Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '14

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Gemi ile Yunan Adaları Turu (Atina-Mikonos-Santorini-Rodos)

Gemi ile Yunan Adaları Turu (Atina-Mikonos-Santorini-Rodos)
 

Santorini-Yunanistan


14.06.2014 Cumartesi sabahı saat 06.00 gibi ailecek arabamıza binip önceden planladığımız tatil planını uygulamak için yola koyuluyoruz.

Öğlen 12 gibi Köfteci Ramiz’in Akhisar merkezdeki lokantasında(yol üstünde olan değil) köfte ziyafeti sonrası arka sokağında bulunan Büyük Belediye parkında çay molası verip yol yorgunluğunu attıktan sonra ilk konaklama destinasyonumuz İzmire öğleden sonra 15.00 gibi varıyoruz.

Kordon boyunda bulunan otelimize yerleştikten sonra Alsancak Kıbrıs Şehitleri caddesini gezip taksi dolmuş ile Kemeraltına gidiyoruz. Kemeraltı-Konak meydanı-Saat Kulesi gezi noktalarını gezip sahildeki vapur iskelesinden Karşıyaka’ya geçiyoruz. Vapurun indirdiği noktanın tam karşısındaki cadde Karşıyaka Çarşısı ve biz kısa bir gezinti sonrası caddenin sonuna varıp metro ile Alsancağa geri dönüyoruz. Akşam kordon boyunda yeme-içme sonrası ilk günümüzü tamamlıyoruz.

15.06.2014 Pazar günü sabah kahvaltısı sonrası İzmir’den Çeşme’ye doğru yol alıyoruz. Gemimizin kalkış saati akşam üstü 17.00. Vaktimiz olduğu için gündüz gözüyle Alaçatı'yı gezmek için arabamızı Alaçatı’da bir otoparka parkediyoruz. Yel Değirmenleri-Ara sokakları-Meşhur Kumrucu Erol’da kumru, Rumeli dondurmacısı’nda dondurma keyfi sonrası Alaçatı sahilini de görüp Çeşmeye varıyoruz. Alaçatı oldukça kalabalık, otoparkı pahalı, yeme-içme mekanları pahalı ancak şirin bir köy. Ancak mekanlar oldukça kaliteli ve nezih. Denize ise yaklaşık 4 km mesafe uzaklıkta. Alaçatı sahili sörf için ideal ancak denize girmek için pek uygun değil.

Çeşme Ulusoy Limanında bizleri bekleyen ETS Tur yetkililerine valizlerimizi teslim edip pasaport kontrolü sonrası saat 16.30 gibi  Aegen Paradise adlı ETS Tur şirketinin kiralamış olduğu 1200 kişi kapasiteli 350 personeli bulunan gemiye giriş yaptıktan sonra odamıza ulaşan valizlerimizi yerleştirip istirahat ediyoruz. 4 gece 5 gün sürecek yolculuğumuzda Atina-Mikonos-Santorini-Rodos görlecek yerler.

Öncelikle gemi ile seyahat etmenin avantajları ve dezavantajları ile merak edilen sorulara açıklık getirmek istiyorum. Gemi sallıyor mu derseniz hayır sallamıyor veya siz hissetmiyorsunuz. Odalar oldukça konforlu. Havalandırmalar çok iyi çalışıyor. Ancak bazen fazlaca soğuttuğu söylenebilir. Bu sebeple akşamları uzun kollu giymek gerekiyor. Yemekler harika, servis ve hizmet 5 yıldız havasında. Yemek salonu çok büyük ama yemek saatlerinde kalabalık oluyor. Yemek saati aralıkları geniş, bu yüzden sakin zamanları tercih edebilirsiniz.

