardaklarda içindeki adaçayı çiçeğinin bir sanat eseri gibi durduğu çayı içmenin keyfini kelimelerle anlatmak mümkün mü? O iki katlı kimi begonvil kimi ismini bilmediğim, görünce seyrine doyamadığım ağaçlar ve çiçeklerle süslü evlerin seyrine doymak mümkün mü? Yok inanın ben doyamadım, arkadaşlarımın da doyduğunu sanmıyorum. Gezdiğimiz her yerden, girdiğimiz her denizden aklımız kalarak ayrıldık.

Kaş’tan dönüşte sırada, Kaş ile Kalkan arasındaki Kaputaş plajı vardı. Her ne kadar Nar çiçeğimiz Nergis dağlardan inen kar suları nedeniyle suyunun çok soğuk olduğunu söylese de görür görmez renklerine aşık olduğum bir deniz sevdalısı olan ben bu bakir denize girmeliydim. Tepeden 187 merdivenle iniliyordu ve görüntü muhteşemdi. Dünyanın en temiz, en güzel denizinde yüzdüğüme emindim. Başlangıç kısmı pırıl pırıl zümrüt yeşiliydi, devamında gelen turkuaz mavi rengi tarif etmem mümkün değil. O taraflara gitme imkanı olan herkesin mutlaka oraya uğrayıp o denizde yüzmesi gerekir diye düşünüyorum. Hiç bir tesisin olmadığı bakir bırakılmış bu plaj umarım hiç el değmez de bu güzelliği korunur. Yolu çok virajlı ve Toroslar yarılıp da yapılmış. Yıllar önce bu yol yapılırken 4 kişi hakkın rahmetine kavuşmuş. Bunu duyduğumda içim burkuldu üzüldüm. Tehlikeyi bilmemeleri mümkün değilken daha önlemli yapılsaydı da o insanlar şu an yasalardı diye düşünüp hüzünlendim.

Daha sonra dünyanın en uzun (14 km) ve en ince kumuna sahip Patara sahiline geldik. Hep birlikte güle oynaya denize girdikten sonra akşamın yaklaşan saatlerinde otelimize dönerek akşam yemeği için hazırlanmaya başladık.

Akşamları herkes şık şıkıdım giyinip yemeğe iniyordu. Bize ayrılan kare şeklindeki masanın etrafında yemeklerimizi yiyip içkilerimizi yudumlarken hem sohbet edip hem esprilerle şen kahkahar atıyorduk. Ardından kah diskoda dans ediyor kah şömineli salonda sessiz film oynuyor, kah spontan olarak oynadığımız tiyatro oyunlarını sergiliyorduk. Bu saatlerin, midibüsle yolculuğumuz boyunca gülme krizine girdiğimiz, çenelerimizin ağrıdığı kahkaha dolu anlarımızı ancak biz yaşayanlar biliyoruz ve hep dudaklarımıza bir gülümseme yerleştirerek anacağız. Bunları anlatmak inanın mümkün değil, yaşamak lazım.

Artık gelenekselleşmesine karar verdiğimiz, yaz mevsiminin başlangıcına yakın bu güzelim 19 Mayıs Bayramının tatil günlerinde böyle muhteşem bir organizasyon düzenleyip bizleri bir araya toplayan sevgili Coşkun Karabulut’a hepimiz adına yürekten teşekkür ediyorum. Yalnız hepimiz kendisine çok kızdık da, niye mi? Geçen yıl bize bu nüktedan, bu espritüel, muzip bir erkek çocuğu benzeri yanını göstermediği için. Hepimiz yepyeni bir Coşkun Karabulut bulduk karşımızda ve hepimiz bu yönüyle onu daha çok sevdik. Geçen yıl bu kadar bizimle birlikte olamamıştı, geceleri de evine gitmek yerine bizimle otelde kaldığından, ilk gecemizde bizimle yemeğe katılan tanışmaktan büyük mutluluk duyduğumuz zarif eşi, Kaş gezisinden döndüğümüz günün akşamı (teknede unuttuğum Timberland havlumu almaya gittiğimizde, bu olay da epeyce espri konusu olmuştu) yolda karşılaştığımızda “Gülerek eve ne zaman geleceksin” diye sorgulamıştı.

Bir kısmını bir ayı biraz geçen bir zaman öncesinde görmeme rağmen çok özlediğim arkadaşlarımla geçirdiğim bu tatil hepimize çok iyi geldi ve hepimiz doping almış gibi olduk.

Hepimiz vedalaşıp ayrıldıktan sonra otobüs saatimi beklerken dört gün aynı odada kaldığım ve doyamadığım Neşe’mi aradım yoldaydı ve telefonu kapalıydı. Sabah ayrılmama rağmen özlediğim Alev’imi aradığımda yarım saatten fazla süren sohbetimiz sırasında söylediği birşeyde ne kadar haklı olduğunu gördüm: “Ayrılır ayrılmaz özlediğimi hissettim...” İşte bu sözün bittiği yerdi...

Ben de hepinizi şimdiden özledim, yürekten sevgilerimle...

 
Toplam blog
: 203
: 2037
Kayıt tarihi
: 23.10.06
 
 

İnsanların yapmaktan mutlu oldukları hobileri vardır. Benim de en severek yaptığım, hayatımda yen..