Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '11

 
Kategori
Söyleşi
 

Genç öğretmen Yurdal Demirel'le söyleşi

Bu gün sizlere idealist bir öğretmenden söz edeceğim. Onun çalışmaları ve uğraşmaları, eğitimciyönü, anıları, sanatımız ve kültürümüz adına belki bazı meslektaşlarımıza örnek olur diye bu röportajı yapıyorum. Eğitimci, yazar ve şair Abdülkadir Güler, Mardin’in Kızıltepe’nin bağrından çıkmış deneyimli bir eğitimci ve bu güne kadar yirmiye yakın kaleme aldığı eserleriyle adını Anadolu’nun her kentine belki de yurtdışına kadar taşıyan bir öğretmen yazar ve şairdir. Aydın, Söke’den gelip Elazığ’da bir araya gelmiş hasret gidermiştik. Onunla karışılıklı olarak bir söyleşimiz oldu, bunları sizlerle burada paylaşmak istedik. Yararlı olur diye düşünüyoruz. 

Elazığ’da, 16.Uluslararası Hazar Şiir Akşamları’nda beraberdik. ( 6 -7-8 Kasım 2008 ). Eğitim, sanat ve kültür bağlamında biraz sohbet ettik. Eğitimci, yazar Abdülkadir Güler’in tüm Kızıltepeli hemşerilerine ve de okul arkadaşlarına selamlarını getirdik. Bu vesile ile hocamızla sanat, kültür ve eğitim bağlamında bir söyleşi yaptık. Gelecek kuşaklara ve genç öğretmenlerimize belki yararlı olur düşüncesiyle buraya alıyorum. 

Sayın Abdülkadir Güler’ e sorduğumuz soruları ve cevaplarını aynen sunuyorum: 

Y. Demirel: Kısa özgeçmişinizden söz eder misiniz? 

A. Güler: 1946 Mardin, Kızıltepe İlçesinin Esenli ( Girmelhep) köyü doğuluyum. İlk ve ortaokulu Kızıltepe’de, (1960), Diyarbakır Erkek İlk Öğretmen Okulu’nu (1964), Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’nü ( 1976) ve Açık öğretim Fakültesi Türk dili ve Edebiyatı Bölümü’nü (1992) de bitirdim. Kırşehir, Mardin, Diyarbakır, Bayburt, Şanlıurfa, Aydın ve Ordu gibi yerlerde uzun yıllar öğretmenlik ve idarecilik yaptım. ( 32 yıl ). En son Ordu ili Çamaş ilçesi İlçe Milli Eğitim Müdürü iken emekliye ayrıldım. ( 15 Temmuz 1995). 1997’den bu yana Aydın, Söke İlçesi’nde özel bir okul da ( 12 yıl ) idarecilik yaptım. Halen Söke’de ikamet ediyor, yaşamımı sanat, kültür, edebiyatla ilgili çalışmalarımı Söke Ekspres gazetesinde sürdürüyor; çevreme yararlı olmaya çaba gösteriyorum. 

Y. Demirel: Sayın Güler, Anadolu’da yayımlanan birçok sanat, kültür dergilerinde, seçkilerde yazılarınızı ve özellikle şiirlerinizi görüyor ve zevkle okuyoruz, yazı hayatına ne zaman başladınız? 

A, Güler, Ortaokul sıralarında iken usta şairlerin şiirlerini defterlerime yazarak başladım. Özellikle Kerem ile Aslı, Karacaoğlan, Yunus Emre, Köroğlu, Dadaloğlu, Şairlerimizden Yahya Kemal, Faruk Nafiz, Dağlarca, Cahit Külebi, Faruk Nafiz Çamlıbel, Orhan Veli, Orhan Şaik Gökyay, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Kutsi Tecer, Bekir Sıtkı Erdoğan, Faruk Nafiz Çamlıbel , A.Rahim Eyüpoğlu, Feyzi Halıcı, ve son yıllarda Pir Sultan Abdal, Âşık Veysel’in şiirlerini benimsedim. Diyarbakır Erkek İlk öğretmen Okulu’na devam ettiğim yıllarda ilk yazılarım Diyarbakır’da yayımlanan ve hâlâ yayımına devam eden MÜCADELE gazetesiyle başladı. Bu konuda öğretmenlerimin de teşvikleri oldu. O gün bugündür hiç ara vermeden yazmaya ve okumaya devam ediyorum.1962’den beri bu vadide olduğuma göre demek ki 46 yıldır yazıyorum. Bu başlı başına bir ömürdür... Yazıp okudukça da mutluluk duyuyorum. Bu coğrafyada yurtiçinde ve yurtdışında birçok dostlarım da oldu. Burada hepsine ve özellikle Mücadele gazetesine teşekkürlerimi gönderiyorum. Kimi zamanda Kızıltepe yerel basınında ve Mardin Sesi’nde de yazdım... 

