Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '16

 
Kategori
Güncel
 

Gerçek Cumhuriyet Devleti'ne giderken aşılan zorlu engeller...

Gerçek Cumhuriyet Devleti'ne giderken aşılan zorlu engeller...
 

Cumhuriye Bayramı, hepimize kutlu olsun...Kim olursa olsun bu Cumhuriyetin kurulması uğrunda can verenlerin tümünün ruhları şad olsun...


...ÇÜNKÜ, 29 EKİM 1923'DE KURULAN CUMHURİYET, DİNİ "İSLAM" OLAN VE "HALİFESİ" BULUNAN BİR "İSLAM DEVLETİ" GÖRÜNÜMÜNDEYDİ...

Cumhuriyet'in bu görünümünün düzeltilmesi gerekiyordu... Bu görüntünün silinmesi için daha ileri siyasi adımlar atması gerekiyordu...

*

BÜYÜK MİLLET MECLİS'NİN AÇILMASI, MECLİS HÜKÜMETİ VE 1921 ANAYASASI...

23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi açılıyor... Bir anlamda, ilan edilmesi düşünülen Cumhuriyet Devleti temelinin ilk harcı atılıyor ve ilk taşı konuyordu... BMM, yasama ve yürütme yetkilerini üzerine almış ve bir Meclis Hükümeti oluşturulmuştu... Ama, bu yeterli değildi...

Çünkü, Osmanlı Devleti, parlamentosu, Padişahı, Halifesi ve 1876 Anayasası ile hala varlığını koruyordu... Meclis Hükümeti, bir anaysa yapmak ve yetkilerini yasal bir zemine oturtmak istedi...

Anacak, bu anayasanın hazırlanışı sırasında, bazı milletvekilleri, "BMM'nin ana amacının Padişah ve Halifeyi kurtarmak" olduğu görüşünü ileri sürmeleri üzerine, 5 Eylül 1920 tarihinde, Anayasal nitelik gösteren Nisab-ı Müzakere Kanunu(Görüşme Çoğunluğu Yasası) kabul edildi. Bu kanunun 1.Maddesi şöyleydi(1):

"Büyük Millet Meclis, Hilafet ve Saltana'tın, vatan ve Milletin istislas ve istiklalinin(kurtarılması ve bağımsızlığından) ibaret olan gayesinin husulüne kadar...inikat eder(toplanır)".

İlgili yasanın bu maddesi, 1921 Anayasası'nın sonundaki "Maddei münferide"de yer aldı.

Yani BMM, Saltanat ve Halife kurtarıldıktan sonra görevi bitecek ve dağılacaktı...

*

SALTANAT KALDIRILIYOR VE CUMHURİYET'TE GİDEN YOLDA BİR ENGEL ORTADAN KALDIRILIYOR...

M. Kemal, 1 Kasım 1922 günü, Padişahlığın/Saltanatın kaldırılması önergesi görüşülürken, önergeye karşı olanları susturmak ya da en azından inandırmak için, Meclis'teki bir sıranın üzerine çıkıyor, sert ve ürkütücü bir konuşma yapıyor: "....Burada toplananlar, Meclis ve herkes, sorunu doğal görürse, sanırım uygun olur. Yoksa, yine gerçek, yöntemine göre saptanacaktır; ama, belki birtakım kafalar kesilecektir"(2)  diyor. 

Ve, Saltanat kaldırılıyor... Cumhuriyet'e giden yolda önemli bir engel aşılmış oluyor... Saltanat kaldırılmıştı ama, Halife, hala yerinde idi...

*

SALTANAT KALDIRILDI AMA, DEVLET BİÇİMİN NE OLACAĞI KONUSUNDA TARTIŞMALAR BAŞLIYOR...

İşin ilginç yanı, bu tartışmalara, M. Kemal'in, Milli Mücadele'ye beraber başladığı arkadaşlarının Cumhuriyet aleyhine tavır koyarak katılmalarıdır... Saltanatın kaldırılmasından kuşkulanan bazıları ise, Halife'nin durumunu güçlendirmek ve onu bir çeşit "devlet başkanı" olarak görmek istiyorlardı... Bunu önlemek ve Saltanatın geri gelmesini kolaylaştıracak bu hareketlenmeye son vermek gerekiyordu.

Bu nedenle, Cumhuriyet'in ilanı bir zorunluluk haline gelmişti...

*

HALİFELİ CUMHURİYET...

29 Ekim 1923 günü Cumhuriyet ilan ediliyor... Ediliyor ama, Halife hala görevi başında; Osmanlı'nın, 1876 Birinci Meşrutiyet Anayasa'sı da yürürlükte... Devleti dini de "İslam" dini... Eksik Cumhuriyet...

Halife, yerinde oturmakla kalmıyor... Halife yanlısı olanlar, Cumhuriyeti kuranların gözlerinin içine baka baka, "Halife Meclis'in, Meclis Halife'nindir" düşüncesini işleyerek, BMM'nin, "Halife'nin Danışma Kurulu"; Halifeyi de "Meclis'in", dolayısıyla da, "Devlet'in Başkanı" gibi görmek istiyorlardı(3).

