Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Temmuz '16

 
Kategori
Siyaset
 

Gerçek liderler diz çökmez

Gerçek liderler diz çökmez
 

DÜNYA LİDERİ


Az sonra alıntı yapacağım aşağıdaki yazıyı başka bir yerde okumadınız belki, ben yeni okudum.

Bize tarih dersini okutan öğretmenlerimiz yaşıyorlarsa bu yazıyı lütfen dikkatle okusunlar...

Bizi NATO kucağına bırakan Rusya korkusunu demir leblebi gibi yutturan o zamanın satılmış siyasetçileri vatanımızı emperyallerin pençesine atmışlardır...

Özellikle bürokratlarımızın,
Tarihçilerimizin,
Öğretmenlerimizin,
Tüm yurttaşlarımızın,
Kürt, Laz, azınlık tüm halkımızın okuması gereken önemli bir belge niteliği taşıyan bu yazı; aynı zamanda geçmiş tarihimizin kapılarını aralarken geleceğimize de ışık tutmaktadır.

Tarih 1920…

Aylardan Ocak….

Rusya’da Kızıl ordu son darbeyi indiriyor. İtilaf devletleri Polonya’dan Rusya’ya saldırı hazırlığı içindeyken Vrangel Beyaz Ordusu kuruluyor. İşte tam bu zor yılın Nisan ayında Mustafa Kemal Paşa Sovyetler yöneticilerine bir mektup gönderiyor. Mektubun içeriği; emperyalistlere karşı savaşan Türkiye’nin dostluk ve iyi niyetlerini içeriyor. Mektup 1 Haziran ayında Rusya yöneticilerinin eline ancak ulaşıyor. Uzaktan da olsa komşu ülke Türkiye’nin iç ve dış siyasetini çok yakından izleyen Sovyet yöneticisi Çiçerin, Mustafa Kemal’e derhal olumlu yanıt gönderir. İşte bundan sonra tarihin bu noktasında Sovyetler Birliği Yöneticileri ile Türkiye arasında sıcak dostluk süreci başlar. Lakin tam bu sırada Karadeniz’de üç adet Türk gemisi, İngilizler tarafından yakalanıp gemilere ve silahlara el konuluyor. Mustafa Kemal, hemen Sovyet Rusya’dan yardım rica ediyor.

Lenin, Karadeniz’deki filoya emir verip yiyecek, içecek, ikmal konusunda Türklere yardımlar sağlanmasını istiyor. Hayrettin Reis, Preveze, Şahin adlı savaş gemileri daha sonra 1921 yılında Türkiye’ye karşılıksız teslim edilmiştir.
Artık Yeni Türkiye ile Yeni Sovyetler Birliği Devleti arasında iyi niyet, dostluk bağları atılmıştır.

Çarlık dönemini tarihe gömen Ekim Devrimi'nin lideri ve Sovyetler Birliği'nin kurucusu Vilademir İliç Lenin Sovyetler Birliğinin ilk büyükelçisi Semen Aralov’u yanına çağırır. Aralarında şöyle bir konuşma geçer:

“…Semen Aralov;

‘ Leninle buluşmayı heyecanla bekliyordum. Nihayet beklediğim saat gelip çatmıştı. Lenin’in çalışma odası değişmemişti. Kitapları düzenli bir şekilde yerleştirilmişti ortada büyük bir çiçek buketi vardı. Lenin yerinden kalktı. Dostça selamlaştı cesaret veren sözlerle gülümseyip elimi sıktı:

-     Demek savaşçılıktan diplomatlığa terfi ettiniz ne güzel!.. Kılıcı sapan haline getirdiniz. Lütfen oturunuz 17. Ordu önemli savaşlar kazandı. Size şimdi daha büyük bir iş veriliyor. Türkiye’ye gideceksiniz yararlı işler yapacaksınız. Türkler milli kurtuluşları için savaşıyorlar. Bunun için Merkez Komitesi askerlik işini bilen birisi olarak sizi oraya gönderiyor. Emperyalistler Türkiye’yi soyup soğana çevirdiler, hala da soyuyorlar. Köylüler ve işçiler buna katlanamadılar ve baş kaldırdılar.(-Rus Büyükelçisi Semen Aralov’un Hatıraları S.F:35-)

- Gerek doğu halkları, gerek ise biz emperyalist kuvvetlere karşı savaşıyoruz. Sovyetler emperyalistlerle olan işini bitirdi. Onları bozguna uğrattı ve memleketten kovdu.

Mustafa Kemal tabi ki sosyalist değildir. Ama görülüyor ki, iyi bir teşkilatçı… Kabiliyetli bir lider, ilerici, akıllı bir devlet adamı. Bizim sosyalist inkılabımızı anlamış olup Sovyet Rusya’ya karşı olumlu davranıyor. O, istilacılara karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına, padişahı da yardakçılarını da silip süpüreceğine inanıyorum.