Y. Demirel: Yeni nesil, yani genç öğretmenlerimize neler tavsiye edersiniz? 

A. Güler, Genç öğretmenlerimizin verimli bir çağı vardır. Bizim zamanımızda köylerimizde yol, su, elektrik yoktu, Hele televizyon, bilgisayar hiç yoktu. Şimdiki öğretmelerimizi çok şanslı görüyorum. Ortam oldukça elverişlidir. Okumalarını tavsiye ediyorum. Mesleklerini, çevrelerini ve özellikle öğrencilerini çokça sevmelerini, aile yapılarını yakından tanımalarını sağlık veriyorum. Çünkü öğretmenlik mesleği bir sevgi işidir. Bu vadide uzun yıllar hizmet verdim, yine bir dağ köyüne gönderseler seve seve giderim... Onun için genç nesil öğretmen arkadaşlarıma tavsiyem: Bol bol yeni yayınları takip etmelerini yeğlerim. Branşları korusunda inceleme ve araştırma yapsınlar. Özellikle köy öğretmenlerine tavsiyem: Köyde kalsınlar. Köylü ile haşir, neşir olsunlar. Düğünlerine, şenliklerine katılsınlar, hastalarını ziyaret etsinler, Acılarını, sevinçlerini paylaşsınlar. Bayramlarını görsünler. Geleneklerini ve göreneklerini görüp incelesinler, yaşlılardan, kadın ve erkeklerden bilgi alsınlar. Bir dosya da toplasınlar. Yaşlı kişilerden bu konuda bilgi alabilirler. Zaten bir yerde bu öğretmenlerin de görevleri arasında yer alan bir konudur.” Köy incelemesi” başlığı altında bir yazılı görevleri vardır, yanılmıyorsam. Bizim zamanımızda bunlar ön planda idi. Köy öğretmenlerine düşen birçok görevler vardır. Köy öğretmeni deyip geçmeyelim. 

Y, Demirel: Meslek hayatınız hakkında neler söylemek istersiniz? 

A. Güler, Bu bilgilerin bir kısmını zaten yukarıda yazdım. Yine bir şey vermek gerekirse şunları özetle söylemek isterim: Diyarbakır Erkek İlk öğretmen Okulu’ndan mezun olunca ilk tayın yerim Kırşehir İli. Çiçekdağı ilçesinin Demirli Köyü oldu. Demirli’ de iki yıl görev yaptım. ( 1964 -1966). Kader, kısmet derken Kırşehir’den evlendim. Yani biraz’da Kırşehirliyim. Kırşehir deyince, halk ozanı Şemsi Yastıman’ ı, Muharrem Ertaş’ ı, Çekiç Ali’yi, Neşet Ertaş’ı, gazeteci, şair Ali Baytok’ u, Demirli’ den Osman Dayı’yı ve Kırşehir- Mucur’dan Şair, öğretmen Vahit Bulut’u hatırlamamak mümkün mü? Daha sonra tayinim, Mardin Kızıltepe’ye çıktı. Kızıltepe’nin Sancarlı Köyü. ( Abdülkadir Özmen’in Köyü Kocalar’a yakın bir köydür), Sancarlı halkına burada sonsuz selam ve saygılarımı iletiyorum. Sancarlı’ da birçok acı ve tatlı anılarım vardır. O yıllarda okulumu Mardin’de bulunan Zırhlı Tugay’a kardeş okul olarak bağlamıştım. 

