Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Nisan '08

 
Kategori
Eğitim
 

Gençlerimizi anlıyor muyuz?

Gençlerimizi anlıyor muyuz?
 

Sevgili Gençler,

Sizi hiç kimse anlamıyor değil mi? Durun tahmin edeyim size söylenenleri. "Çalışmıyorsun. Çalışsana"."Ne kadar sorumsuz bir insansın". "Geç kalma". "Sen bu kafayla bir halt olamazsın". "O arkadaşını beğenmiyorum. Görüşme"."Telefonla bu kadar uzun konuşulmaz ki canım. Dünyanın telefon parası geliyor." "Kalk şu bilgisayarın başından". "Senin dersin yok mu oturmuş tv izliyorsun". v.s v.s. Hele veli toplantısından gelinmişse eyvah eyvah.

Halbu ki duymak istedikleriniz ne kadar farklı şeyler. Sizin pencerenizden baktığımda ne kadar haklı olduğunuzu görüyorum. Orta okul döneminde kızların da, erkeklerin de gelişimi birden bire farklılık gösterir. Kızlar çabuk gelişirken erkekler yanlarında küçücük kalır. Bazıları da birden bire boy atar.
Çok beğendiğiniz bir kızın yanında küçücük kaldığınız için cesaret edip yaklaşamazsınız. Aynı şey kızlar içinde geçerli. 14 yaşında göğüsleri ve vücudu gelişmiş bir kız , akranlarının içinde farklılık göstereceği için göğüslerini saklamak ister ve kambur yürür. Erkek arkadaşlarından çekinir. Aile baskı yapmaya başlar. Erkekler, aynı yaşta fakat vücut yapısı gelişmiş, boyu uzamış erkek arkadaşlarının yanında huzursuz olur. Aynanın karşısında geçen zaman uzadıkça anne babalar rahatsız olmaya başlar. Baskılar artar. Aslında yaşadıklarınızın farkında değillerdir. Bir insanın kendi bedeninde ki değişimlere alışması zaman ister. Halbu ki büyükler, hoşlarına gitmeyen bir şey olduğunda onu ya kozmetiklerle, ya estetik cerrahiyle telafi etme yoluna giderler. Takıntı haline getirdiklerinde psikolog'dan yardım alırlar. Ama çocuklarının bu denli desteğe ihtiyaç duydukları bir dönemde sadece eleştirir ve sürekli "çalış" derler. Doğa, ne ders ne de sınav tanır oysa ki.. Hormonal değişimler başlamıştır..

Size, " sorumsuzsun" derlerken aslında kendilerini yargılamaktadırlar. Size vermedikleri birşeyi sizden istiyorlardır. Sorumluluk verilmek istendiğinde almak istemiyorsanız , mutlaka size bu edinimi kazandırmaya çalışırken, yaşınızın ve fiziksel yapınızın üzerinde bir takım şeyler talep edilmiş ya da verilen sorumluluğu yerine getirirken söylenilen şekliyle değilde, kendi istediğiniz gibi yapmışsınızdır. Örneğin; "dolabının içini düzenle" diyen bir anne, siz düzenledikten sonra, "olmamış. Kazakları buraya koyacaksın. Doğru katlamamışsın" dediği an o sorumluluktan kaçarsınız. Ya da "masadan kalkarken tabağını mutfağa götür" diyen bir anne, tabağınızı tezgahın üzerine koyduğunuz için kızmış "bulaşık makinesine neden koymuyorsun" diye tepki vermiştir. Örnekleri çoğaltabiliriz. Sevgili Gençler, sorumluluk almaktan korkmayın. Sorumluluk alabilen insan, özgüveni olan, kendi kendine yetebilecek, ayaklarının üzerinde durabilecek bir birey demektir. Büyüklerinize sırf tepki vermek için bile olsa sorumluluktan kaçmayın. Bu sizin hayatınız. Yapacağınız herşey ileride sizin yaşamınızı şekillendirecek.

Gerek bilgisayar gerekse tv . Bu iki teknoloji harikası aletin sizi yenmesine izin vermeyin. Hiç düşündünüz mü? Bilgisayara nasıl bu kadar bağımlı oldunuz? Oyunlarla. Siz bu oyunları oynarken bir bedel ödüyorsunuz ve birileri bundan kazanç sağlıyor. Siz de birilerinin kobayı oluyorsunuz. Bağımlılık haline getirmeyin. Elbette ki gireceksiniz. Sohbette edeceksiniz , oyunda oynayacaksınız. Ama lütfen Bağımlılık haline gelmesine, sizi esir almasına izin vermeyin. Kuralları bilgisayar yada tv koymasın, saatleri onlar belirlemesin. Siz belirleyin. "Sana yenilmeyecem" diyip basın kapatma düğmesine. Kendi kendinize özgürlüğünüzü ilan edin. Keyif veren herşey bağımlılık yaratır unutmayın!!

