Gencecik bir fidan kırılmış, kimin umrunda!

Herkes konuşuyor, herkes birşeyler söylüyor. Kimi kader diyor, kimi keder diyor. Kimisi olmayan başka bahaneler sıralıyor, kimisi ne dediğini bilmiyor. Ama sonuç değişmiyor, herkes birşeylerden bahsediyor. Oysa ya değişmeyecek acı gerçekler? Ya bir bardak sudaki fırtına da kırılıp, yitip giden gencecik, caanım fidanlar?

Bodrum'da yaşanan her neyse bir cinayetten iyi olamazdı. 1997 yılına kadar trafik ışıklarıyla donatılan İzmir-Bodrum Otoyolu üzerindeki Torba Kavşağı, o yıla kadar geçen son 12 yıllık periyotta 65 ölüm olayıyla sonuçlanan toplam 324 kazaya meydan olduysa ve 1997'den itibaren yapılan sözüm ona, trafik düzenlemesi ve modern şehir planlamacılığı anlayışı çerçevesindeki düzenlemeler ve iyileştirmelerle (!) bu rakam, günümüze kadar ki geçen 10 yılda 243' e düştüyse (ki, bunlar 84 ölüm olayıyla sonuçlanmıştır) bunu K.G.M. (Karayolları Genel Müdürlüğü) başarı saymamalıdır. Burada 324'ten 243'e düşen kaza sayısına dikkat çekerek, 12 yılda 65 olan ölüm sayısının 10 yılda 84'e çıktığını göstermeyip, halkı aldatabileceğini sanmak gaflete düşmektir. İnsanlarla alay eden bir resmi kurum bünyesindeki müdürlüğün aldığı mazlum ahları elbette bir gün aheste aheste çıkacaktır.

Gelelim şu Karayollarımız ve Otoyollarımız'ın hal-i pür melaline.. Malumunuz, coğrafi şartlar nedeniyle yaz aylarımız Orta ve Batı Bölgelerimiz ile ülkenin güneyinin tamamında 40'C 'yi zaman zaman aşabilen yüksek sıcaklıklarla geçmektedir. Ülkemizin kış şartları da batı ve güney bölgelerimizin tamamında etkili ve yoğun yağışlarla geçmesine sebep olmaktadır. Diğer bir bilgi de ülkemizde meydana gelen trafik kazalarıyla ilgili olacak. Son 20 yılın istatistiklerine baktığımız zaman, İstanbul gibi 20 milyona yaklaşan bir nüfusa sahip bir megaköyün, çeşitli nedenlerle neden olduğu olumsuz şartlardan kaynaklanan yüksek kaza istatistikleri dışında; ülkemizde en fazla kazaların gerçekleştiği bölgeler olarak Güneybatı bölgelerimiz ve bu bölgelere bağlı veya komşu olan iç kesimlerdeki illerimiz ön plana çıkıyor. Bu illeri Manisa, Aydın, Muğla, Denizli, Antalya, Afyon, Burdur, Isparta olarak sıralayabiliriz. Neden bu iller? Bunu sonraya bırakalım. Size ilginç bir bilgi daha.. Yine ülkemizde, İstanbul dışındakı kazalarda, en çok trafik kazalarının gerçekleştiği aylara baktığımız zaman karşımıza tahmin edilenin aksine, çetin kış şartlarının geçtiği Ocak, Şubat ayları değil; Temmuz, Ağustos ayları çıkmaktadır. Bu bir tesadüf mü Sayın K.G.M. Müdürümüz?!

Yoksa zaten Rusya ve Kazak ülkelerinde ithal edilen yakıt gücü düşük, yani en kalitesiz olarak tabir edebileceğimiz petrolden üretilen, yine en kalitesiz ve damıtma sırasında haznenin en aşağı tabakasında kalan ve sonrasında asfalt yapımında kullanılan çökelleriyle gerçekleştirilen yol yapım çalışmalarında, yaz bıyunca 40'C derecenin üzerine çıkan sıcaklarla da birleşip, bu maddenin iyice niteliğini kaybetmesi ve killeşmesi mi etkili oluyor Sayın K.G.M. Müdürümüz?!

Paraya kıyıp, yol yapımlarında kullanılacak malzemenin daha kalitesini alacak bir ekonomik durumumuz ülke olarak yok mu; ya da bu ülkenin insanları daha sağlıklı yol şartlarında gitmeyi mi haketmiyor Sayın K.G.M. Müdürümüz?!

Bu ülkenin Güney'i ve Batı'sı turizm bölgeleriyken ve karayolları yaz aylarında çok aktifken, her yıl yaz aylarında bu bölgelere giden yollarda bitmek bilmeyen ve çalışanı görünmeyen yol yapım çalışmaları kimin eseridir Sayın K.G.M. Müdürümüz?!!

Bu yol çalışmalarını trafik yoğunluğunun daha düşük olduğu aylara kaydırmak ve düzenli olarak bu yolların bakımını yaptırmak da mı aklınıza gelmiyor; illa sizin de mi evlat acısı, aile acısı yaşamanız gerekiyor, bunu mu bekliyorsunuz Sayın K.G.M. Müdürümüz?!!

Bir fidan kırılmış, o fidan ki dünyalar iyisiymiş. Ölmüş veya öldürülmüş, badem gözlü olmuş kimin umurunda değil mi? Ne de olsa yeni fidanlar filizlenecektir. Ne de olsa 15 milyon genç yaratılmıştır zamanında sadece 10 yılda! Fidanımız kırılmış, koparılmış kimin umurunda!!!...