Elin öğretmeni kendi okulunda tezek yakarken, ben okulumda taş kömürü yakıyordum. Okulumu baştanbaşa onarmıştım, çocuklara, öğrencilerime ayakkabı ve bir sürü giysi, kırtasiye v.s. almıştım. 15 günde bir alaydan doktor ve sağlık ekibi köyüme geliyordu. Öğrencilerime ve köy halkına sağlık konusunda yardımcı oluyorlardı. 21. Zırhlı Tugayında Kurmay Albay Nihat Ogan Bey vardı. Bizlere fazlasıyla yardımları oldu. Yaşıyorsa Allah’tan sağılık ve uzun ömürler, vefat etmişse rahmet diliyorum. Bu arada Sancarlı halkından Ali Yalçınkaya, Üzeyir Turgay Beyi ve Çiftçi ailesini unutmamak gerekir... Sancarlı Köy’ünde konuksever insanlar vardı. Sancarlı’dan sonra Uluköy’ e ( Üzeyir ) köyüne gittim. Bu köyde de dört yıl kaldım... Aslanlar ailesi ile Yüceli’den Örnekler Ailesi ( Orta Gurs) köyleri arasında bir kan davası vardı. Bu kan davasını o yıllarda Mardin valisi olan Sayın Celal Kayacan ve Kızıltepe Kaymakamı olan Sayın Abdülkadir Güzeloğlu ile birlikte uzun bir çabadan sonra barışla bitirdik. ( Yıl 1972- 1973 ). 

Uluköy’ü yani Üzeyir'i anarken Yüceli, Karaman, Kocalar, Erdemli, ( Erdemli dedim de, önce öğretmen ve sonra Milletvekili olan Abdülkerim Yılmaz Erdem Bey, gerçekten bir bey efendi idi... Aklıma geldi. Onu’ da rahmetle anıyorum). Ali Paşa, Yüceli, ( Orta Ğurs) Kocalar, Yedikardeş ve Soğanlı’ yı anımsamadan geçmek istemiyorum. Bu köylerin tütünü ünlüdür. İllaki Üzeyir tütününü. Hoş kokulu ve içimi nefistir... Üzeyir’den sonra Kızıltepe İnkılâp, Mehmetçik ilkokullarında iki yıl görev yaptıktan sonra Diyarbakır’a tayinim yapıldı. Çünkü o yıllarda Diyarbakır Eğitim Enstitüsü’ nde okuyordum. Lafı fazla uzatmadan, eğip bükmeden Diyarbakır, Şanlıurfa, Hilvan, Akçakale ve Suruç’ta bir süre görev yaptım. Hilvan YİBO’yi ( Yatılı İlköğretim Bölge Okulu) ilk olarak eğitim ve öğretime ben açtım. 

Şanlıurfa’dan sonra Aydın / Söke ilçesine İlçe Milli Eğitim Şube müdürü olarak atandım. Söke’de ( 1985–1994) yılları arasında ilçe Milli Eğitim Şube Müdürü olarak çalıştıktan sonra Ordu ili Çamaş İlçesi’ne atandım. Mesleğimin belki en güzel yıllarını burada yaşadım. 1995 yazında, kendi arzumla İlçe Milli Eğitim Müdürü iken emekliye ayrıldım.Çamaş’ta emekli olduğum günün akşamında; benim için yapılan veda töreni sırasında, hayatımın en zor konuşmasını yapmıştım.. 

Y. Demirel: Sevgili hocam, mesleğinizin yanı sıra sanat ve edebiyatla uğraştığınızı biliyoruz, bu güne değin yayınlanmış olan eserlerinizden söz eder misiniz? 

