Gemi batıyor, kaptana hamdolsun!

Küresel kriz, ekonomik kriz, Türkiye'yi vuracak mı derken, kriz Türkiye'yi salladı bile. Tüm ekonomistler kriz geliyor diye bağırırken, sayın Başbakanımız, "önlemlerimizi aldık hamdolsun" diyordu. Şimdilerde pek ses çıkartmıyor. Çıkarttığında da medyaya yükleniyor abartıyorlar diye. Ya gerçekten ülkenin durumundan haberi yok, ya da yanındakiler ona hissettirmiyorlar.

Bursa'da tekstil fabrikaları kapanıyor, Koç birçok alanda üretimi durduruyor, Sabancı üretim bir yana Akbank'tan da personel çıkartmaya başladı. Esnafa gidiyoruz iş yok. Çalışan maaşlarını alamıyor. Çiftçi mahsülünü tarlada bırakıyor. İşin en kötüsü Türkiye'de zaten yeterli olmayan üretim duruyor.

Bunun anlamı şu; gemi batışa geçiyor. 1980'lerden sonra tamamen tüketim toplumu haline gelen halkımız, üretimi hep ikinci planda bıraktı. AKP iktidarıyla birlikte, AKP'yi iktidara getiren dış sermaye grupları ülkeye likit döviz girdisine başladı. Bir anda herşey güllük gülistanlık oldu. Daha doğrusu öyle sanıldı. Ülkeye giren likit döviz babasının hayrına gelmiyordu. Dünyanın hiçbir yerinde elde edemeyecekleri faiz gelirlerini kazanıyorlardı. İktidar yabancı sermaye getirdik diye kıvanç duyarken, akıllı ekonomistler bunun yabancı sermaye diye adlandırılamayacağını söylüyordu. Bunun adı yabancı paraydı. Ve yüksek faiz kazanıyordu. Bu faizler ülke borçlarımızı günbe gün artırıyordu. Oysaki gerçek yabancı sermaye, yabancı bir kurumun yatırım finansmanını karşılayarak üretime yönelik bir yatırım yapmasıydı. Yani bir fabrika veya tesis kurması.

Bunu halkımıza anlatamadık. Halk geçici tedbirlerle ötelenen krizin farkında olmadan, hükümetten gelen kömürlerle ısınıyordu. Bunun yanında iktidar devlete ait ne var ne yoksa sattı. Özelleştirdi. Limanlar, telekom vb. Şimdi satacak birşeyde kalmadı. Faizden yükünü tutan sözüm ona yabancı sermaye hızla ülkeyi terketmeye başladı.

Ya benim halkım ne yapıyor? Hala 300 kilo kömüre, 2 paket yağa oyunu satıyor. Geçtiğimiz günlerde tv kanalında bir bayanın söylediği söz çok manidardı; "Devlet bizi yardıma muhtaç etmesin, biz kendisinden yardım istemiyoruz. Oy için rüşvet almayacağız."

Tüm bu ekonomik kriz içerisinde, diğer yanda bölücü tezgahlarda hız kesmiyor. Şimdilerde Korkut Özal çıktı ortaya. Abisini atfederek, ülke ismini Anadolu Cumhuriyeti yapmayı teklif etmeye kadar uzandı. Olur, Anayasa'dan Türk ismini çıkartalım, ülke isminde Türk ismi olmasın, dilimiz Türkçe diye yazmasın... Biz kimiz, nerde yaşıyoruz.

İşin bu boyutuna şimdi girmek istemiyorum çünkü başlı başına bir blog konusu. Ama konunun özü şu; Mevcut iktidar halka, ülkenin durumunu iyi gibi göstermeye, bir takım yardım paketleriyle göz boyamaya çalışıyor. Ama ülkemizin şu anki durumu, hem ekonomik, hem siyasal, hem de sosyal ve hukusal açıdan hiç iyi bir durumda değil. Her geçen gün de daha kötüye gitmeye başladı. Halkımızın gözünü açması, ayaklarının üzerinde durması gerekiyor...