Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '07

 
Kategori
Güncel
 

Gelibolu'da yangın yerinden dostluğa

Gelibolu'da yangın yerinden dostluğa
 

Yangından kalan yanmış kaplumbağa kabuğu ile savaşta birbiri içine geçmiş mermi topluluğu yan yana duruyorlardı etajerimin üzerinde, burada verilen yaşam savaşlarının anısı olarak.

Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkına 1994 yılındaki büyük yangından hemen sonra gittiğimde korkunç bir manzara ile karşılaşmıştım.

Daha önce gördüğüm zümrüt yeşili dağlar yok olmuştu. Gözümün alabildiğine baktığı tüm tepeler çırıl çıplaktı. Üstelik de sanki bu çıplaklığından utanırcasına karalara bürünmüştü. İnip yürüdüğümde, her yanıma bulaşan, insanlığın yüz karası olduğu hissini veren yangın karasıydı bu. Görkemli bir zafere tanıklık etmiş bu toprakların, alevlere yenilmiş olmasını görmek, bunu sindirmek kolay bir duygu değildi benim için.

Toprak, kendisini sarıp sarmalayan yeşillikten mahrum kaldığında savaşa dair tüm yara izleri olduğu gibi açığa çıkmıştı sanki. Yıllarca yara izlerini o güzelim yeşil örtü ile gizlemiş, insanlığa rengarenk çiçekleri ile yaşama dair cıvıltıyı, yeşili ile huzuru hissettirmişti. Anıtların etrafında gökyüzüne tüm asilliği ile uzanan servilerle ulvilik hissini vermişti. Burada bir tarih yazılmıştı, ülkemizin kaderi değişmişti. Ama öyle bir havası vardı ki, insanlarda kin ve düşmanlık değil, dostluk duyguları uyandırıp, savaşın ne kadar gereksiz olduğunu anlatıyordu adeta oradaki otuyla, çalısıyla, ağacıyla, kaplumbağasıyla.

Ama kendi yaralarını içine sakladığı örtü yanınca, arazide top mermilerine ait kocaman kocaman çukurlar, askerlerin açtığı uzun uzun siperler, bir yerden bir yere kazılmış yer altı yolları gün yüzüne çıkmış, savaşın soğuk ve ürkütücü yüzü hissedilir olmuştu.

Arazide kendimce dolaşırken aklımdan atamadığım bir düşünce vardı. Savaş zamanında da, şimdiki gibi adeta yangın yerine dönmüştü bu topraklar ve çok acı çekilmiş çok canlar yanmıştı.

Bu düşüncelere daldığımda bir kez daha anlıyordum Atatürk’ün büyüklüğünü. Buradaki savaşı bizzat yaşamış, binlerce gencin ölümüne tanık olmuş, neredeyse ülkesinin ele geçirilmesi için bir kapının aralanıp açıldığını hissetmiş olan birisinin o inanılmaz günlerden sonra şu sözleri söyleyebilmesi, onun dehasının ispatıydı sanki.

“Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost vatanın toprağındasınız, huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, göz yaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

Anzak Koyuna her gidişimde tekrar tekrar okurdum çıkartmanın yapıldığı sahile dikilmiş olan bu kitabeyi. Hemen yanındaki Anzak Mezarlığına kayardı gözlerim ben istemeden her seferinde. Nasıl da koyun koyuna yattıklarını düşünürdüm Atamızın dediği gibi.

Ben, topraklarımıza saldırmak için getirilen bu gençleri de tanıyordum. Yazdıkları birçok mektubu okumuştum. Ülkelerinde savaşa nasıl çağrıldıklarını biliyordum. Savaşa çağrı yapan ilanların orijinallerini görmüştüm.

“Gelin, deniz- kum-güneş, harika bir yere gidiyoruz” gibi yazıların üstünde yarım sayfa resimli ilanlardı bunlar. Bundandır zaten, çıkarma için getirilmiş körpecik delikanlıların Anzak Koyunda savaşmaya değil de, eğlenmeye gelmiş gibi günlerce top oynamaları.

Atatürk, savaş gibi acı bir olaydan bile dünya adına ders çıkarılacak bakış açısını yakalamıştır. Bu nedenle Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı çok önemli bir yerdir. Savaşın çirkinliğinin yanı sıra, dostça, kardeşçe yaşamın bir kez daha gözler önüne serildiği yerdir. Ben hep oraya savaş alanı gibi değil, tüm dünyanın savaş ve insanlık adına ders alabileceği dostluk parkı olarak bakmışımdır.

Millet olarak kazandığımız zaferi, insanlık adına da kazanımlara dönüştürmesini bilmek önemlidir. O topraklarda hep dostça söylemler söylenmelidir ki, hepimizi barındıran dünyada insanca yaşanabilsin. Dünya çocuklarının körpe yüreklerine kin tohumları değil, sevgi tohumları ekilsin.

25 Nisan Anzak Günü kutlamalarının esprisi de zaten budur.

 
Toplam blog
: 75
: 1357
Kayıt tarihi
: 27.12.06
 
 

Her daim doğa ile yaşayan biriyim.. Çünkü işim doğa ile iç içe olduğu gibi evimizde de doğa ile bera..