A. Güler: Sevgili Yurdal, aslında kendimden söz etmek istemiyorum, reklam filan da yapmak istemiyorum. Ancak mademki siz söylediniz sırasıyla yayınlanan eserlerimin sadece adlarını sunmak istiyorum: 

Dicle Köprüsü ( 1970). Harran’da Atatürk Çiçeği (1986), Söke Şairleri Şiir Antolojisi ( 1990), Bir başka Türkü ( 1991), Bahar Düşü (1992), Yerli ve Yabancı Gözü ile Yunus Emre ( 1993), Konularına Göre Manilerimiz ( 1994 ), Çamaş Notları (1995), Mardin Folkloru ( gelenekler-Görenekler 1998), Sökeli Şairler ve Yazarlar-Güldeste (1998), Sökeli Bir Güzel Adam Ahmet Güçsav ( 2001 ), Aydınlı Yazar Mahmut Özay / Hayatı ve Eserleri (2004), Yaz Güneşi Bengisu / Şiirler, 2004, Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı / İnceleme, Araştırma ( 1. baskı 2004, 2. baskı 2005, 3. baskı 2006 ve 4. baskı 2008.) .Hayatı ve Eserleriyle Umurlu'dan Mustafa Kemal Yılmaz ( Hayatı , esenleriğ ve Düşünceleri ) , Aydın Kolalı Matbaası- 2007.  

Bunlardan başka Ankara, Eskişehir, Muğla, Fethi, Aydın Söke ve Kuşadası, Denizli ve Elazığ gibi yerlerde değişik tarihlerde birçok uluslararası sempozyumlara katılmış ve sanat, kültür içerikli bildiriler sunmuş bulunmaktayım, bu bildirilerin çoğu kitap halinde ayrıca yayınlanmıştır. Bu eserlerimden dolayı birçok ta ödül aldım. Öğretmen okullarımızın kuruluşunun 160. yılında SÖKE’NİN KÜLTÜRÜ ÇINARI seçildim. 

Y. Demirel: Kızıltepeli bir yazar olarak Kızıltepe’de yayımlanan bir dergi için neler düşünüyorsunuz? 

A. Güler: Kızıltepeli bir edebiyatsever olarak elbette sevinirim. Kızıltepe de yayınlanacak bir sanat ve kültür dergisi neden olmasın. Kızıltepe’nin tarihini, Kızıltepe’nin sosyal ve kültürel yapısını, turizm ve doğal güzelliklerini sanat ve kültür adamlarını yeni yetişen gençlerimizin ürünlerini, eserlerini, Anadolu’ya tanıtmak elbette ki onur vericidir. Bunların yapılmasında yanayım. Ve de yapmak zorundayız. Böyle bir çaba olursa şimdiden kutluyorum. Benimde bir Kızıltepeli olarak katılarımla elbette ki olacaktır. Bunu Kızıltepeli hemşerilerimden özenle bekliyor ve yardımcı olmalarını diliyorum. 

Y. Demirel: Sayın hocam, Kızıltepe’de ve özellikle Uluköy ( Üzeyir) ‘de öğretmenlik yaptığınız yıllarda bu köyün Marşı’nı ( ULUKÖY MARŞI )’nı yazmıştınız, kısaca söz eder misiniz? 

A. Güler: O yıllarda idealist, çiçeği burnunda heyecan dolu bir köy öğretmeni idim. Doğrusunu söylemek gerekirse tuttuğunu koparan bir öğretmendim. Bu yıllarda Anadolu ‘da kan davasına el atacak, valiye, kaymakama gidecek olan kaç öğretmen vardır. İşte ben bu duygularla hizmet veriyordum. Uluköy’de bir de yanımda her iki ayda bir staj gören öğretmen adayları vardı. Bunlar bize yakın ( 20 km ) Mardin Kız İlköğretmen Okulu’ndan geliyorlardı. Onlarla birlikte köye hizmet veriyorduk. Çalışkan, sevecen 75 öğrencim vardı. Bir de yanımda Uşak’ tan öğretmen İsmet Şemşit diye bir öğretmen vardı. O da bekârdı. Evlendiremedim bir türlü. Dürüst efendi bir öğretmendi. 

