Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '06

 
Kategori
Aile
 

Gelincik ve dedem

Gelincik ve dedem
 

Gelincik çiçeğini bilir misiniz? Şüphesiz biliyorsunuzdur. Benim için farklı bir anlamı vardır. Anlatayım

Herkes gibi benimde köyüm var. Kemdimi bildim bileli yaz ay'ı geldimi köye gidilir. Tabi artık şimdi çok kalamıyoruz. En fazla bir hafta kalabiliyoruz. Eskiden, yani çocukken benim ailem, iki amcamın ailesi hep birlikte köye gidilirdi.

Ev çok büyüktü. Eski toprak evler. Bir odaya 10 kişi yatacak kadar büyük. Çok eskiler yani dedemin dedesi yaptırmış bu evi. Kalabalık aile olacağız diye biraz sınırı aşmış. Hak vermek gerekir. Geleceği gören bir adammış. İşte o evde 20 kişi kaldığımız zamanlardan bir zaman.

Dedem bir gün "haydi çocuklar siz kır'a götüreyim" dedi. Tam harman zamanı, Temmuz sıcağı. Tabi biz çocuklara büyük eğlence çıktı. Dedem traktörü hazırladı, arkaya römorku taktı. "binin çocuklar" dedi. Ben ve kardeşlerim amcamın çocukları bindik römorka. Dedemde bizimle beraber römorka bindi. Traktörü babam mı, amcam mı kullanıyor şimdi hatırlayamıyorum.

Arkada bağıra bağıra şarkılar söylüyoruz. Dedem ne kadar "yavaş olun çocuklar" desede biz pek tınmıyoruz. O andaki coşkumuzla hep bir ağızdan "pehlivan pehlivan, alta girdin üzülme üste çıktın sevinme. Pehlivan pehlivaaaannn" diye bağırıyoruz. O andaki sevinç nasıl bir sevinçse alakasız bir şekilde bu cümleyi koro halinde tekrarlıyoruz.

Neyse varıyoruz tarlalara. Tarlalar altın sarısı buğday. Buğdayların boyu benim boyuma varıyo nerdeyse. Daldık altın sarısı tarlalara. Deli gibi koşuyoruz içinde. Ben o heyecanla bir taşa bastım, tam geçiyordum ki bastığım taş değil bir kaplumbağa olduğunu gördüm. O korkuyla burda kaplumbağa var diye bütün kuzenleri korkuttum. Kaplumbağa ne yapacaksa, herkes korkup çıktı tarladan. Dedemde rahatladı. Yoksa bütün tarlada ki buğdayları kıracaktık.

Tam römorka biniyorduk ki dedem bana "bak, şu kırmızı çiçekleri görüyor musun kızım?" dedi, işaret parmağını uzatarak. "Evet dede, görüyorum". "Bak ben o çiçekleri severim hadi topla da evde suya koyalım" dedi. Dedem benden birşey istemiş ya, yapmaz mıyım?

Topladım çiçekleri, bindik römorka. Başladık yine "pehlivan pehlivaaannn...." ben nerden bilirim çok narin bir çiçek olduğunu. Ben elimi sağa sola salladıkça elimdeki kırmızı renkli, arasında siyah tonları olan çiçeğin bütün yaprakları döküldü.

İçimdeki sevinç büyük üzüntüye dönmüştü. Dedem benden çiçek istemiş ama ben hepsini mahvetmiştim. İçimden "inşallah dedem unutur" diye dua ediyorum. Eve geldik epey bir zaman geçti. Dedem "ne yaptın çiçekleri" deyince ben ağlamaklı bir şekilde "hepsi uçtu" dedim. Dedemde üzüldüğümü görünce "olsun, birdahaki sefere yine toplarız" dedi.

O yaz bitip başlayan kış'ta kırmızı renkli, arasında siyah tonları olan çiçeğin adını öğrendim. "GELİNCİK"

Dedem'e bir daha gelincik toplayamadım ama gelinciği her gördüğümde dedemi ve bu anımı hatırlarım.

 
Toplam blog
: 42
: 4376
Kayıt tarihi
: 16.11.06
 
 

Konya'da yaşıyorum, mühendisim. Ben fazla konuşmayan, daha çok dinlemeyi seven biriyim. Her zaman bi..