Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '12

 
Kategori
Genel Sağlık
 

Genel Sağlık Sigortası-Prim hesabı-SGK kara geçirilmek isteniyor.

Genel Sağlık Sigortası-Prim hesabı-SGK kara geçirilmek isteniyor.
 

SGK zararları halkın cebine yansıtılıyor.


ARAŞTIRMA-İNCELEME

Türkiye’de kişi başına sağlık harcaması Avrupa’da son sırada olup, 479 dolar civarındadır (2008) Buna karşın 50 milyar TL’ya dayanmış toplam sağlık harcamaları sorun oluşturuyor.

Türkiye’de yaklaşık 63 milyon kişi SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı mensubu. 9.1 milyon kişi ise yeşil kartlı. Ayrıca askerliğini yapmakta olanlar, tutuklu ve hükümlüler ve hiçbir sağlık güvencesi kaydı olmayanlar da var.

SGK’NIN DERDİ NE?

Sosyal Güvenlik Kurumu SGK’nın 110 milyar Tl civarındaki bütçesinin yaklaşık 80 milyar Tl’nı pirim gelirleri oluşturuyor ve 30 milyar civarında açık doğuyor. Bu fark giderek açılıyor. Şüphesiz SGK açığı tamamen sağlık giderlerinden kaynaklanmıyor, son rakamlara göre SGK sağlık giderleri 32 milyar Tl civarında tutuyor.(2010) Bu rakam SGK bütçesinin yaklaşık yüzde 35’i. Fakat sigorta primlerinden yüzde kaçı sağlık harcaması için olduğu net olmayınca artan sağlık giderleri dolayısıyla sağlık konusuna yükleniliyor.

SGK pirim gelirlerinin giderin çok gerisinde kalmasında, pirim üretiminin düşük kalmasında en büyük etken, genel olarak işçi ücretlerinin düşük oranlarda artmasıdır. Dolayısıyla oran üzerinden alınan pirimler de düşük artıyor. Sendikalaşma oranındaki düşme buna tanıktır. 1988 yılında 7.1 milyon ücretli bulunmaktayken sendikalaşma oranı yüzde 22 idi. 2010 yılında ücretli sayısı 13,5 milyona çıkmış, sendikalaşma oranı da yüzde 6’lara düşmüştür. (koopis.org)

SGK kayıtlarına göre sigortalılarda asgari ücretli oranı yüzde 41’in üzerindedir. İşçi ve memurlarda ek ödeme ve tazminatların artıp, pirim dışı tutulması pirim üretimini olumsuz etkilemiştir. Bu arada kayıtdışı çalışmalar, bunların siyasi faktörlerle optimum olmayan emeklilik avantajları etkendir.

SGK primlerinin yüzde 40’ı sağlık pirimi olarak ayrılmış olsa idi, açıklardaki sağlık payı daha belirgin ve düşük olacaktı.

SGK giderlerindeki artış, emekli ücret iyileştirmeleri dolayısıyla doğal. Milletvekili emeklileri gibi ekstra avantajlarla büyüyor.Sağlık giderlerindeki artış ise Yeşil Kart’ın yaygınlaştırılması, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devriyle hastanelerin genele açılması, böylece sağlık hizmetinden toplumun daha fazla yararlanması, sağlık hizmet ve malzemelerinde enflasyonun üzerindeki artışlar, özel sağlık kuruluşlarının da pahalı faturalarının bir ölçüde ödenmesiyle özel sektöre kaynak aktarımı ve koruyucu sağlık hizmetlerinin yetersiz olması nedeniyle giderek artan oranda hasta başvurmasından kaynaklanıyor.

