Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ekim '06

     
    Kategori
    Felsefe
     

    Gerçeklik

    Gerçeklik
     

    Yeni uyanmıştı sabaha, gözlerinden çapaklarını birazdan temizleyecekti,ellerini yıkayacak ve kurulayacaktı ellerinin ardından yıkadığı yüzünü de ellerini kurulayacağı gibi birazdan.

    Bir kaç saat sonra akşam yapacaklarını düşünüyor olacaktı. Güneş tutulmasını kaçırmaması gerektiğini hatırlayacak ve not alacaktı biryerlere ve unutacaktı o yoğun evraklılıktan sebep. Adının uzun olduğunu, soyadını değiştirmek için mahkemeye başvursa işlemlerin çok uzun süreceğini ve hatta bunca yıldan sonra soyadını değiştirmenin ona huzurdan çok zarar ve bıkkınlık getireceğini düşünecekti. Karısıyla harika bir sevişme canlandıracaktı kafasında ve aynı anda iadeli taahhütlü mektupları bitirmesi gereksede bir sigara molası vermek zorunda olduğuna kendini inandırıp, on dakikalığına bile olsa işe ara verip biraz temiz hava alabilmek için o modern hapishanenin kalın demirlerinin arasından içeri, o kocaman binaya devrim kitleleri gibi dökülen rüzgarın önünde bulacaktı kendisini.

    Tırnaklarının uzamış olduğunu, her sabah gördüğü dilencinin yerinde olmadığını ve belkide ölmüş olabileceğinden duyduğu rahatsızlık verici huzuru sorgulayacaktı. Hayattan beklentilerini karşılayamadığından mı, karşıladığı beklentilerinin ona yetmediğinden mi yoksa hayatın beklentilere açık olmadığından mı bilemeyecekti içindeki bu aşırı mutluluğun verdiği anlamsız hüznün sebebini.

    Yaşamak istediği hayatın bir kısmı kısılıp kalmıştı bu her gün gelip gittiği işe, merdivenleri çıkıp inmek, aynı insanlarla birlikte olmak, dahası onlara bağımlı yaşamak yükselip kariyer yapabilmek için onlarsız olamamak! Hepsi bu değildi elbette, yaklaşık dokuz saat sonra gidilecek bir konser ve o konsere gidilemeyecek bir para olduğunu fark edecekti cebinde ki her zaman yaptığı gibi mutluluğunu daha küçük birşeylerden, mesela meyveli dondurmadan elde etmeyi deneyecekti. Karısı onu teselli edecekti, üzülecek ve ona destek olmak için elinden geleni yine yapacaktı.

    Çok değil yaklaşık beş saat sonra, öğlen molasında, kumanyasını bir bankta açıp yemeğini açık havada yerken, etraftaki insanların ona zavallıymış gibi baktığını hissederek hatta ikisinin kendisi ve o komik kumanyası hakkında konuştuğu varsayımından yola çıkarak, yemeğini yarıda kesip, kumanyasını kapatıp, istemese de bir sigara yakacaktı. Çok değil en fazla beş saat sonra.

    Yeni uyanmıştı oysa, henüz mahmurluğunu üzerinden atamamış tı ki, ellerini gözlerine götürdü ve ovalamaya başladı, göğsüne bir ağırlık çöktü, yataktan kayıp dizlerinin üzerine yığıldı. Karısı henüz farkında değildi ama sesi hırlamaya başlamıştı, ağırlık artıyordu göğsündeki, sanki intikamcı bir boğanın matadoruydu ve cezasını ödüyordu göğsüne oturmuş boğayı gözlerinin önünde görünce. Gözleri o an karadı ve yere yığıldı. Okuma lambası o sıra yere düştü, karısı çığlık kıyamet fırladı yataktan ve üzerine atıldı, biraz sarstı, bağırdı ama cevap yoktu, hemen bir ambulans bulmalıydı telefona sarıldı.

    Ambulansta gözleri yukarı kaymış kocasının elini tutuyor ve onunla konuşmaya çalışıyordu, "gerçeklik, herkes başka bir gerçeklikmiş aşkım." dediğini duydu karısı. hastaneye gitmelerine gerek kalmamıştı.

    Oysa o daha bir saat önce elini yüzünü yıkayıp, her gün yaptığı şeyleri yapmaya ve bu gerçekliklerin çözümünü bulmaya çalışırken mutlu olmaya çalışacaktı bir gün daha.

     
    Toplam blog
    : 1
    : 1133
    Kayıt tarihi
    : 12.10.06
     
     

    İstanbul doğumluyum. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunuyum, şu anda bir özel sektörde sigor..