Çocukla gemi seyahati iyi olur mu derseniz, çocuk için harika bir ortam var. Gemi içinde aktivite hiç bitmiyor. Çocuk kulübü, Mini disco, Boyama aktiviteleri için çocuğu organizatörlere emanet edip gemi içinde kafanıza göre takılabilirsiniz. 7 yaşında kız çocuğum, eşim ve ben, hepimiz bu durumdan memunduk. Sabah-Öğlen-Akşam yemekleri fiyat dahilinde ancak su haricindeki tüm içecekler ücretli. Ama fiyatlar abartılı değil. Mesela bir bira 0,33 Lt , 3,5 Euro. Çay- Türk kahvesi vs. 2 Euro. Gemi çindeki Duty Free Shop çok ucuz. İlk güne özel % 10 indirim de yapılıyor. Sigara-Alkol-Parfüm ve Bayan Çantaları uygun fiyata geliyor. Hergün farklı bir ada’da gözlerinizi açıyorsunuz. Sabah kalktınız Pire-Atina’da  veya Rodos Adasındasınız. Güzel bir duygu. Valiz toplama derdiniz yok. Valiz taşımadan ufak bir sırt çantası ile limandan çıkıp adaları gezmeye başlıyorsunuz. ETS herşeyi çok iyi programlamış, gemide anonslar ile sizi yönlendiriyorlar. Gemideki herşeyden haberdar ediliyorsunuz. Eğlence ve aktivitelere katılmaktan güneşlenme fırsatı bulamadık. Akşamları dansöz-canlı müzik, dans gösterileri var. Gündüzleri ise dart, masa tenisi turnuvaları, ufak yarışmalar ile günü geçiriyorsunuz. İsteyen gidip kütüphanede kitap okuyabilir veya sinema salonunda film seyredebilir. Hergün akşam bir gemi gazetesi odanıza bırakılıyor ve  bir sonraki günün tüm aktiviteleri ile hangi limanda uyanacaksınız, nereler gezilmeli, hava durumuna kadar tüm bilgiler bu gazete içinde yeralıyor. Gemide 10 gün kalsanız sıkılmazsınız diyebilirim.  Gemi içinde yaptığınız tüm harcamalar gemiye binerken size verilen kartınıza yükleniyor. Son gün gemiden çıkarken hesabınızı kapatıyorsunuz.  Gemiye ilk binişte pasaportunuzu tur yetkililerine teslim ediyorsunuz ve seyahat boyunca onlarda kalıyor. Gemiye binişte aldığınız kart sizin bir nevi pasaportunuz oluyor ve tüm adalarda bu kartı yanınızda bulunduruyorsunuz. Yani pasaport taşıma telaşınız da olmuyor.

Gemi ile seyahat etmenin dezavantajları ise,  öncelikle adaları gezmek için gemiden iniş ve kalkış saatlerini iyi takip edip bu saatlere uymanız gerekiyor. Gemi kalkışından 30 dk. önce gemide olmanız lazım yoksa pasaportunuzu limana teslim ederler, siz de uzaktan gemiye el sallarsınız. ! Yani dakik ve planlı-programlı olmanız lazım. Bu da insanı ister istemez adaları gezerken süreki saatinizi kontrol etmenize neden oluyor. Ancak ekstra turlar alıp bunun üstesinden de gelebilirsiniz. Mikonos hariç tüm adalarda ekstra turlara katılıp tur rehberleri eşliğinde gezip gemiye onlar ile dönebilirsiniz. Ancak ekstra turlar biraz pahalı. 60 Euro civarı her bir tur -kişibaşı fiyatı.  Biz hiç ekstra tur almadan gezdik tüm adaları ve hiçbir sıkıntı da çekmedim. Zaten Rodos hariç diğer adalar çok da büyük değil.  Zaman yetiyor. Zaman ve program skınıtısı haricinde ikinci dezavantaj ise gemideki havuz,  çok küçük ve gemide kaldığınız sürece havuzda yüzme şansınız pek yok. Ama diğer aktiviteler nedeniyle buna pek de vakit kalmıyor.

Daha önce bir gemi turu yapmadıysanız değişik ve farklı bir tatil konsepti, denenebilir. Ben şahsen sevdim. Düşünsenize her sabah kahvaltınızı denizde ve farklı bir ada manzarası eşliğinde yapıyorsunuz.

Gelelim yaptığımız gemi seyahatinin gezi rotalarına.

İlk olarak gemide talim verildi. Kısa süren talim sonrası eğlenceler ile gemide akşamı tamamlayıp sabah Pire Limanında uyanıyoruz.

16 Haziran 2014 Pazartesi sabahı kahvaltı sonrası saat 08.00 gibi gemiden ayrılıp Pire Limanında Atina’ya gidecek toplu taşıma imkanlarını araştırıyoruz. Öğlen 14.00 ‘a kadar Atina’yı gezip gemiye binmiş olmamız gerekiyor. 2 Yunanlı’nın bizi yanlış otobüse yönlendirmesi sonrası Atina’nın tam tersi isitikamete yarım saatlik bir yolculuk yapıyor ve tekrar geri dönüyoruz. Atina tursitler için oldukça zor bir şehir onu anladık. Çünkü latin harfler kullanılmıyor tabelalarda.

