Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '10

 
Kategori
Güncel
 

Gerçek mağdur ve mağdureler kimler?

Gerçek mağdur ve mağdureler kimler?
 

Resim: Milliyet.com.tr


Malum meşhur video görüntüsüyle ilgili ilk haberi, Habertürk televizyonunda son dakika haberi olarak öğrenmiştim. Hatta Fatih Altaylı; “Yarın ülkede siyaset çok kirlenecek” demişti. Tabi söyleyebilmek için müneccim veyahutta kahin olmaya da gerek yoktu bence.

Olması beklenenlerdi dile getirilenler. Geçmişte olanlardan yola çıkarak, video görüntüleriyle ilgili karşılıklı demeçler ve belden aşağı söylemlerle siyasi gündemin kirleneceğini bekliyordu.

Bu habere müteakip, yazılanları okudum, söylenenleri dinledim. Fakat taraflardan herhangi biri bir açıklama yapmadan önce, bu konu hakkında hiçbir şey yazmayacağım dedim kendi kendime ve yazmadım.

Deniz Baykal’ın yaptığı basın toplantısından sonra yazılan birkaç bloğa yorum yazdım. Yorumlarımın içeriği genel olarak Baykal’ın yaşanan bu olayla ilgili tutumuna eleştri içeriyordu.

Bir insan düşünün, sıradan bir vatandaştır kendisi ve iddiasız, ahlaksız, erdemsiz, doğru ve dürüst olmayan. İşte bu kişi, böyle bir eylemi gerçekleştirdiğinde; “Allah ıslah etsin” der geçersiniz ki, gazetelerin üçüncü sayfaları bu haberlerle dolu zaten.

Fakat bu olayla ilgili söylenmesi gereken bir şeyler eksik kalmıştı toplumum adına, kendi adıma, en azından ahlaken bir şeyler söylemeliydim. Neydi bu olayla ilgili olarak, beni bir şeyler söylemeye iten sebepler....

Öncelikle Sayın Baykal, yaklaşık son kırk yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin siyaset sahnesinde yer almış bir siyasetçi, sonrasında evli, çocuk sahibi, torun sahibi ve en daha önemlisi Sayın Baykal; Miting meydanlarında, TBMM’deki basın toplantılarında, Televizyon programlarında vs... kısacası konuştuğu her platformda kendisini; Ahlaklı, Erdemli, Doğru ve Dürüst bir kişilik tanımlamış, bu sıfatları kendisi için sonuna kadar kullanmış, topluma kendisini böyle tanıtıp angaje etmiş birisidir...

Burada çok ciddi bir olay ıskalanıyor. Iskalanan olayın, gözlerimizde biraz daha netleşmesi için yani daha net görebilmemiz için daha da sadeleştirelim.

Kendisine atfettiği sıfatlarla, ters düşen bir eylem gerçekleştirmiş olan (ki, basın toplantısını dinledim, ayrıntıları atlamamak için de tekrar tekrar okudum. Basın toplantısında okuduğu ve daha sonra gazetelerde yayınlanan yazılı metinde, bahse konu eylemi inkar etmedi, yalanlamadı, bu konuya temas etmemiş olması bir nevi ikrardır) Baykal, sonuç olarak eşini aldatmış, yani ihanet etmiş birisidir. Üstelikte; kendisini topluma Doğru, Dürüst, Erdemli ve Ahlaklı olarak lanse etmiş biri olarak...

Şimdi ne oluyor yahu diye soruyorum kendi kendime! Olaydan haberdar olduğu andan itibaren, bu video görüntülerinin yayından kaldırılması için her türlü çabanın gösterilmesi emrine vermiş bir başbakan, bu emri alan bir bakan ki, kendi beyanıyla; “Gece yarısı uzmanlar yataklarından kaldırılmış ve telefon diplomasisi de dahil olmak üzere sabaha karşı görüntülerin yayınlandığı toplam 62 internet sitesinden kaldırılması başarılmış”.

Aynı bakan; Baykal’a sitem ediyor ve diyor ki; “Biz teşekkür beklerken, suçlanıyoruz. El insaf yahu”. Haksız mı? Bence değil...

Ben olayın ıskalanan ve ıskalanmak istenen yerine tekrar dönmek istiyorum. Ortada; Kanunen olmasa bile ahlaken bir “zina” suçu var. En başında da belirttiğim gibi, kendisinin ahlaklı ve erdemli olduğunu iddia eden ve ülkemin siyaset hayatının son kırk yılında aktif rol almış bir siyasi aktörü, eşini aldatma eylemini gerçekleştirmiş...

El insaf yahu! Eşine ihanet eden bir insan ne zamandan beri mağdur oluyor... Bu olayda mağdurlar ve mağdureler vardır, doğrudur. En büyük mağdur Olcay Baykal Hanımefendidir. Çocuklarıdır. Torunlarıdır. Doğruyum-Dürüstüm-Ahlaklayım-Erdemliyim diyerek kandırdığı ve oylarını aldığı seçmenleridir mağdur olanlar. Gerisi hikayedir bence...

Halen yapılan ahlaksızlığı yok sayıp, ince ince düşünülüp, gergef gibi işlenip ve uygulamaya konulduğu, gün gibi ortada olan Deniz Baykal’ın CHP’ye dönüş planı tartışılıyor...

Bir de not düşmek istiyorum bloğuma, CHP'de yaşanabileceği tartışılan Genel Başkanlık ihtimalleriyle ilgili;

Biraz gerçekçi olalım lütfen. Son olaylardan sonra CHP Genel Başkanlığı’na gelebileceği en yüksek ihtimalmiş gibi gözüken Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığının bir hayal mahsulü olduğunu düşünüyorum. Bunun için gerekçem ise,

1-Deniz Baykal CHP Genel Başkanlığına dönemese bile, organik olarak partiyi kendisinden koparacak birilerinin yolunu açmaz.

2-Kanaatimce Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’yi o istenen yerlere taşıyamaz. Kemal Kılıçdaroğlu daha önce birkaç bloğa yazdığım yorumumda da belirttiğim üzere iyi bir ikinci adam olabilir. Tabi bu benim şahsi düşüncemdir. Yanılıyor olabilirim...

Hani bir deyiş vardır; “Dök içini rahatla” diye. İşte ben de bu bloğumda ıskalandığına inandığım ana konu ve gerçek mağdur/mağdureleri yazarak gerçekten rahatladım...

Sağlıcakla Kalın...

 
Toplam blog
: 108
: 2366
Kayıt tarihi
: 05.04.08
 
 

1972 Haziranında  Eskişehir'de doğdum. Edirne'de ikamet ediyorum. Duygu ve düşüncelerimi yazıya d..