SGK sağlık açığında ilaç fiyatı etkisi tartışmalıdır. İlaç girdisi genelde ithal, fakat düşük döviz kurunun artışı engellemiş olması daha makul. Eczacılar Odası tespitlerine göre “Bugün ilaç fiyatları, enflasyon ve tüm maliyet artışlarına rağmen 1998 yılı fiyatlarının gerisindedir. Son 7 yılda ilaç fiyatları 250 defa düşürüldü.”(ulkemajans.com)

Bir çok ilaç, örneğin c vitamin ve mineralli ilaçlar sistem dışı bırakılıyor, emsal ilaç uygulaması yapılıp farklar alınıyor, buna rağmen ilaç gideri yükseliyor.SGK ilaç giderlerindeki katlanan artışın, evvelce sağlık hizmetinden yararlanmayanların yararlanıyor olması, kişi başı ilaç tüketiminin artması ile açıklanması daha makuldür.Dünya ilaç sektörü yılda yüzde 10 büyürken, bizde yüzde 30 büyümüş. Tıp Kurumu’nun son raporunda Türkiye’nin ulusal gelirini ilaca harcama oranında ABD’yi ve Avrupa ülkelerini geride bıraktığına işaret ediliyor. Buna rağmen Avrupa’da yıllık kişi başı ilaç tüketimi 500 ve ABD’de 900 dolarken, Türkiye’de bu rakam 126 dolar. (isveren.monster.com)

Özetle belirtmek gerekirse SGK açıklarında çok çeşitli etkenler mevcut. Bunlar içinde sağlık payı elbette var.Fakat en önemlisi değil. Hizmetin yaygınlaştırılması düşünüldüğünde bu da hesaplanmalıydı. Sosyal devlet, en başta yurttaşlarının gelire bağlı olmaksızın eğitim ve sağlık hizmetlerini en iyi şekilde sağlayan devlettir. Bu tür açıklar gelişmiş ülkelerde de genel bütçeden karşılanıyor. Önlem olarak Genel Sağlık Sigortası’nın “acı reçete” olarak uygulanması düşündürücüdür.

GENEL SAĞLIK SİGORTASI PAHALIDIR. SAĞLAMLARIN ZARARINA OLACAK.

Genel sağlık sigortası kapsam ve pirimlerine bakalım.

Sosyal güvencesi olanların Genel Sağlık Sigortasına aktarılacakları anlaşılıyor. Fakat yeşil kartlılar ile sosyal güvencesi olmayanlar gelir sorgusuna alınıyor.1.7 sosyal güvencesize mektupla ulaşılarak durum anlatılacak.18 yaşından büyük ve okusalar dahi 25 yaşından büyük kızlar dahil işsiz çocuklar bir taraftan “ailenin bakmakla yükümlü olduğu” statüsünden çıkarılıp GSS’ye tabi edilirken, öte yandan ailenin gelir beyanı verdirilip,bakmakla yükümlü gibi pirimleri aile reisine yükleniyor.

-Geliri brüt asgari ücretin üçte biri (295 TL) ile asgari ücret (886,5 TL) arasında olanlar aylık 35,4 TL ödeyecek.

- Asgari ücret ile asgari ücretin iki katı (1.773 TL) arasında olanlar aylık 106,4 TL ödeyecek.

- Geliri asgari ücretin iki katından daha fazla olanlar aylık 212,8 TL zorunlu sağlık primi ödeyecek.

Sosyal güvencesi olmayan ve gelir testi yaptırmayan vatandaşların da aylık geliri asgari ücretin iki katından (1.773 TL) fazla kabul edilecek ve aylık 212,8 TL prim alınacak.

En düşük pirim miktarı 35.4 Tl ayda , 424.80 Tl  yılda. Bu rakamlar neye göre hesaplanmış diye bakıyoruz.

SGK sağlık gideri (aynı zamanda yaklaşık SGK açığı) 32 milyar TL olduğuna göre,

32 milyar / 72 milyon vatandaş = 444 Tl / 12 ay= kişi başı 36 Tl  sağlık gideri ortaya çıkıyor. Demek ki, en düşük prim buna göre hesaplanmış.işsiz çocuğuna  295 Tl’ye kadar kişi başı aile geliri düşene pirim miktarı böyle tespit edilmiş.Ama herkes en düşük prim kapsamında değil.