Saltanatın kaldırılması ile, Halifelik ile Padişahlık birbirinden ayrılmış, "halife-sultan eşliğine" dayanan "kişisel egemenliğin" bir ayağı kırılmış ve "ulusal egemenliğe" bir adım daha yaklaşılmıştı...

Aslında, Osmanlı Devleti'nin teokratik bir görünüm almasında en büyük etken olan "kişisel egemenliğin" ikinci ayağı, Cumhuriyet'in kurulması ile bir anlamda işlevini yitirmişti ama, Cumhuriyet Devleti'ne yakışmayan bu kurumun da devamına göz yumulmaması gerekiyordu...

*

HALİFELİK KALDIRILIYOR... AMA, BU DA YETMİYOR "GERÇEK CUMHURİYET" İÇİN...

M. Kemal, "Ben, kişisel egemenliğin kaldırılmasından sonra, başka sanla yine bu nitelikli bir makam sayılması gereken Halifeliğin de kaldırılmış olduğunu kabul ediyorum"(4) diyerek bu makamın gereksizliğini hem de kaldırılması zorunluluğunu ifade etmiştir.

M. Kemal, 22 Ocak 1924 günü, Başbakan İsmet Paşa'ya çektiği bir telgrafta şu ifadeyi kullanmıştır: "Halife ve dünya kesin olarak bilmelidir ki, bugün var olan ve korunmakta bulunan Halife ve Halifelik makamının gerçekten ne din ne de siyasal bakımdan hiçbir anlamı ve gerekçesi yoktur"(5).

M. Kemal, 15 Şubat 1924'de Ordu komutanları ile yaptığı bir toplantıda kararını veriyor... Meclis'in 3 Mart 1924 tarihli toplantısında, Urfa Milletvekili Seyh Saffet Efendi ile arkadaşlarının konuya ilişkin verdikleri yasa önerisi şöyle başlıyordu(özetle,cd): "Türkiye Cumhuriyeti içindeki Hilafet makamının varlığı, Türkiye'nin iç ve dış siyasetinde iki başlı olmaktan kurtaramadı... Hanedanın Hilafet giysisi(görünümü) altında, Türkiye'nin varlığı için etkin bir tehlike oluşturduğu türlü deneyimlerle kesin olarak saptanmıştır"(6).

Ve Halifelik kaldırıldı.... Bitti mi?... Hayır bitmedi....

*

SALTANAT KALDIRILDI... CUMHURİYET İLAN EDİLDİ... HALİFELİK DE KALDIRILDI... AMA, KURULAN CUMHURİYET HALA BİR "DİN DEVLETİ" GÖRÜNÜMÜNDEYDİ...

1876 Osmanlı Birinci Meşrutiyet Anayasası hala yürürlükte idi... Bu Anayasa'ya göre devletin dini, "İslam"dı...

20 Nisan 1924'de yeni bir anaysa yapıldı... Bu yeni Cumhuriyet Anayasası, 1876 Osmanlı Anayasası'nı yürürlükten kaldırdı(Md.104) ama, bu yeni Anayasa'nın 2. maddesinde de, "Türkiye Devleti'nin dini, Dini İslam'dır"  yazıyordu... 

Yani, Cumhuriyetİn "dini görünümü" hala devam ediyordu... "Laiklik" tartışılıyordu ama, bir türlü anayasada yer almıyordu...

*

GERÇEK CUMHURİYET'E GİDEN YOLDA SON ENGELLER DE AŞILIYOR...

Yeni anayasanın yapımından 4 yıl sonra,10 Nisan 1928'de, anayasadaki "Devletin dini, Dini İslamdır" cümlesi kaldırılıyor;

-  13 yıl sonra, 5 Şubat 1937 tarihinde de, 1924 Anayasası'nın 1. maddesine, "Türk Devleti'nin laik olduğu" şeklinde bir cümle eklenerek, "gerçek Cumhuriyet'e" giden zorlu yolda son engel de aşılmış oldu....

*

Gerçek Cumhuriyet'e giden yoldaki bütün engeller aşıldıktan sonra, Türkiye, "laik ve çağdaş" yapısıyla, daha ileri siyasi ve sosyal değişim atılımları ile dünya ülkeleri arasında hak ettiği yeri almak için çalışmaya devam etmiştir...

*

Bu zorlu yolda, gayret gösteren, can veren asker ve sivil her vatandaşıma binlerce teşekkürler... Ruhları şad olsun...

cdenizkent

_________________ :

(1) Prof. Dr. Ahmet Mumcu, Türk Devrimi'nin Temelleri ve Gelişimi, İstanbul: 1988, s.49

(2) M. Kemal Atatürk, Nurtuk-Söylev, s. 921

(3) A. g. y. s.939

(4) A. g. y. s.931

(5) A. g. y. s. 1127

(6) A. g. y

 

NOT: Blog yönetiminden ricam, bloğumda koyu ve italik harflerle vurguladığım yerlerin aynen çıkmasıdır...Teşekkürler

 

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..