- Halkın ona inandığını söylüyorlar. Ona ve Türk Halkına yardım etmemiz gerekiyor. İşte sizin işiniz budur. Türk Hükümetine, Türk Halkına saygı gösteriniz. Büyüklük taslamayınız. Onların işlerine karışmayınız.

İngiltere onların üzerine Yunanistan’ı saldırttı. İngiltere ve Amerika bizim üzerimize bir sürü memleketi saldırttı. Sizi ciddi işler bekliyor.

Kendimiz fakir olduğu halde Türkiye’ye maddi yardımda bulunabiliriz. Bunu yapmamız gereklidir. Moral yardımı, yakınlık, dostluk üç kat değeri olan bir yardımdır. Böylece Türk halkı yalnız olmadığını anlayacaktır. .(-Rus Büyükelçisi Semen Aralov’un Hatıraları S.F:36-)

Lenin sözlerine devam ederek:

-     Çarlık Rusya’sı, yüzyıl boyunca Türkiye ile savaşmıştır. Bu Rusya’nın Türkiye’nin amansız düşmanı olduğuna dair yapılan propagandalarla, halkın hafızasında derin izler bırakmıştır. Bütün bunlar Türk köylüsünde, küçük ve orta iş sahiplerinde, tüccarlarda ve aydınlarda ve idareci çevrelerde Ruslara karşı dostça olmayan duygular ve güvensizlik uyandırmıştır.

-     Bilirsiniz ki güvensizlik çok zor geçer. Bunun içinde çok sabırlı, dikkatli bir çalışma gereklidir. Bu bizim görevimizdir.

-     Bir defa daha tekrar ediyorum: Dikkatli ve sabırlı olunuz. Hükümet temsilcileriyle, halkla konuşmalarınızda her zaman nazik ve güler yüzlü olunuz… Tanrı sizi büyüklük taslamaktan ve kendini beğenmişlikten korusun..!

-     En önemlisi halka saygı göstermektir. Türkçe’yi mutlaka öğreniniz. İnsanlarla sık sık görüşünüz. Çarlık rejiminin elçileri gibi kendinizi tahta perdelerle, kale duvarlarıyla emekçi halktan ayırmayınız. Çarlık rejimi elçileri Osmanlı ve memurlarını satın alıyorlardı, bu bizim işimiz değildir. Biz halkla dostluk kurmalıyız.”

Yıl 1922 ve aylardan 30 Ocaktır. Havadaki ayaz insanın soluğunu kesmektedir. Mustafa Kemal ile tanışan Rus Büyükelçisi Aralov, ülkesinin devrimci Lider’inin sözlerini aynen aktarır. Mustafa Kemal bu duruma çok sevinir. Rus elçisini aylarca yanında taşır, gerek subaylarla gerekse halkla birebir konuşmasını sağlar. Halk ilk kez gördüğü bir Rus’a uzaydan gelmiş gibi dokunur, işaret diliyle anlaşmaya çalışırken Aralov onların yokluk ve perişan hallerini duygulanarak izler. Çünkü ne halkın ne askerlerin üzerlerinde doğru dürüst bir giysi, ayaklarında ayakkabı, postal yoktur. Rus elçisinin özellikle dikkat ettiği bir başka gözlemi de, cepheye giden Mehmetçiklerin ayaklarında postal olmadığı gibi deriden çaputlara ip geçirilip ayaklarına sarmış olduklarını fark eder.

Anadolu insanının yüzünde mutsuzluklar ve birçok öyküler okuyan Sovyet Büyükelçisi Türk köylüsünün, çiftçisinin arasına katıldı, onları dinledi.
Hele bir gün ovada iki öküzle ilerleyen bir köylüyle karşılaştı. Köylü Rus elçisine:

-     Şurada yolda toplar götürüyorlar. Söylediklerine göre, düşmanlarını öldürsün ve toprağı köylüye versin, diye Rus Lenin bunları bizim Mustafa Kemal’e hediye etmiş. .(-Rus Büyükelçisi Semen Aralov’un Hatıraları S.F:49-)

Yokluk ve fakirliğin kol sardığı böyle bir coğrafyada emperyalistlerin yıkıp yaktığı ülkelerini korumak için canlarını feda eden bu insanlara Aralov hayranlık duyar.

Mustafa Kemal ile Aralov’un arasında 1922 yılının nisan ayında şöyle bir konuşma geçer:

-     Biz Türkler sizin ağır durumunuzu hesaba katmıyor da değiliz. Rusya’nın kendisi de şu an zengin değildir. Bunun için bize neler verip veremeyeceğinizi düpedüz ve açıkça söylemenizi rica ederim. Bundan dostluğumuza hiçbir zarar gelmeyeceğine emin olabilirsiniz. Biz yine de Sovyetler Birliği’ne saygı göstermektir kusur etmeyeceğiz. Aramızdaki dostluk, yalnız sizin yardımınıza değil, manevi yardımınıza da dayanmaktadır.