Pire-Atina (Syntagma meydanı) arası otobüs ile yaklaşık 40 dk. sürüyor. Bunun için 040 no’lu otobüse binmeniz gerekiyor . Pire Limanından  çıkınca karşıya geçip bir arka sokaktaki otobüs durağına gelip 040 no’lu otobüse binerseniz bizim gibi skıntı çekmezsiniz. Biz bu bilgiyi Limana indikten ancak 1 saat sonra elde edebildik.! Hem İngilizce bilen hem de Atina merkeze nasıl gidileceğini bileni bulmak oldukça zor oldu. Bizi yanlış yönlendirenler de otobüs bileti satan kişi ile liman önünde bize taksi turu yaptırmak isteyen şoför oldu. Neyse geç de olsa Syntagma meydanına varıyoruz.

Otobüsler eski ve klimaları yetersiz. Bilet ücreti 1,60 Euro. Atina’da otobüslere her kapıdan binebiliyorsunuz. Biletleri ise otobüs içindeki 3 noktada bulunan bilet okutma makinalarına okutuyorsunuz. Ancak kimse ne bilet alıyor ne de okutuyor. Ne soran var, ne de kontrol eden. Adamlar boşuna batmamış yani.! 

Dikkatimizi ilk çeken,  daha önceden de duyduğumuz,  herkesin elinde bir frappe içeceği. Yolda yürürken, motorsiklet kullanırken veya koşarken adamlar Frappe içiyorlar. Yunanların favori içeceği olan Frappe, bizdeki çay gibi birşey herhalde onlar için. Neyse bizde denedik. Bildiğiniz soğuk, buzlu nescafeden ibaret garip bir içecek.

4 milyon nüfuslu Atina’da gezi noktaları Syntagma meydanı, Parlemento binası, Plaka alışveriş sokakları, Ermou alışveriş caddesi, Akropol Ören yeri ve Monastiraki. Saydığım yerlerin tümü yürüme mesafesinde. Biz vaktimiz olmadığı için Monastraki ve Akropolü görme imkanımız olmadı. Açıkçası 32 derece hava sıcaklığında görmek için çok da kasmadık. Zaten toplamda 3-4 saatlik vaktimiz vardı ve bu süre Akropolü gezmek için zaten yetmeyecekti. Dolayısıyla gemi ile Atina turu düşünenler bunları göz önünde bulundurmalı.

14.00 Geminin demir alma vakti ve 13.30’da gemide olmamız gerekiyordu. Saat 13.00 gibi gemiye giriş yapıp öğlen yemeği için yemek salonuna geçiyor ve sonrasında kızımızı çocuk kulübüne emanet edip gemi aktivitelerine katılıyoruz.

Saat 19.30 sularında akşam yemeğimizi yerken geminin Mikonos limanına ulaştığı anonsu yapılıyor. 20.00 ila sabah 06.00 arası Mikonos’da serbest zaman ve biz geminin güvertesinden günbatmını seyredip 20.30 gibi gemiden ayrılıyoruz.

Mikonos Limanı ve Mikonos merkez arası yaklaşık 3 km ve yürümek için pek de uygun değil. Çünkü yol çok dar ve kaldırım yok. Dolayısyla mecburen ETS turun sağlamış olduğu ücretli servisler ile merkeze transfer alıyoruz. Kişibaşı gidiş dönüş 8 Euro. Adada 32 adet taksi olduğu için taksi ve toplu taşıma imkanı maalesef yok.

Bu küçük ve meşhur adada aktif gece hayatına çocuklu bir aile olarak ortak olamayacağımızdan adanı gezi noktalarını dolaşmaya başlıyoruz. Atina’daki asık suratlı, ekonomik darbe yemiş halkın aksine buradaki halk ve esnaf çok rahat, güleryüzlü ve sevecen karşılıyor biz Türkleri. İngilizce soru sormama rağmen Türk olduğumu anlayan ve bana “Fenerbahçe” diyen Yunanlıyı “En büyük Beşiktaş “ diyerek geçiştiriyorum!.

Korsan baskınından  ve rüzgardan korunmak için labirente benzeyen dar sokakları ve beyaz badanalı evleri ile balkonlarından sarkan begonviller ve sardunyalar arasında gezmek oldukça keyifli.  İz bırakın yoksa ada küçük de olsa kaybolabilirsiniz.! Lüks markaların mağazaları sokak aralarında sıralanmış vaziyette. 50 yıllık maskot Pelikan Petrus’u da sokaklarda görebilirsiniz.