Öğretmen adaylarıyla yılsonu için bir piyesin hazırlaması için çalışıyorduk. O zaman aday öğretmenlerimizden Sündüz Ermeydan, benden bu köyün marşını yazmamı istedi. Ve ben de yazdım. Sözlerini aynen yazıyorum. Öğretmen adayı Sündüz Ermeydan besteledi. Bu Marş köyün destanı ve Milli Marşı olmuştu. Bütün öğrencilerim bu marşı ezbere okuyorlardı. Tarlada, harmanda, bahçede bu marşın sözleri vardı. Aynen sunuyorum; sırası gelmişken Uluköy halkına ( Üzeyir’e ) selam ve sevgiler gönderiyorum. Çünkü ekmeklerini yedim, çaylarını, kahvelerini içtim. Vefa diye bir şey vardır: 

ULUKÖY MARŞI 

Dağlar, taşlar, dere, tepe 

Kıvrım kıvrım sere serpe 

İlçesidir Kızıltepe 

Gel gidelim Uluköy’e 

Yaprak yaprak tütünüdür 

Dağı, taşı ürünüdür 

Cümle köylerin gülüdür 

Gel gidelim bizim köye 

Uluköy’ün İnciri var 

Tane tane zeytini var 

Kaysı, armut, cevizi var 

Gel gidelim Uluköy’e 

Suyu gelir oluklardan 

Uzar gider doruklardan 

Karaman’dan, Kocalardan 

Gel gidelim bizim köye 

Uluköy’ün çocukları 

Mavi, yeşil boncukları 

Tütün kokar ufukları 

Gel gidelim Uluköy’e… 

Abdülkadir GÜLER  

( Bu şiir ayrıca İstanbul'da yayınlanan  

TARLA Sanat ve Kültür Dergisi'nde de yayımlanmıştır. ( 1974 )  

Y Demirel: Sevgili hocam, öğretmenliğiniz yanı sıra sanat, edebiyat ve özellikle folklor konusunda araştırmalar yaptığınızı biliyoruz. Ayrıca Mardin Folkloru ( Gelenekler- Görenekler) adını taşıyan bir eserinizin Ankara da MAREV VAKFI tarafından ( 1998 ) da yayınlandığınızı biliyoruz. Bu kitaptan birini de bana armağan ettiniz. “ Mardin Folkloru” Gelenekler- Görenekler )” konusunda bizlere neler söylersiniz? 

A. Güler: Dünyada sanat, kültür ve turizm coğrafyasında Mardin’in ayrı bir yeri vardır. Sosyal ve kültürel bir tarihe maliktir..Mardin’de dört din ve dört ayrı dil konuşuluyor. Bu da bir kültür zenginliği demektir. Ayrıca dostluk ve kardeşlik bağları da oldukça yüksektir. Ben uzun yıllar Mardin’de görev yaptım, Mardin Folkloru konusunda geniş anlamda bizzat yaşayarak ve görerek, inceleyerek halk kültürünü araştırdım ve yazdım. 

Bunlardan birkaçını örnek bağlamında yazıyorum: Dini inanışlar ve batıl itikatlar, çocuklarda 40.Gün ve kulağa ezan okuma, Ölüm ve yas günlerinde taziye olayı, Mardin yöresinde Sünnet olayı ve Kirvelik, Acı kahve ( mırra), Bayramlarda adet ve görenekler, Esenlide Sağıma başlama, Düğünler ve kız isteme gelenekleri, Mardin Yöresinde Başlık Çeyiz, Kızıltepe Köylerinde Şabaş olayı, Kızıltepe Yöresinde Bekâr oğlağı ve sofrada Kelle geleneği, Mardin ve yöresinde halk türküleri, Maniler ve Efsaneler, Gelin getirme gelenekleri, Kına gecesi, Kızıltepe ve yöresinde söylenen atasözleri, Yılbaşı eğlenceleri, Melmetun Kızın Efsanesi, Tandır ve tandırcılık, Mardin ve yöresinde Dak ve dövmeler, Mahalli yemekler, El sanatları, Gümüş ve Telkâri İşçiliği, Kuyumculuk, Taş işleme sanatları, Mardin Tarihi ve Tarihi eserler gibi konuları araştırdım ve yazdım. Ancak bunlar elbette yeterli değildir. Mardin Folkloru sadece bunlardan ibarette değildir. 

Bu benim bir folklor denemelerimdir... Ancak Anadolu basınında geniş ölçüde olumlu eleştiriler aldı. Yankılar yaptı. Kitabımın tüm gelirini MAREV VAKFI’NA ( Mardinliler Eğitim ve Dayanışma Vakfı ) bağışladım. Yeri gelmişken MAREV VAKFI başkanı, Mardin eski Milletvekili Sayın İbrahim AYSOY’ a da burada teşekkürlerimi sunmadan geçmek istemiyorum.. 

