Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '08

 
Kategori
Siyaset
 

Geliver canım

Bölgede ABD isteklerine karşı politik duruş sergileyemeyen, Irak ve Kuzey Irak Kürt yönetimi görüşlerine paralel politikalar uygulayan, ülkemizin bölünmesini ve bir Kürt devleti kurulmasını temel politika edinen Barzani-Talabani ikilisini resmi liderler olarak tanıyıp onların PKK konusundaki iki yüzlü ve hain politikalarını göremeyen/ görmeyen kişiliksiz ve itibarsız bir dış politikadır 17 şehidimizin ve polislerimizin katili.

Ölenlere rahmet yakınlarına sabır diliyorum.

Bu son olsun diyorum. Kahrolsun PKK.

Gelelim asıl konumuza;

2002 genel seçimlerinden önceki karşılıklı tartışma dışında Başbakan RTE’yi hiçbir zaman Sayın Baykal’ın karşısında göremedik maalesef.

O zamanki tartışmada RTE’nin en büyük kozu neydi?..

Dokunulmazlıkların kaldırılması..

Dokunulmazlıklar konusunda maalesef herhangi bir adım atıldığını göremedik.

Sayın Baykal uzun zamandır bas bas bağırıyor.

“Gel ikimizin dokunulmazlıklarını kaldıralım, hakkımızdaki tüm iddialar yargıya gitsin, ak koyun kara koyun belli olsun. O olmuyor mu?, o zaman sadece benim dokunulmazlığımı kaldıralım hakkımdaki iddiaları yargıya götürün.”

O da olmuyor..

İnsanların hesap sorulmasından korkmamaları, ve başları dik olarak her türlü soruya/soruşturmaya cevap verebilmeleri için geçmişlerinin temiz, alınlarının açık olması gerekir.

Bu yazının konusu Sayın Baykal’ın en son karşılıklı tartışma daveti konusunda söylediği cümle ve bu cümlenin düşündürdükleridir.

RTE’nin böyle bir davet karşısında; “Ben kimseye prim yaptırma gayreti içinde olmam” açıklamasına karşılık sayın Baykal “ Belki sen prim yaparsın, geliver canım” cevabını vermiştir.

İnsanların kitleler karşısında belgelerle mahkum olduklarında dahi ne kadar pişkin olabileceklerini gördük.

RTE ve Sayın Baykal kapışmasında da böyle bir sonucun çıkacağı çok açık.

Sayın Kılıçdaroğlu ile Mir Dengir Mehmet Fırat’ın medya önünde kapışması daha çok yeni..

Fırat’ın sahibi olduğu Menas şirketinin İngiltere’ye yaptığı hayali ihracatın Danıştay kararıyla ispatlandığı belgelendiği halde, Fırat’ın ısrarla Ukrayna’ya yapılan ve bir sürü soruşturmadan sonra ortada kalan/ispatlanamayan belgeleri göstermesi gibi pişkinliklerin olası bir RTE, Deniz Baykal kapışmasında da yaşanacağı gün gibi ortada.

O yüzden bir RTE Deniz Baykal kapışması çok uzak bir ihtimal. Zaten en başta korkuları buna engel olur.

Yazımızın asıl konusu; “Belki sen prim yaparsın, geliver canım” cümlesi ile ilgili olarak CHP ve Deniz Baykal karşıtlarının (ki bunlar kendilerinin solcu olduğunu iddia ediyorlar) düştüğü durum ve RTE’nin neden böyle bir açık oturuma katılamayacağıdır.

Bu CHP karşıtları ve Deniz Baykal fobisi taşıyanlara şunu önermek istiyorum ;
“Belki sen prim yaparsın, geliver canım” cümlesinin, söyleyende oluşturduğu kendine güveni, ortaya koyduğu söyleyenin geçmişinin temizliğini, karşısındakinin acizliğini ve korkusunu, yolsuzluğa ve talancılığa gırtlağına kadar batan hükümetin tüm kirli çamaşırlarını sadece ama sadece bir cümlenin bu kadar kesin ve net nasıl anlattığını araştırsınlar.

Bir psikoloğa, bir psikiatra, bir sosyoloğa danışsınlar incelesinler. Hiç olmazsa bu sefer tarafsız bir gözle bir daha dinlesinler ve Sayın Baykal’ın gözlerindeki pırıltıda ve dudaklarındaki alaycı gülümseyişte, yolsuzluklar konusunda duyarsız ve hatta yolsuzlukları yapanları koruyor görüntüsü verildiği iddia edilen hükümetin düştüğü durumu bir kez daha görsünler.

