Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '12

 
Kategori
Siyaset
 

Gençliğe Hitabe de kaldırılmalı…!

Gençliğe Hitabe de kaldırılmalı…!
 

Sırada ne var?


Milli Eğitim”alanında iyi şeyler oluyor. Hem Kuzey Kore’yi andıran 19 Mayıs törenleri hem de 12 Eylül yadigarı “Milli Güvenlik” dersleri tarihe karıştı. Bakan Ömer Dinçer, “ideolojik eğitimin sonu geliyor” diyerek kapsamlı bir reformun da sinyalini verdi.

Söz konusu “ideolojik eğitim”i sonlandırmak için gereken işlerden birinin “Andımız’ı kaldırmak” olduğu da epeydir söyleniyor. Bence de öyle. Ancak kanımca sadece “Andımız” değil, onun kadar buyurgan bir metin olan “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi” de okullardan çıkarılmalı.

Çünkü gençlere anlayış, empati, hoşgörü, farklılıklara saygı, özeleştiri gibi evrensel demokratik değerleri tavsiye eden bir metin değil bu. Peki nasıl bir metin?

Bakalım. Meşhur hitabe şöyle başlıyor:

Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.”

Bu sorunlu bir ifade, çünkü milyonlarca bireye “senin birinci görevin budur” diye kollektif bir misyon biçiyor. Oysa bir ülkenin bağımsızlığı gerçekten kritik bir değer olsa da, kimsenin bunu her daim “birinci vazife” edinme zorunluluğu yoktur. İsteyen bunu edinir kendine “birinci vazife” olarak, isteyen de aynı ülkeyi demokratikleştirmeyi, veya dini inancını yaymayı, yahut sokak kedilerine bakmayı. Herkes kutsallarını belirleme ve onlar için çalışma hakkına sahiptir. (Ülkeye iyi gelecek olan da bu renkliliktir.)

Hitabe’nin devamı daha da sorunlu:

İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır.”

Dahilî ve haricî bedhahlar: yani “iç ve dış düşmanlar”. 28 Şubat süreçlerine, Batı Çalışma Gruplarına yol açan konsept...

Hitabe’nin devamında “dış düşmanlar”ın Türkiye’ye yapacağı kötülükler anlatılıyor uzun uzun. (Bunu özümseyen bir zihnin “komşularla sıfır problem” sağlaması ise zor gözüküyor.) Ama daha önemlisi, “iç düşmanlar”ın niteliği:

Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.”

Dikkat edin “iktidara sahip olanlar”dan bahis var burada. Peki Türkiye’de 1950 den bu yana iktidara nasıl geliniyor?

Tabii ki serbest seçimlerle... Ama Gençliğe Hitabe’de seçim kazananların meşruiyetine dair tek bir ifade yok. Aksine, gençler, her türlü iktidar sahibine karşı uyarılıyor: “Dikkat edin, hükümet ülkeyi yabancılara satabilir” imasıyla.

Peki ne yapacak böyle durumlarda Türk gençliği?.. “Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmak” için harekete geçecek. “Vazifeye atılmak”ta hiç tereddüt göstermeyecek. 27 Mayıs öncesinde Menderes hükümetini devirmek için sokaklara dökülüp orduyu “göreve” çağıran gençler gibi mesela...

Kısacası, Gençliğe Hitabe, askeri darbeleri ve Ergenekonvari oluşumları meşrulaştıran çok sorunlu bir metin. Demokrasinin d’sinden söz etmediği gibi, demokrasi düşmanlarına güçlü bir referans kazandırıyor.

Hitabe’nin en sonundaki ünlü cümle ise en vahimi: “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

Hem “Türklük etnisite değildir; sadece vatandaşlık bağıdır” diyeceksiniz, hem de her okulunuzun duvarında biyolojik ırkçılık kokan “asil kan” vurguları olacak...

Olmaz. Ve eğitim sisteminin temeline böylesi gayrı-demokratik bir metin koyan bir ülkede demokratik kültür gelişmez.

Dolayısıyla, Gençliğe Hitabe, Atatürk’ün kendi siyasi şartlarını yansıtan ama bugüne yol gösteremeyecek tarihsel bir metin olarak kabul edilmeli, okullardan ve ders kitaplarından kaldırılmalıdır.

Ortak bir “milli metin” olarak İstiklal Marşı’mız vardır ve yeterlidir. Ondan gerisi, evrensel ahlaki değerler, demokratik kültür ve özgür düşünce olmalıdır.

Mustafa Akyol

Star gazetesi

İşte Taha Akyol’un mahdumu Mustafa’nın, kalemi bunları yazmış…!

Hani şu imam- cemaat hikayesi vardır ya, o kabilden…

Yüzüne mi vuruyor gafletini mavi gözlü dev, taa 1927’lerden,

Kurşun gibi yüzüne yüzüne

Uyan ey gözlerim, gafletten uyan

Uyan ey uykusu çok, gözlerim uyan

Azrailin kastı, canadır inan

Uyan ey gözlerim, gafletten uyan

Sabah namazını kaçıran üçüncü Murad’ın bu dizelerini, memleketin şirazesini kaydıran gafillere üfleyelim biz de….

Efendi,

Toplumdaki yerleşiklere bu kadar müdahale ederken madem ki sizi rahatsız eden yanlış bulduğunuz bunca nokta varken hadi fikirdir deyip hoş görelim lakin anlamadığı milletin yanlışlar hep 23 Nisan’ın kutlanma biçimi, 19 Mayıs, Gençliğe hitabe, Atatürk resim ve heykelleri, Anayasanın ilk dört maddesi, Laiklik, Anayasadaki Türklük vurgusu vs mi…?

Şu burçlara, fallara, üfürükçülere, astrolog çakallarına

Dinin içine sızdırılmış din gibi sunulan batıllara

Hadis olmadığı halde hadis gibi satılan ucubelere

Dini, yalnız ritüllere indirgeyen ve böylece gerçek İslamı ıskalayarak erdemli insan olmayı aklının köşesinden dahi geçirmeyen şu topluma, imamlar kanalıyla bir neşter niçin vurmazsınız…!

Sabahtan akşama kadar miskin miskin oturup 3000 tespih çekerse cennetin kapısını aralayacağını umanlar var bu topraklarda.

Önce üretmek gerek diyen imamlar istihdam etseniz…

İmamları da toplumu da üretime dönük olarak şekillendirseniz.

Şu İslamiyeti aslına, Kuran İslam’ına yöneltseniz.

İbrahim Erol

gazete54.com

1 Şubat 2012

 
Toplam blog
: 135
: 694
Kayıt tarihi
: 31.08.09
 
 

Gazi Üniversitesi fizik lisans eğitiminin ardından, Marmara Üniversitesi'nde master, İTÜ'de dokto..