Y, Demirel, Sevgili hocam sanat ve kültür çalışmalarınızın geniş bir yelpazede yer aldığını biliyoruz. Hangi dergiler ve gazetelerde yazılarınız yer aldı? 

A, Güler. Tarla, Tohum, Toprak, Türk Edebiyatı, Türk Kültürü, Türk Dili, Türk Folklor Araştırmaları, Sivas Folkloru, Hareket, Yeni Adam, Defne, Yeni Defne, Türk Dili, Çaba, Çağrı, Çele, Çağıltı, Gülpınar, Halk Kültürü, Kemalist Ülkü, Ilgaz, Milli Kültür, Milli Eğitim, Türkiye Çocuk, Filiz, Harran, Balıklı Göl, Maki, Sevgi Yolu, İzmir Dikili. Bizim Ece, Akköy, Aydın Aydın, Mavi, Beşparmak, Güneyde Kültür, Sarızeybek, Fethiye, İmbik, Türkmen Bohçası, Pamukkale Güneşi, Kültür Pınarı, Ozanca, Erciyes, Yeniden Diriliş, Akpınar, Tay, Şehir, Mavi, Adımlar, Ajans Türk, Bahçe, Kümbet, Eflatun, Akçağ, Güncel Sanat, Akpınar, Ankara Edebiyat, gibi dergilerde, Türkiye, Tasvir, Başkent, Hür Anadolu, 24 Saat, Olay, Güney Hakimiyet, Yeni Tanin, Gündem, Mücadele, Yeşil ova, Mardin Sesi, Güzel Hisar, Gazete Hür söz, Yeni Söke ve Söke Ekspres gibi yerel ve ulusal basında sanat edebiyat, fıkra, makale, röportaj, deneme, halk edebiyatı, folklor, eleştiri, şiir gibi ve çeşitli yazılarımla katkıda bulundum ve halen yazmaya da devam ediyorum. 

Y, Demirel: Sevgili Hocam, sizler elbette Kızıltepelisiniz, Kızıltepe ile ilgili bir anınızı anlatır mısınız? 

A. Güler. Bu konuda birçok anım vardır. Hiç unutmayacağım bir anımdan söz etmek istiyorum. İlkokul çağındayım. Köyümüz Esenliye, sağlıkçılar aşı için gelmişler. Rahmetli annem kolumdan tutup beni sağlıkçıların yanına götürdü. Köyümüzün muhtarı rahmetli A.Rahman Tarı Bey’ de orada idi. Aşılarımız yapıldı. O anda doktor beni ve üç dört çocuğu işaret ederek, muhtar beye seslenerek:” Muhtar bey, bu çocukları okula gönderin, okusunlar, adam olsunlar, bunlar zeki çocuklar.” dedi, Doktor bunları söylerken yanaklarımı da okşuyordu. Doktorun bu sözleri üzerine Esenli Köyü Muhtarı bizleri yakalı, önlüklü ve çantalı okula gönderdi. 

Bizim köyden (ESENLİ'den ) , eski adıyla Girmelhep'ten dört kişi okula gidiyorduk. Cahit Tarı, Seyfettin Tarı, İsmet Demirat ve bu satırların yazarı Abdülkadir Güler. Esenli’den Kızıltepe’ye her gün yayan yapıldak, kar, kış demeden okula gidiyorduk... Ara sıra Koçhisarlı ( Kızıltepe) çocuklardan da dayak yedimiz de oluyordu. Zor günler yaşadık. İçlerinden sadece ben okullara devam ettim. O köyün ilk öğretmeni ben oldum. Ben bunları yazarken, Merkez İlkokulu’dan öğretmenlerimden Aziz Arıç, A.Rahim Akpolat ve Hıdır Oran’ı anımsamadan ve selam göndermeden ayıp olacak. Kızıltepe’de öğretmenlik yaptığım yıllarda öğretmenim A.Rahim Akpolat ile birlikte çalıştık. 