Bu arada ailede kişi başı aşgari ücretin 2 katı gelir düşene 218.8 Tl pirim tespit edilmiş. SGK’nın kişi başı sağlık harcaması –yeşil kartlılara bedava hizmet verildiği halde- 36 Tl iken, bu kişilerden yılda tam  213 x 12 =2.551 Tl sigorta pirimi isteniyor. Aynı hizmet için aşırı farklı tarife.

Fazla alınan paralardan pirim ödeyemeyecek güçsüzlerin giderleri finanse edilecek diyelim. Önemli olan ortalama rakamdır diye hesap edelim.

Üç kademeli tarifenin 213+106+35 =354 Tl.kabaca toplamını alıp,üçe bölersek, 118 Tl bir  pirim ortalaması çıkar. Bunu 72 milyon vatandaş sayısı ile çarparsak 86 milyar Tl’na varan büyüklükle karşılaşırız. Çalışanların ortalama pirimi ve bunun ne kadarı sağlığa gidiyor elimizde veri yok. Emeklilerin artık pirim vermediğine, sayısı azaltılsa da bakmakla yükümlü olunan kişiler olduğuna, pirim tahsilatındaki aksaklıklara bakıp, bu rakamda yüzde 66’lık bir sapma öngörelim.

86 milyar/3= 29 milyar Tl’na varan bir rakam çıkar. SGK açığı da 30 milyardı ve bunun içinde 15 milyarı sağlık nedeniyle olsun. 29-15= 14 milyar lira Genel sağlık sigortası ile kar sağlamak mümkün görünüyor.

Bu durumda SGK’nın sağlık konusunu GSS’na devredip, kar etmesi netleşmiş kuruluşu şirketleştirerek satma ihtimalini dışlayamayız. İyi kar eden her kuruluşu sattıkları gibi bunu da satabilirler.Hem de üyeliği zorunlu. Ondan sonra ayıkla pirincin taşını. Sağlığımız holdinglerin kar iştahlarına emanet.

Yalnız, özelleşirse aynı hizmet için gelire göre farklı pirim tahsili mahkemeye takılacaktır.

GENEL SAĞLIK SİGORTASI SİGORTALIYA AŞIRI YÜK.

En düşük pirim ile GSS’lı olan bir genç vatandaşın ayda 35.4, yılda 424.80 Tl pirim ödeyeceğini belirtmiştim. Pirim artışının ne denli enflasyonu yansıtacağı şüpheli olmakla birlikte, sabit kalsa bile 10 yılda ödediği rakam 4.248.Tl’ya, 30 yılda 12.744 Tl’na ulaşacaktır.

En yüksek pirimde ise yılda 2.550 Tl, 10 yılda 25.500 Tl ve 30 yılda 76.500 Tl pirim tutarı söz konusu.

Zaten işsiz olan insanların ailelerinden alınıyor bu para. Belki kurabilecekleri bir iş yerini engelleyecek, daha sağlıklı olabilecekleri, beslenmelerine, toplumda daha yararlı olabilecekleri eğitimi ortadan kaldırabilecek. Koruyucu sağlıklı yaşam parasını da kısıtlayabilecek.

Bu kişiler normal halde bu parayla sağlık hizmetini zaten alırlardı. Gençlerin yüzde 90’ının bir sağlık kurumuna ciddi bir sorunla baş vurmadıklarını hesaplamak lazım.

Şahsen ben gerek babam, gerekse kendi hizmetim dolayısıyla 45 yıldır Emekli Sandığı sigortalısıyım, Bu süre içinde, -net bir şekilde söylüyorum- yararlandığım sağlık hizmeti bedeli bu günkü fiyatlarla 1000 Tl’nı bulmamıştır. 45 yılda 1000 Tl.  (Maşallah diyelim lütfen-nazar değmesin) Oysa en düşük pirimle 30 yılda 12.744 Tl toplanacak. Sigortalıyken bile hastane, SGK bürokrasisiyle çeşitli engeller çıkarılıyor, ödenmiyor, gitmekten caydırılıyor. Dişime köprü yaptırdım, parasını kendim ödedim. Doktora gitmeyip kendi kendimizin doktoru olmaya bakıyoruz. Sıradan yılıyor,İlaç yazdırmayıp, kendimiz almak zorunda kalıyoruz.