100.000 nüfuslu ada bir gezi dergisi tarafından dünyanın en güzel adası seçilmiş. Ben buna ne kadar katılmasam da tüm dünyadan insan profili buraya akıyor.  Küçük Venedik, Yel Değirmenleri, Aya Nikola ve Paraportiani Kiliseleri bizim gezip gördüğümüz yerler. Buraları gezdikten sonra Küçük Venedik’de bulunan kafelerde biraz soluklanıp Yunanlıların yerel birası Mythos’un tadına bakabilirsiniz. Gemide yediğiniz akşam yemeği sonrası hala açsanız çok güzel restoranlarda mevcut.

Gece 00.30 gibi gemiye geri dönüp ETS Turun bize sağlamış olduğu gece servisinde işkembe çorbası içip odamıza geçiyoruz.

17 Haziran 2014 Salı sabahı rahat bir kahvaltı sonrası gemideki masa tenisi turnuvası ile sabah sporumuzu yapıp saat 13.00 gibi Santorini adasına vardığımızı öğlen yemeğini almaya başladığımızda öğreniyoruz. Yemek sonrası gemiden ayrılmak için küçük tenderboat denilen tekneler ile Santorini adasının kıyı şeridine bölüm bölüm transfer ediliyoruz. Tabii ücretsiz olarak.

10.000 nüfuslu ada volkanik patlama ile oluştuğu için bir limanı yok. Yerleşim deniz seviyesinin 300 metre yukarısında bulunan Fira denilen kasabada ve Santorinin başkenti diye anılıyor. 1956 yılında büyük bir deprem ile yıkılan tüm yerleşim yerleri günümüze kadar tekrar inşa edilmiş. Volkanik kara topraklarda üzüm ve meyve ile zeytin yetişmesi çok ilginç.  Adanın şarapları zaten meşhur.

Biz yine kendimiz gezmek üzere yola koyuluyoruz. İlk olarak tender boat’dan inip Fira’ya çıkmak için 3 alternatiften(katır ile, yürüyerek 588 merdiven ile veya teleferik ile) teleferik ile çıkmak için teleferik istasyonuna varıp 2 yetişkin, bir çocuk için 12,5 Euro ödeyerek 2 dakika’da Fira’ya varıyoruz. Ama ne 2 dakika. ! Teleferik o kadar dik bir yamaca tırmanıyor ki insan gerçekten tırsıyor. Yılda 1 milyon turist taşıyormuş teleferikler. Bu kısa süreli adrenalin sonrası ilk olarak mavi kubbeli küçük kiliselerin görsel bir şölen sunduğu Oia köyünü görmek için otobüs durağını sora sora buluyoruz. 30 dk virajlı bir yolculuk sonrası köye varıyoruz. Otobüs ücreti kişibaşı 2 Euro. Giderken çocuğumuzdan para almadılar ama dönüşte aldılar. Bize yakınlıkları ne kadar da belli oluyor.!

Oia köyü meydanına vardığınızda ilk olarak sağınızda kalan sokakları gezmeyi tercih edin. Asıl görsel şölen ve kartpostallarda çıkan manzaralar sağ tarafta yeralıyor. Daracık sokakları, şirin evleri, harika bir manzara, mavi kubbeli küçük kiliseler ile yel değirmenleri hep sağ taraftaki sokakdan devam ettiğinizde karşınıza çıkıyor.  Sol tarafta ise lüks oteller ve pansiyonların olduğu kısım yeralıyor. Kısa bir tur atıp görülebilir. Biz gezip gördük ancak fazla vakit harcamadık. Dünyada romantizm denilince akla gelen adalardan biri Santorini. Tom Cruise ve Angelina Jolie nikahlarını bu adada yaparak adanın pazarlamasına büyük katkı sağlamışlar. Gerçekten adanın oluşumu ve coğrafik konumu, diğer adalara hiç benzemeyişi nedeniyle Santorini görülmesi gereken bir yer. Yürüyerek 3 saat içinde Oia köyünü gezip harika fotoğraf kareleri aldıktan sonra otobüs ile Fira’ya geri dönüyoruz.