O yıllarda İlköğretim Müdürü idi. Sınıfta ondan bir iki tokat yemiş, ağzımı, burnumu dağıtmıştı. Kan, revan içinde eve gitmiştim. Rahmetlik anam da “ öğretmenin eline sağlık “diyordu. Beni okula gönderen Köyümüz Muhtarı Abdurrahman Tarı Bey’i rahmetle, şükranla anıyorum. Mekânı cennet olsun diyorum. Sözün özü uzun yıllar öğretmenlik yaptım, mesleğimi seviyordum. Hiçbir zaman şikayetçi olmadım... Kavga etmedim, açık vermedim. Ceza da almadım. Yukarıda adı geçenlerle birlikte ben de emeği olan herkese yaşayanlara sağlıklı günler, aramızdan ayrılanlara, yüce Mevla’dan rahmet diliyorum. 

Y. Demirel: Sayın Güler, son olarak bizlere bir şiirinizi okur musunuz? 

A. Güler: Hay hay sevgili Yurdal. Size geçmiş yıllarda sosyal ve toplumsal yapıda daha doğrusu benim içinde yaşadığım ve kenarında uzun yıllar soluklandığım anılarımın, hatırlarımın çoğu zaman yer aldığı bir dere vardır. Bu derenin adı ZERGAN’DIR. Kızıltepe’nin içinden geçer. Kışın suyu bol olur, ilkbaharda ise şahlanıp coşarak kimi zaman da etrafına zarar verir. Yazın sessiz olur. Kışın coşkulu bir ırmağa dönüşür. Onun ayrı bir öyküsü vardır. Kenarında ne günahlar, ne melanetler işlendi. Dili olsa da bir konuşabilse, öyküleri vardır bu fakirin anılarında.. 

Sözü fazla uzatmadan sizlere “ZERGAN SUYU” başlıklı şiirimi sunmak istiyorum. 

ZERGAN SUYU 

Ne akşamı 

Ne sabahı var 

Zergân suyunda geceler 

Ve sularında çıp çıplak 

Toprak evler de niceler 

Zergân suyu Ağustos sıcağında 

Kavrum kavrum kavrulur 

Dalga dalga bulanır 

Her damlada kan davası 

Gün geçtikçe damar damar dolanır 

Gel gör ki, başlık parası, ekmek kavgası 

İnsan bunları duydukça utanır 

Yüz bin kere, milyon kere 

Utanırda, utanır Kızıltepe’m ne sıcak 

Kan kokar, barut kokar, ter kokar 

Ki Zergan Suyu ordan geçer 

Aman Allah can yakar 

Kap kara bir gece olur 

Kaderinde 

Zergân Suyu akarda akar 

Deve dikenlerinde yerlerin 

Kara kara can yıkar 

Nerde EFENDİMİN yolu 

Hani EFENDİMİN suyu 

Kimi hakir, kimi fakir 

Kiminin kırık kanadı 

Kiminin kırık kolu 

Uyu ANKARA uyu! 

El aldı, ele gitti, tâa Habur’a karıştı 

ZERGAN SUYU! ( 2 ). 

Y. Yerdal: Teşekkürler sayın hocam, size sağlıklı günler diliyorum. 

A. Güler: Asıl ben teşekkür ediyorum. Bana bu fırsatı verdiğiniz için. Kızıltepe ‘de yakınlarım vardır, akrabalarım vardır. Dostlarım ve öğrencilerim vardır. Hatta okul arkadaşlarım vardır. Hepsine ayrı ayrı selam ve saygılarımı sevgilerimi gönderiyor, size de meslek yaşamınızda sağlık ve başarılar diliyorum. Laf-u güzaf etti ise af ola… 

1 ) Uluköy Marşı / söz: Abdülkadir Güler Beste: Sündüz Ermeydan. 

Mardin Folkloru ( Gelenekler- Görenekler ) MAREV VAKFI Yayınları, Ankara / 1998. ( s.99 ). 

2 ) Zergân Suyu ( şiir) Dicle Köprüsü / Şiirler, Çaba Yayınları- Ankara 1974. ( s. 6–7 ). 

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..