Allah kimseye dert verip derman aratmasın. Elbette hasta, güçsüz, muhtaç kişilere yardımcı olmak gerek. Fakat en başta sağlıklı olmayı öğretmek, buna yardımcı olmak gerek. Sağlıklı olmaya yeterince çaba gösterip bunu başaranlar yerine sosyal devlet yardımını genel bütçeden sağlamalı. Gelir vergisi var, KDV,ÖTV var, kamu kiraları var. Sağlık vergisi gibi ek bir tahsilatla insanları yoksullaştırırsanız, kendine iyi bakamayanlar baş edilemez sorunlarla karşınıza gelebilirler.Herkesi hasta edip hastaneye düşürmek marifet değil, insanlar sağlıklı olsun, sağlık hizmetine asgari düzeyde gerek duyulsun.

Bu durumda tıpkı elektrikte olduğu gibi kayıp-kaçak-ödeme gücü olmayanların yükü, GSS priminde de halka ödettirilmiş oluyor. Gelire göre ödemenin gelir vergisinde yapılması ve prim ödeyemeyenlerin parasını kanımca devletin tamamlaması gerekirdi.

SİGORTA OLAYI KAR ARACI..

Sigorta olayı bir iş, bir sektör, bir kazanç dalı, böyle olunca da bir kar aracı. Yaşam sigortası bile var. Ne yapıyorlar? Şu kadar yıl sağlıklı yaşam garantisi mi sunuyorlar? Yok, çünkü bunun garantisi yok. Vakitsiz ölünce kalana para veriyorlar. Bu arada kar ediyorlar. Sigorta hayatta bir ölçüye kadar ve insanın kendi tutumu, davranışıyla biraz da genleriyle ilgili. Kaynakları mümkün olduğunca iyi değerlendirmek, riskleri hesaplayıp tedbirli davranmak, dikkatli ve kontrollü olmakla ilgili.

En basitinden zorunlu trafik sigortasına  otomatik üyeyiz. 22 yıldır araba kullanıyorum ve bugünkü değerlerle şimdiye kadar 4.500 Tl ödemişim. Hiç faydalanmadım, çünkü kimseye zarar vermedim. Çünkü benimki garaj arabası ve ender çıkıyorum, dikkat ediyorum. Bir kez tampona değdim, bürokrasiden çekinip, polis çağırmadan bedelini ödedim. Kurallara uyarım ama uymayanların zararı ödetiliyor. Sigorta şirketlerine baksan, onlar da zarar yazıyor, pirimi yükseltiyorlar. Demek paralarla dikkatsiz, belki sarhoş vatandaşların zararlarını karşılıyoruz ve şirketlerdeki çalışanların maaşlarını..

Sigorta olayı gerekli ama bir kamu hizmeti olarak. Kaynakların optimum şekilde değerlendirildiği bir yapı olarak. Kaç kişi çalışıyor SGK’da? Şimdi bir de GSS kadroları mı oluşacak? Artı Sosyal Yardımlaşma Vakıflarına ilave olarak. Evlere gidip elamanlarca tespitler yapılacak, kayıtlar tutulup takip edilecek. Atılan taş, ürkütülen kurbağaya değecek mi? Özel emeklilik, sağlık sigortaları ortada. Şikayetler ayyuka çıkmış. Yapılan organizasyon, personel giderlerinin giderlerdeki payı ne, onu da bilmek lazım. Yoksa birilerine iş sağlayan, çoğunluğa ise eziyet gibi mali yük getiren bir kısır döngüden ibaret kalır.