Fira’da ise Ortodoks Kilisesi ve Katedral ile alışveriş için dar sokaklarında gezerek hediyelik eşyalar alıyoruz. Ada’da fiyatlar genelde pahalı ancak kaliteli şaraplar ucuz. Volkanik kumlardan ve taşlardan yapılan heykel ve biblolar hediyelik için sıradışı ürünler. Arkeoloji Müzesi de görmek istediğimiz yerler arasında idi ancak 15.30 gibi kapanmış.!

Akşam 22.30 gibi gemide olmamız lazım ancak biz yorulduğumuz için saat 19.30 gibi Fira’dan aşağıya nasıl inelim onu düşünüyoruz. Eşim ve kızım teleferik olmasın diyorlar. O zaman geriye ya katırla ya da 588 basamaklı merdiveni inerek gideceğiz. Yürüyerek inmeye karar veriyoruz. 30-40 basamak indikten sonra katırların park edip işgal ettiği yerde kalıyoruz. Hem yürüme yolu, hem katır yolu olarak kullanılan merdivenlerden geçmek için katırların sahiplerinden yolu açmalarını rica ediyoruz ancak beklenen karşılığı bulamıyor, “sizi katırla indirelim 5 Euro” diyorlar. Bizden kabul görmeyince “birileri gelince onlarla beraber inersiniz” önerisi geliyor katır sahiplerinden. 10 dk. bekleme sonrası aşağıya inen olmuyor ancak yukarı çıkmak için aşağıdan katıra binen tursitler katırları yarıp bize doğru gelmeye başlayınca bizde hemen harekete geçip onlarca katırın arasından kuyruklarını bize sürte sürte bir kordior yaratıp katır istasyonunu geçiyor ve merdivenleri rahatlıkla inmeye başlıyoruz. Yukarı çıkan katırları gördüğümüzde kenara çekilip onlara yer veriyoruz ki bir kazaya kurban gitmeyelim.! Basamaklar kaygan ve yer yer katır pisliği mevcut. Katırla inmek ise daha tehlikeli gibi, çünkü katırın ayağı kayarsa siz de uçtunuz.! Ancak yürürken de dikkat etmeniz lazım. Şayet ayağınızda rahat bir spor ayakkabı, babet vs. yok ise hiç yürümeyi denemeyin. Bu arada burnumuzun direği de kırılmak üzere iken aşağıya 15 dk. gibi yürüme ile aşağıdaki küçük limana varıyoruz.  Santorini de adaya çıkmak veya inmek için illaki adrenalin şart. Normal şartlarda gezmek için ekstra tur almanız lazım ki bu durumda adrenalinden yoksun kalır, üstüne de bir dünya para bayılırsınız.!

Bizi bekleyen tenderboat ile akşam 20.30 gibi gemiye varıp derin bir oh çekiyor ve akşam yemeğine geçiyoruz. Akşam yemeği sonrası yine eğlenceler ve gece 23.00 gibi geminin adadan ayrılma işlemini seyredip odamıza çekiliyoruz.

18 Haziran 2014 Çarşamba sabahı 08.00 gibi kahvaltı manzaramız Rodos adası. 115.000 nüfuslu Türkiye’ye sadece 18 km uzaklıkta olan ada diğer adalara nazaran yüzölçümü olarak oldukça büyük.  2400 yıllık yerleşim geçmişi olan Rodos, St. John Şövalyeleri tarafından kurulmuş ve 1522 yılında Kanuni tarafından fethedildikten sonra 400 yıl boyunca Osmanlı himayesinde kalmış. Ada da hala 3.500 nüfusluk Türk azınlık yaşamaktadır.  En iyi korunmuş ikinci ortaçağ şehri olan Rodos’da gezmeye sabah 10.00 gibi başlıyoruz. Geminin yanaştığı liman ile şehir merkezi yürüme mesafesinde. Bu sebeple herhangi bir ulaşım aracı, katır veya teleferik kullanmanıza gerek yok.!