-     Sovyetler Birliği’nin, durumumuzun en ağır olduğu bir sırada yardımımıza koştuğunu, bizi desteklediğini hatıramızdan çıkartmıyoruz. Türkiye bunu hiçbir zaman unutmayacaktır. Yardımlarınız hiçbir çıkara dayanmadığı için, Sovyet halkına, hükümetine, Lenin’e değer veriyoruz. Siz bizden boyun eğmemizi ve siyasi bağımlılıklar beklemiyorsunuz.” (-Rus Büyükelçisi Semen Aralov’un Hatıraları S.F:96-)

20. yüzyılın ilk çeyreğinde gelişen tarihi karelerde uluslararası emperyalizmin Rusya’ya ve doğuya karşı topyekûn saldırıları derinden depremler yaratırken Rusya ve Türkiye hem içte hem dış güçlere karşı savaş verirken aynı kaderi yaşıyordu. Savaşın sonuna kadar ülkemize tam destek veren Rusya’nın dostluğu Lozan görüşmelerine kadar devam etti. Özellikle Rusya’nın Lozan’ın dışında bırakılmasıyla iki ülke arasındaki siyasi bağlar gittikçe zayıflamaya başlamıştır.

Rusya Büyükelçisi S. Aralov savaşın kötü renklerine ülkemizde tanık olurken hatıralarını yazarak o dönemin tüm gerçeklerini gözler önüne sermekten hiç kaçınmamıştır. Saygın devlet liderimiz Mustafa Kemal, Yeni Türkiye Büyük Millet Meclisi Vekillerine Nutuk’u okuyup tüm bu bilgileri vermesinden de anlıyoruz ki, NUTUK kitabı elimizdeki en somut tarihi belgedir.

S. Aralov hatıralarında dikkatimizi şu gözlem ve tespitleri bize sunuyor:
1- Sovyetler Birliği Lozan’da neden etkisizleştirildi?
2- İngilizlerin Kürt kartıyla Musul ve Kerkük’ü nasıl ele geçirdiler?
3- Boğazlar sorunu İsmet İnönü tarafından nasıl – oldu bittiye- getirildi?
4- Fransızlar Pontus Rum çetelerini nasıl ve neden destekledi?
5- Yunanlıların ödemesi gereken savaş tazminatından Türkiye neden ve nasıl vazgeçti?

Sonuç:

İşte bütün soruların yanıtına Rus Büyükelçisi Semen Aralov’un kendi kaleminden yazdığı hatıralarıyla ışık tutmaktadır. Özellikle günümüzde yine emperyalistlerin ince siyasi tuzaklarına takılan Türkiye geçmiş tarihte Türk Ulusunu temsil eden Atatürk’ün verdiği sözü anımsamalıdır. Nedir o verdiği söz:

-     “…Sovyetler Birliği’nin, durumumuzun en ağır olduğu bir sırada yardımımıza koştuğunu, bizi desteklediğini hatıramızdan çıkartmıyoruz. Türkiye bunu hiçbir zaman unutmayacaktır. Yardımlarınız hiçbir çıkara dayanmadığı için, Sovyet halkına, hükümetine, Lenin’e değer veriyoruz. Siz bizden boyun eğmemizi ve siyasi bağımlılıklar beklemiyorsunuz.”

Rus uçağının düşürülmesiyle gelişen olumsuz süreç; her iki ülkeyi derinden yıkıcı etkilerle sarsarken diğer dünya ülkelerini de olumsuz etkileyecektir. Geçmiş tarihimizden ders alınmalı, vefa borcumuzu unutmamalıyız. İki ülke arasında tarihten ders alınıp yeniden diplomasi kurularak Rusya ve Türkiye arasındaki buzların kırılacağı inancındayım.
Göz ardı edemeyeceğimiz gerçek şudur ki; Türkiye’nin tam bağımsızlık için Kurtuluş Savaşı verdiği en zor günlerinde Sovyetler Birliğinin yaptığı maddi ve manevi yardımlarının büyük payı vardır.

Araştırmacı Tarih yazarı Erol Cihangir, bize tarihi bilgileri özetleyip Rus Büyükelçisinin hatıraları izleğinde “Atatürk ve Türkiye” adlı yazdığı kitapta okura sunmuştur.
İki kalemin ışığında ilerlerken gözlerimin kızardığı şu dakikalarda tarihin sayfalarından ister istemez ayrıldım. Edindiğim bilgileri sizinle paylaşmanın mutluluğunu yaşarken bu vatanı bizlere emanet eden aziz insanlara dua etmek istedim. Ve dudaklarımdan üç sözcük döküldü:
RUHLARI ŞAD OLSUN..!

Emine Pişiren-Yazar

Kaynak Kitap: Atatürk ve Türkiye/ Rus Büyük Elçisi Semen Aralov/ Yazar: Erol Cihangir- Kum saati Yayınları.

 
Toplam blog
: 141
: 1282
Kayıt tarihi
: 02.11.08
 
 

Kayseri- Develi doğumluyum. İlk- orta- lise ve üniversiteyi istanbul'da bitirdim. Kültür Bakanlığ..