Eminim o zaman; çok savundukları yüzde 1, 5’luk sol partilerin iktidar olma hayallerinin gerçekleşmemesinden dolayı yaşadıkları hüsranın da, CHP’de oluşan bu yurtsever ve dürüst yönetim yüzünden çürüyen CHP karşıtı tezlerinin yarattığı hayal kırıklığının da boş olduğunu göreceklerdir.

Bir başka önerimde şu dostlarıma ;

Geriye dönüp son 30 yıla baksınlar: Bir cümle ile bu kadar açık bir şekilde ; kendi temizliğini ve dürüstlüğünü, karşısındakinin acizliğini ve yolsuzluklarını bu kadar net ve kesin bir şekilde ortaya koyan bir başka lider diyorlarsa lider, halk adamı diyorlarsa halk adamı, parti başkanı diyorlarsa parti başkanı görüyorlar mı ?..

Gelelim işin RTE tarafına ;

RTE hiçbir zaman “Geliver canım” davetini kabul etmez. Neden mi ?..

Tüm kamuoyunu günlerce meşgul eden aşağıdaki iddialar karşısında sorulacak herhangi bir soruya verilebilecek cevapların ne kadar tatminkar olacağı şüphelidir.
Burada ister istemez savunmada kalacaktır RTE.

Nedir RTE'yi böyle bir karşılıklı tartışmadan alıkoyacak iddialar bakalım.

Hikmetyar’ın dizinin dibine oturup Başbakanlık icazet’ini aldığı iddialarına şimdiye kadar doğru dürüst bir cevap vermiş midir?..

Oğluna gemi almış mıdır?

Damadına devlet parasıyla medya imparatorluğu kurmuş mudur?

Yardımcılarından, partisinin ikinci adamı olan Dengir Mir Mehmet Fırat’ın şirketi Menas'ın hayali ihracat yaptığı danıştay kararıyla belgelenmiş midir?

Maliye Bakanı’nın ve diğer yandaş çocuklarının ticari “başarıları” hakkında bir sürü iddia ortalıkta dolaşmıyor mu?

Şaban Dişli olayı ve Gaziantep’teki 80 trilyonluk vurgun en son patlayan bombalardan değil midir?

Hakkında ondan fazla dosya olduğu için dokunulmazlıkların kaldırılması halinde olası davalar açılmayacak mıdır hakkında?

Cumhurbaşkanı ile birlikte Arabistan kralının ayağına gidip aldığı hediyeler hakkında kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapmış mıdır?

Deniz Feneri’nin Türkiye’de buharlaştırdığı paralar için Alman Mahkemesinin kararı ortada iken T.C. Devletinin Başbakanı olarak dışardaki itibarımızı düşünecek ilk insan olması gerekirken, bu dolandırıcılar hakkında en azından kınadığını bildiren bir açıklama yapmış mıdır?

Tabi ki tüm bu sorulacak soruların kendisini, Dengir Fırat’ın Sayın Kılıçdaroğlu karşısında düştüğü durumun çok daha kötüsü bir duruma düşüreceğini bildiğinden böyle bir karşılıklı tartışma ortamına girmez. Açık açıkta söylüyor zaten "Ben kimseye prim yaptırma gayreti içinde olmam."

Yine “dostlarımıza” dönelim,

Sevgili CHP karşıtı dönekler, AB ve ABD fonları nemacıları, kendini solcu sananlar, “Canım oyumu CHP’ye verecem ama şu Baykal olmasa” teranesi ile içki masalarında kendilerini avutanlar..

Dönün bakın 30 yıl geriye, değil CHP, herhangi bir başka partinin böyle bir muhalefet yaptığını gördünüz mü?

Aklın yolu birdir.

AKP’nin ülkemizdeki tahribatı en az iki dönem CHP iktidarıyla giderilebilir.

Bunu gördüğünüz zaman ülkemizi ve halkımızı savunanların gönül rahatlığı içinde bulabilirsiniz kendinizi.

Saygılarımla.

Cevdet Yıldıztekin.

09.10.2008

 
Toplam blog
: 243
: 760
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

1957 Kars doğumluyum. Emekliyim. Gazi Üniversitesi İİBF İşletme bölümü ön lisans mezunuyum. Yazı ..