DÜNYADA VE BİZDE SOSYAL GÜVENLİK-SAĞLIK VERİLERİ

Türkiye’de sosyal güvenlik, sağlık, sosyal hizmetler ve sosyal yardımları içine alan sosyal koruma harcamalarının GSYH’ya oranı 2010 yılında % 12,99 olarak gerçekleşmiştir.Bu oran 2011’de % 13,24 olarak öngörülmüştü.

En son yayınlanmış Eurostat verilerine göre AB (27) ülkelerinin sosyal koruma harcamalarının 2008 yılında GSYH’ya oranı % 25,3 civarındadır. Fransa % 29,3; Yunanistan % 25,1; Bulgaristan %14.9; Çek Cumhuriyeti % 18; Estonya % 14,9; Litvanya % 15,7; Macaristan % 22,3; Polonya % 18,2; Romanya % 14,1 oranında sosyal koruma harcaması yapmaktadır.

2008 yılında Türkiye’nin sosyal koruma harcamasının GSYH’ya oranı % 11,63’te kalmıştı. YEŞİL KART HARCAMALARININ GSYH İÇİNDEKİ PAYI 2010 YILINDA SADECE % 1,19 

2006 yılı SGK sağlık harcamaları SSK 15.5, Emekli sandığı 4.1,  Bağ kur 5.3 milyar Tl. Aynı yılın  Yeşil Kart sağlık gideri ise 2 9 milyar Tl.. oldu. (Sağlık Bakanı Recep Akdağ-Ocak 2011) Son 5 yılın enflasyonu göz önüne alındığında artış aşırı sayılmaz.

Sağlık Bakanlığı, genel ve özel bütçeli idarelerin tüm sağlık harcamaları ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) prim ödeyenlere yönelik yaptığı sağlık harcamalarının toplamının GSYH oranı ,bir tek kriz yılı olan 2009 yılında % 5’in üzerine çıkabilmiştir. 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarında sistemli bir azalma planlanmakta olduğu görülmektedir. % 3,35 oranındaki sağlık harcaması SGK tarafından yapılan ilaç ve tedavi harcamalarıdır. Geri kalan % 1,65 esas olarak Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan sağlık harcamasıdır. 2009 yılında GSYH’ya oranı % 5 olan sağlık harcamasının içinden sadece % 0,5’in koruyucu hizmetlere ayrıldığını hesaplayabiliyoruz. % 4,5’i ise ilaç ve tedavi hizmetlerine gitmektedir

Türkiye’nin kişi başına sağlık harcaması Avrupa’da en son sıradadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, 2008 yılında satın alma gücü paritesine bağlı hesaplanan kişi başına kamu sağlık harcaması, Fransa’da 2,983; Litvanya 806; Bulgaristan’da 526; Çek Cumhuriyeti’nde 1.426; Estonya 841; Almanya 2.837; Yunanistan’da 1,735; Macaristan’da 997; Polonya’da 825; Romanya’da 539; Türkiye’de 479 dolardır.(kahip.org)

Rakamlar açıkça gösteriyor ki, sağlığa, dolayısıyla vatandaşlara verilen önemde çok gerilerdeyiz. Buna karşın, devlet sağlık masrafından sıyrılmak istiyor. Sorun üst gelir guruplarındaki israfı görmeyip, onları yatırımcı sayıp, yeterli vergi almayan, kaynak aktaran, buna karşılık çılgın projeler gibi abukluklara kaynak sağlamaya çalışan zihniyettir. Avrupa’ya da hava basılacak ama onların değer yargısı rakamları ortada Yine orta ve alt gurup ceplerine uzanıyorlar. Devlet sağlık ve eğitim hizmetinden de soyutlanırsa ne olacak? “Kimsesizlerin kimsesi” cumhuriyet ve sosyal devlet de havada kalacak. O zaman “güvenlik sigortası”na sıra gelip, ulusal güvenlik de mi özelleştirilecek?

 
Toplam blog
: 61
: 25799
Kayıt tarihi
: 09.07.08
 
 

Ankara'da yaşayan Afyon doğumlu, Gazetecilik Halkla İlişkiler Radyo-TV bölümü mezunuyum.. Kamuda ..