Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '18

 
Kategori
Deneme
 

Gerçek Gündem

Yapay gündemler bütün vaktimizi işgal ediyor adeta yağmalıyor. Hayatın dingin köşelerinde usul usul keşfedilmeyi ve üzerinde düşünülmeyi, nasiplenilmeyi bekleyen hakikatler bizsiz, biz ise onlarsız ömür tüketiyoruz.

Bizi meşgul eden malayani meşgaleler, hayatımızı kuşatması ve bereketlendirmesi gereken değerlerden mahrum kalmamıza sebep oluyor.

Bir muhterem zâtın hikmet yüklü nasihatlerini tefekkürle istifade etmektense, iki siyasi parti temsilcisinin, bahis mevzuu partilerin seçmenlerine de faydası dokunmayacak polemiği üzerine gevezelik etmek ve ateşli tartışmalara girmek.

Bir çiçeğin yahut bir çocuğun adeta mucizevî gelişimini hayret ve hayranlıkla temaşa edip, yaradılış ve tekâmül üzerine düşünmektense, bir pop starın absürt harcamalarına şaşırmak.

Bitiş düdüğü çalmış ve dünde kalmış bir futbol müsabakasından sonra, milyonlarca vatandaş hep birlikte ve olağanüstü bir iştiyakla (sadece ilgilileri değil hepimiz mecburmuşuz gibi) milyonlarca dakikamızı, söz konusu maçtaki saçma sapan pozisyonları tartışarak tüketmek.

Kudüs’ü, Arakan’ı, Mekke’yi, Medine’yi, Şam’ı, Bağdat’ı, Saraybosna’yı, İstanbul’u, Diyarbakır’ı konuşmak, mağdur, mazlum ve birçok temel ihtiyaçtan mahrum kimselerin/milletlerin bilhassa kardeş şehirlerimizin dertlerine derman aramak ve aramızdaki vahdet duygusunu güçlendirmek yerine, ömrümüzün büyük bölümünde, Seyşellerden, Havaiden, Cannes’dan, Ibizadan, Paristen, Romadan, Milano’dan, Floransadan, Pragtan bahsetmek ve kendi şehirlerimizden ziyade bu şehirleri ve bu şehirlerin ruhunu/manâsını tercih etmek.

Komşularımızdan ve yaşadığımız şehirlerden başlayarak ülkenin/ümmetin ve bütün insanlığın birçok nimetten, çok zaman bir bardak temiz su ve bir parça ekmekten ve can güvenliğinden mahrum ihtiyaç sahiplerini araştırmak, elimizden geldiğince yaralarına merhem olmak, gücümüzü aştığı noktalarda, imkân sahiplerini uyarmak ve her halükârda duacı olmak varken, akşamlarımızı ve hafta sonlarımızı hangi mekânlar in, hangileri out, en iyi kebapçı hangisi, en güzel balık lokantası nerededir, modada son trendler nelerdir gibi nadiren gündemimiz olması mazur görülebilecek lüzumsuz mevzulara hasretmek.

Elimize kıymetli bir kitap alıp, mevcut hayatımıza yahut işbu hayatımızdan sonra yaşayacağımız kaçışı ve bitişi olmayan hayata dair bizi zenginleştirecek okumalar yapmaktansa; kim, kiminle, nerede ne yaptı kabilinden nefsimizi gıdıklayıcı zaman katili magazin programları yahut horoz dövüşü formatlı açık oturumlarla gecelerimizin tüm bereketini heder etmek.

Her tercih aynı zamanda bir vazgeçiştir. Dünyanın haksızlıklar ve zulümlere altlık oluşturan sahici problemleri müstesna olmak kaydı ile şeytani bir kurguyla hazırlanıp afiyetle tüketelim diye önümüze konan (bir hamburger markasının reklam sloganındaki ifade ne güzel söylüyor- ateş seni çağırıyor) renkli ama aldatıcı suni gündemlerle ömür tüketmek, asırlardır eskimeyen ve mahşere kadar da eskimeyecek hakiki gündemi kaçırmamız anlamına gelecek ve bizi selamet yurduna değil pişmanlık şehrine ulaştıracaktır. Yalan dolanla meşgul edilip, hakikati gözden/gönülden kaçırmayalım. Son pişmanlık fayda etmez.

 

 
Toplam blog
: 8
: 139
Kayıt tarihi
: 14.01.18
 
 

Kamu yönetimi mezunuyum,  İflah olmaz bir okuyucuyum. Okumak, istifade etmek ve paylaşmaktan gayr..