Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '16

 
Kategori
Felsefe
 

Gerçek doğum…

Gerçek doğum…
 

Aşk, varoluşun sihri zannedilen yegane gerçeğidir.


“Aynanın önünde oturttum bedeni ve inceliyorum. Bana ait olduğunu düşündüğüm, inandığım ne varsa tek tek inceliyorum her şeyimi. Çıplaklığımın sadece bedenden ibaret olmadığı bir andayım. Ruhumun üzerine giydirilmiş tüm kabuklarımdan teker teker sıyrılıyorum. Kılıflarımı birer birer çıkartıyorum. Her kılıfta zihnin ışıkları kapanıyor ve içimdeki varoluşun ışıkları yükseliyor. Gözlerimden kendime yansıyorum. 
Başka bir beden kılıfında yaratılsaydım da geçer miydim bu aynanın karşısına yoksa varoluş beni bu beden ile mi ödüllendirdi bilmiyorum. Varoluşuma yaklaşmak için mi diğer canlılardan daha fazla özelliğim var? Bu bir ödüllendirme şekli mi? Cezalıların arasında en hafif ceza alan ırktan mıyım ben? 
 
Sorgulamak ile varlığıma hava ve ışık mı dolmaya başladı? Sancıların ardından yeni bir doğuş mu bu? 
 
Yaşıyor muyum? Yaşama eşlik mi ediyorum? Beden ve zihin olarak yaşadığım hayatta var mıyım? Ben kimim? Benim yaşadığımı zannettiğim dünyada kime hizmet ediyorum? Sadece bir kişi olduğumu sanarken bir sürü adım ve bir çok kimliğim var. Bütün bu benler ben de ne arıyor ve neden ben hangisi benim gerçekliğim, hiç bilemiyorum. Kendimi bulamıyorum. Kendim bile bir çok isim veriyorum kendime. Kendimi anlatırken bir çok özelliğimden bahsediyorum bana ait olduğuna inandığım. Hangisi benim?
 
Doğmak istiyorum. Yaşamın ta içine doğmak istiyorum. Ruh ile ayrıldığında ölüme mahkum beden ile değil, kendi varlığımla doğmak istiyorum. Kendimin kim olduğunu bilmek istiyorum. Tadılmamışları tatmak, söylenmemişleri söylemek, duyulmamışları duymak ve kesinlikle bütün bunları bedenin organlarının görevini yerine getirmesi ile değil, varoluşun hediyesi varlığımla anlamak, anlamlandırmak istiyorum.
 
Doğmak istiyorum. Varlığıma yaklaşmak ve varlığı hissetmek istiyorum. İnsanların içlerinde saklananlardan, türlü türlü entrika kokulu oyunlardan ve bu oyunlara ayak uydurmak için kör, sağır yola devam etmeye çalışmaktan yoruldum.  Ruhla beden arasına sıkışmış zihnin kontrolündeki varlığımdan sıkıldım. Gerçekliğimle tanışıp kaynaşmak ve gerçekten yaşamak istiyorum.images-4
 
Gerçekten gerçekliğimi doğurmak istiyorum. Cinsleştirmeden, şekillere ve yaradılışlara takılmadan, dikkat etmeden, yargılamadan, isimlemeden, etiketlemeden,hakkında hiç bir bilgim yokmuş gibi varlıkların içinde yaşayan gerçekliği ile kaynaşmak istiyorum. Değişimini ve bence, bana göre olmasını beklemeden, kendi dilleriyle kendilerine göre varlıklarıyla var olduklarını kabullenmek ve varoluşumu ispatlamak istiyorum. Gerçek doğuma en yakın hal aşk halidir ki aşk ile zihin bir süre tutsak olur. Hiç bir hissin tadına benzemeyen o yüce varlığın yarattığı sihir ile bir an da olsa tadına bakarsın yalınlığın. Aşk… Aşk, varoluşun sihri zannedilen yegane gerçeğidir.
 
Bugüne kadar insan varlığım ve cinsimle, öğretilmiş hayatıma eşlik ettim. Şimdi ben de saklanan gerçekliği doğurup, nefes almak, ışığı içime çekmek, ışığımı yaymak istiyorum. Zihni beden yönetiminde görevlendirip, ruh ve bedenin dışında kalan ben ile doğuyorum. Bilge bir dostun söylediği gibi beden sonu gelince toprak oluyor, ruh inanışlara göre yerine yerleşiyor, peki bu ikisi ile donatılan varlık kim ve ona ne oluyor? Kılıflarımın varlığının farkında olarak yaşamak istiyorum.
 
Doğuyorum. 
 
Toplam blog
: 158
: 253
Kayıt tarihi
: 22.08.15
 
 

Karşı kıyıdan kendi topraklarına geri dönmüş bir ailenin İstanbul'daki bolca edebiyat kokan evinde ..