Biz ilk olark uzak gezi rotamız Lindos’a gitmek için Mandraki Limanı tarafına yönelip 10 dk. yürüyüş sonrası otobüs kalkış noktasına varıyoruz. Kişibaşı 5 Euro ödeyerek (çocuk ücretsiz) Lindos otobüsüne binip 50 dk. yolculuk sonrası Lindos Köyüne varıyoruz. 5 dk. yürüyüş ile Lindos çarşısındayız. Lindos’un tarihi dar sokaklarında gezip hediyelik ürünlere bakıyoruz. Tepede gözüken antik şehire de gitme niyetindeyiz ancak sıcak da yürümek zor. Alternatif olarak eşekler ile yukarı çıkma fikri sunuluyor ama biz hiç düşünmüyoruz bile. Lindos’da ilgi çekici pek birşey bulamıyouz. Aşağıda bir plaj, ortada çarşı, tepede ise antik bir kalıntıdan ibaret küçük bir yer Lindos. Rodos şehir merkezindeki mistik hava burada pek yok. 1 saatlik gezinti sonrası Lindos’da gemiden tanıştığımız arkadaşlar ile aynı fikirde olup daha fazla vakit kaybetmeden Rodos şehir merkezine gitmek için otobüs durağına doğru yol alıyoruz ve 1 saatlik bir yolculuk sonrası şehir merkezindeyiz.

Rodos’da kale dışında kalan kısımlarda palmiye ağaçları ve yeşillik alanlar göze çarpıyor.

Rodos’da gün boyunca Mandraki Limanı ve yakınındaki Yel Değirmenleri,  Büyük Üstatlar Sarayı (giriş 6 Euro), Şövalyeler Sokağı, Sokrates Caddesi, Arkeoloji Müzesi, Antik şehir ile Süleymaniye ve İbrahim Paşa Camiilerini görüyoruz. Bu saydığım yerlerin tamamını yürüyerek gezebilirsiniz. Büyük Üstatlar Sarayını mutlaka görün derim. Şövalyelerin ve askerlerin kıyafetleri, zırhları vs.  ile sarayın ihtişamı ve bozulmamış yapısı görülmeye değer.  Saraydan çıkar çıkmaz sola yöneldiğinizde Şövalyeler sokağına varıp kendinizi şövalyelerin döneminde hissedeceksiniz. Dinlenme sonrası kendimizi dar sokakları gezmeye bırakıyoruz. Yürüyecek derman kalmayınca bir de turistik otobüs turu yapalım diyoruz. Otobüslerin nerden kalktığınız sorduğumuz esnaf bayan Türk çıkıyor ve şaşırıyoruz. 9 Euro kişibaşı ücret verip (yine çocuk ücretsiz) üstü açık otobüs ile 1 saat Rodos’un plajları, Monte Smith antik kenti ve stadyumunu görüp akşam geminin demir alma vakti olan 19.30 ‘dan önce gemiye varıyoruz.  Plajlar için ülkemizdeki plajlar iel kıyaslanamaz bile ancak Rodos’da denize girmek isteyenler şortlarını yanına alıp geminin yanaştığı limanın hemen yanındaki küçük plajda geminin kalkış saatini hem serinleyerek hem de yüzerek bekleyebilirler.  Rodos Duty Free Shop’da Sigara ve Alkol fiyatları oldukça ucuz. Kalan vaktiniz de free shopu gezebilirsiniz.

Akşam 20.00 gibi gemi Rodos limanını terkederken son kez Rodos mamzarasını denizden seyrediyoruz. Akşam yemeği sonrası yine aktiviteler sonrası uyuma ve sabah 08.00 gibi Çeşme Limanına varıyoruz.

Gezdiğimiz adalar içinde en çok beğendiğimiz ada tarihi ve mistik görünümü ile Rodos oldu. Rodosa tekrar gitmek isterim. Santorini ise mutlaka kısa süreliğine de olsa görülmeli diye düşünyorum. Mikonos ve Atina ise bizi pek şaşırtmadı.

19 Haziran 2014 Perşembe Sabah 09.00 gibi kahvaltı sonrası valizlerimizi limana indiren ETS çalışanlarına teşekkür edip Çeşme merkezde 3 gece konaklayacağımız yere geçiyoruz. Çünkü 20 Haziran 2014 Cuma günü kendi başımıza, yine aynı limandan Sakız Adasına geçip günübirlik Sakız Adasını gezeceğiz. Daha sonraki günlerde ise Ilıca ve Altınkum plajlarında deniz keyfi sonrası Çeşmeden ayrılıp Foça-Çandarlı-Dikili güzergahını gezerek Burhaniye-Ören’de 3 gün daha konaklayıp sonrasında bu 11 günlük tatili sonlandıracağız.

  

 
Toplam blog
: 38
: 4208
Kayıt tarihi
: 07.01.12
 
 

Küçüklüğümde yaramaz bir çocukmuşum, delirdiğim zamanlar kimse zaptedemezmiş beni. En büyük örneğ..