Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '17

 
Kategori
Felsefe
 

Gerçek dediğimiz, aslında nedir?

Sizlere bu sefer bazı dörtlüklerimi ve anlamlarını pekiştiren alıntı sunuyorum okuyan ve anlayan dostlarla gerçek denilen ortamda zaten biriz..
Gerçek , göreceliliğin sınırsızlığında sonsuz yüzlüdür
O zaman gerçek ne olabilir ,bu izahın hüznüdür
Olanlar ise düşüncenin sınırladığı ortamda
Hiçliğin heplik halinde tezahürüdür 
 
Burada hiçlik , bilinmeyenin tanımlanmasıdır
Heplik ise yaşadığımız kıyaslar dalgalanmasıdır 
Gerçeği tam kavrayabilme işi için yapılması gereken
Mukayeselerin kaldırılmasıdır 
 
Kıyası kaldırmak düşüncenin üstüne çıkmaktır 
Bu bir nevi bilinçte boşlukta sallanmaktır
Sonuçta konulmuş Kadir-i Mutlak yasalarını özümseyip
Heplikte yasayla yaşayıp ,düşünceyi yasa üstü kaydırabilmektir
 
Bu , insanda sonsuz kabul ediş yaratır
Hoş görünün sınırlarını aşırtıp enginlere taştırtır
Bilge insan bilincinin herkeste parıldatıp
Birlik çağını kurdurur, işte bu hal öze varıştır
 
Bilinci parlamış parlamamışlarla yaşarsa ne olur
Yarı parlamışsa kavrulur, yok olur
Bu mahşeri özellikteki yaşam,
Olgunlaşma tamam ise,rol olur
 
23.08.2006
Partsiel menfaat için istenenler bütünlük sesi değildir 
Bu kabil davranışlar evrenselden egoya eğiktir
Bütünlüğün gerçek kahramanları
Saydamdırlar, onlarda şahsi çıkar baştan sona siliktir
Alıntı,
Kuantum deneyleri, fiziğin en karmaşık temelleri üzerine kurulmuş bilimsel yasaları tek tek masaya yatırıyor. Yeni bir araştırma ise gerçeklik algınızın sapıtmasına yol açacak sonuçlar verdi.
Avustralyalı bilim insanları, ünlü bir deneyi yeniden gerçekleştirdiler. Deney, kuantum fiziği aracılığıyla gerçeğin doğası hakkındaki birbirinden tuhaf tahminleri doğruladı: Gerçek, ölçülene kadar aslında yok!
 
Bu aşamada ileri fizik bilginiz tükenmiş ve aklınız karışmış olabilir, ancak bu karmaşık deney çok basit bir soruyu irdeliyor: Eğer elinizde parçacık ya da dalga gibi davranan bir cisim varsa davranışlarına nasıl karar veriyor? Samimi olalım, bu işler o kadar da basit değilmiş…
 
Sürecin arkasında yatan mantık, nesnenin doğası gereği dalga veya parçacık benzeri olduğunu ve ona ilişkin ölçümlerimizin cevapla hiçbir ilgisi olmayacağını varsayıyor. Ekip lideri fizikçi Andrew Truscott durumu şöyle açıklıyor: “Bu her şeyin ölçüme bağlı olduğunu kanıtlıyor. Kuantum düzeyinde, eğer kimse bakmıyorsa (ölçmüyorsa) gerçeklik diye bir şey yoktur.”
 
Ben aslında yoğum” deneyinin kökeni:
 
John Wheeler'in “gecikmeli seçim düşüncesi denemesi” olarak bilinen deney, ilk kez 1978'de aynalar tarafından sıçrayan ışık hüzmeleri kullanılarak yapıldı. Ancak o tarihte sonuca ulaşmak için gerekli teknolojik ekipmanlar bulunmuyordu. Avustralyalı ekip, Yaklaşık 40 yıl sonra lazer ışığı ile dağınık helyum atomları kullanarak deneyi yeniden oluşturmayı başardı.
 
Deneyde görev alan doktora öğrencisi Roman Khakimov, “Kuantum fiziğinin girişim hakkındaki öngörüleri ışığa uygulandığında zaten yeterince garip görünüyordu. Deneyi kütleleri olan ve elektrikle etkileşen karmaşık nesnelerle, yani atomlarla yapınca bu gariplikler daha da arttı” şeklinde konuştu.
 
Araştırmanın lideri Truscott şöyle açıklıyor: “Atomların A noktasından B noktasına gittikleri söylenemez. Ancak ve ancak yolun sonunda ölçüm yapıldığında, atomun dalga benzeri veya parçacık benzeri doğası varoluş sergiler.” Bu olay fizikte geri-nedensellik olarak anılır. Bir başka deyişle klasik neden-sonuç ilişkisinden farklı olarak, sonucun kendini oluşturan nedenler üzerine etkisi olabileceği düşüncesidir.
 
 
 
Toplam blog
: 12
: 171
Kayıt tarihi
: 26.01.17
 
 

Dante gibi yarısındayız ömrün diyen Cahit Sıtkı Tarancı'nın belirttiği orta yaşın iki mislinden f..