Arkadaşlarınızı seçerken, kimseye beğendirmek zorunda değilsiniz. Seçeceğiniz arkadaşınız sizin tercihinizdir. Sizlere saygı duyuyorsak, sizin arkadaşlarınıza da duymak zorundayız. Ancak unutmayın !! Seçtiğiniz arkadaşınız sizin kişilik yapınızın aynası olacaktır. Yanlışlarını gördüğünüzde "ondan bana ne. Ben öyle değilim" diyemezsiniz. Yanında yürürken, kendinize yakışacak, sizi utandırmayacak arkadaşlar seçerseniz, kendinizi savunmak zorunda kalmazsınız. Herkezle konuşabilirsiniz, ama birlikte zaman geçireceğiniz arkadaşlarınızı seçerken "sizi yormayacak" insanları tercih edin.

Her ailenin , birlik , beraberlik, huzur içinde yaşayabilmek için bazı kuralları vardır. Bu kurallar , değişmez olmamalıdır. Esnetilebilir olmalıdır. Arkadaşlarınızla birlikte sinemaya gittiniz ve izniniz 10'a kadar. Çıkışta birşeyler yediniz ve saat 11 oldu. Eve geldiğinizde "bir daha dışarı çıkmak yok. Bu son oldu." türü laflara muhatap kalacağınız kesin. Çünkü kuralı çiğnediniz. Halbu ki çıkışta , bir telefon edip bildirseniz belki bunlar olmayacak. Ya da tam tersi, telefonda başlayacak söylenme evde de devam edecek. Sizde bundan korktuğunuz için ya yalan söyleyeceksiniz yada telefon edip haber vermeyeceksiniz. Haklısınız. Burada hata biz büyüklerde. Misafirliğe giden ailelerin bir huyu vardır. Tam kapıya yöneldikleri an mutlaka ayak üzeri sohbet ederler. İçeride oturdukları süre içerisinde akıllarına gelmeyen şeyler mutlaka kapı ağzında gelir. Bunu bilen bir ebeveyn çocuğunu anlamaya çalışmalıdır. Film sonrası illa ki ya acıkacaksınız ya da hararetli hararetli filmi tartışacak , konuşacaksınız. Sohbetin en koyu yerinde bırakıp kalkabilmeniz mümkün olmayacaktır. Size gösterilecek 1 saatlik tolerans hem sizi mutlu edecek hem de bir daha ki sefere bu esnekliğe gerek kalmayacaktır. Çünkü evinde mutlu olan insan, kapı açıldığında gülen bir yüzün kendisini karşılayacağını biliyorsa dışarıda zaman kaybetmek istemez. Kendisine sevgiyle , anlayışla yaklaşan bir anne babayı üzmek se hiç istemez.. Unutmayın Gençler!! Toplumun en küçük birimi Ailedir. Sizlerde ileri de bir aile kuracaksınız. Bu gün size mantıklı gelmeyen bazı şeyler, sizlerin yaşında bize de gelmiyordu. Ben gece hiçbir arkadaşımda kalmadım. Bu gün sizin bir kızınız ya da oğlunuz olsa izin verirmisiniz ? Lütfen empatiyle ve dürüst düşünün.. Buradan hep ailelere "çocuklarınıza empatiyle yaklaşın" dedim. İlk kez sizden empati kurmanızı istiyorum. Sakın güven noktasından hareket etmeyin. Farklı bakış açılarından, yaşadığımız dünyanın yozlaşan değerlerini göz önünde bulundurarak düşünün.

Bundan sonra ki yazılarımda sizlerle sohbet edeceğim. ÖSS ye hazırlanan bir erişkinin annesi olarak sizlerle konuşacak çok şeyimiz olduğuna inanıyorum. Sizleri çok seviyorum. Çok iyi anlıyorum. Büyüklerin de hata yapabileceğini biliyorum. Bizim sizden, sizin de bizlerden öğreneceği çok şey var. Yeterki birbirimizin elini hiç bırakmayalım... Dostça, hoşgörü , sevgi ve güven duygularımızı kaybetmeden..

Aydınlık yarınlar diliyorum.

 
Toplam blog
: 347
: 1365
Kayıt tarihi
: 31.10.07
 
 

İstanbul 25 Temmuz : /… İşletme tahsil ettim. Özel ilgi alanım olduğu için 2 yıl Psikoloji okudum..