Gerçekten dünya diz çökecek mi?

Dünyanın geri kalmış ülkeleri her zaman birilerinin önünde diz çökmüştür.

Tıpkı 500 yıl kadar önce Avrupa’nın, Osmanlı önünde diz çöktüğü gibi…

Ancak bu günlerde başka, başka felaketlerden söz ediliyor ve sanki bir fısıltı gazetesinden alınmış gibi haberler internet sitelerinde dolaşıyor!

Bu haberlere insanın inanası gelmiyor. Çok enteresan görüşler var.

Bu enteresan görüşleri sizinle de paylaşmak istedim.

Sözde dünya liderleri olan ve dünyada sözü geçtiğine inanılan liderler, gelmesi muhtemel olaylarla ilgili tıpkı bir kâhin gibi öngörülerde bulunuyorlar.

İşte bu öngörüleri sizlerle paylaşmak istedim.

İngiltere Başbakanı Gordon Brown'un Güvenlik danışmanı Lord West, Yeni ve büyük bir hazırlık yapılıyor. Tehdit çok büyük! Önlem amacıyla yapabildiğimiz her şeyi yaptık. Ama tehdit büyümeye devam ediyor diyor. Tedaylı bir bilgi yok. Yalnız bir şeylerden korktukları belli!

Avustralya Başbakanı Kevin Rud: “Nükleer felaketten” söz ediyor ve tehlikenin büyüklüğünün yanında diğer tehditlerin “önemsiz” kalacağını söylüyor.

ABD Dışişleri eski Bakanı Colin Powell: Aynı tehdide işaret eden sözler söylüyor: 21-22 Ocak tarihini işaret eden Powell, yine de tehdidin niteliği hakkında çok şey bilmediklerini söylüyor. Acaba Obama’nın Başkanlık koltuğuna oturması mı bekleniyor? Ayrıca Colin Powell gibi birisi tehlike var, ancak ne olduğu belli değil diyebiliyorsa, birilerini korkutmaya yönelik bir söz olarak algılamak da gerekebilir!

Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner: Bu açıklamalardan önce, “İran nükleer silah yapma aşamasına gelmeden önce İsrail'in bu ülkeyi vuracağını söylemişti.Acaba İsrail ve İran arasında çıkacak sıcak bir çatışmanın, nükleer bir saldırıya dönüşeceğini mi düşünüyorlar?

ABD Dışişleri eski Bakana Madeline Albright: Obama'nın Beyaz Saray'a oturmasıyla yani önümüzdeki aylarda çok ciddi bir uluslararası krizin çıkacağını söylüyor. Ancak kriz hakkında bir bilgi yok. Eğer Ekonomik kriz ise o zaten en derininden yaşanıyor.

Obama'nın Başkan Yardımcısı Joseph Biden'ın Hazırlıkları yapılan krizin önümüzdeki altı ay içinde ortaya çıkacağını iddia ediyor. Ve ekliyor işte o zaman Obama'nın toplumsal liderlere ihtiyacı olacağını, işte o zaman Amerikan halkının kabullenemeyeceği kararlar almak zorunda kalacağını, toplum önderlerin kitleleri yatıştırmasına ihtiyaç duyulacağını vurguluyor. İyide bu nasıl bir kriz ki! Tüm dünya önünde diz çökmeye zorluyor!

Yani tüm dünyada sözü geçen ülkelerde görev yapan ve halen yapmakta olan, gelecekte yapacak olanlar, bir krizden söz ediyorlar. Ancak krizin ne olacağı hakkında bir bilgileri yok!

Şöyle bir baktığında; açıklamalar sanki bir anlaşma etrafında yapıldığı izlenimini uyandırıyor.

Şimdi sormak gerekmiyor mu? Neden hepsi aynı zamanda benzer açıklamalar yaptı? Nükleer içerikli olacağı öne sürülen bu büyük tehdit ne? Yoksa kitleler, hükümetler tarafından endişe verici gelişmeler için mi hazırlanıyor?

Daha başka iddiaları da gündeme getirebiliriz;

En Uzmanından görüşlere göre en tehlikeli dönem Obama'nın ilk yılı olacakmış.

Tıpkı Bush gibi! Bush, ilk yılında 11 Eylül saldırısıyla karşı karşıya kaldı.

Tabi ki bu krizi kullanarak, önce Afganistan, sonra da Irak’ı işgal edip, Uyuşturucu ve Petrol rezervlerinin en önemli noktalarını ele geçirdi!

İşgaller ve savaşlar geldi. Önleyici saldırı adı altında küresel düzeyde askeri müdahaleler başladı.

Uzmanlar da, Obama'nın ilk yılında ekonomik krizi belki de bu amaçla kullanacağını düşünüyorlar.

Yeni ABD Başkanı'nın Beyaz Saray'a yerleşmesinden sonraki üç ay içinde sözü edilen tehdidin ortaya çıkacağı söyleniyor. Bu da ABD için beklide yeni işgal ve silah deneme alanları oluşturulmasına katkı yapar.

Terör saldırısı ya da nükleer saldırı… Bir saldırının dünya düzenini sarsacak gelişme göstermesi elbette düşünülemez! Bu beyanatların arkasında mutlaka bir şeyler yatıyor. Korku toplumu mu yaratılmaya uğraşılıyor?

Sözü edilen büyük tehdit, seçkinlerin veya Sarosların yenidünya devleti kurmak için en önemli gerekçeleri mi olacak?

Bu yüzden “büyük olay”ın bir plan olabileceği de akla gelmiyor değil!

Şöyle dile getirilen bazı sözcükleri kurcalayacak olursak daha şimdiden “tek para”, “tek merkez bankası” ve “tek dünya devleti” ifadeleri kullanılmaya başlandığını hemen görmek mümkün.

Önümüzdeki hafta yapılacak G-20 toplantısının bu sürecin kapılarını açacağı söyleniyor.

Bazıları yeni dönemde ABD'nin “egemenliğinin” sorgulanacağını söylüyor. Bu iş bu kadar kolay mı? ABD’yi G-20 ülkeleri mi sorgulayacak? Hiç de imkân dâhilinde görünmüyor!

Yeni Para Sistemi kurulabilir mi? Dünyayı para ile kontrol edenler askeri olarak da kontrol etmeye mi çalışıyorlar?

Dünya Merkez Bankası kurulabilir mi? Bütün ekonomik sistem böylesi bir merkezden kontrol edilebilir mi?

Sadece para değil, tüm kaynakların da belli bir merkezden kontrol edilebileceğine inanıyor musunuz?.

Tek Devlet! Hangi bayrak altında? Yeni ekonomik düzene bağlı olarak küresel iktidar da tek merkezden kontrol edilecek mi?

Aynaya bakılacak olunursa; ABD'nin, AB'nin istediği bu gibi görünüyor.

Bir bakıyorsun dünya için tehlike çanlarını var güçleriyle çalanlar yine bu ülkeler!

Krize çözüm bulmak yerine krizi küresel hegemonya için gerekçe olarak kullanmaya çalıştıkları hemen akla geliyor!

Acaba böylesine bir korku salıp, dünyanın geride kalan tabi zenginliklerini, kendi ülkeleri adına sömürmek mi istiyorlar?

Sözde ülke insanlarını korumak, demokrasi getirmek(!) vs gibi nedenlerle yeni işgal planlarını hayata mı geçirmeye çalışıyorlar?

Ekonomik krizin finans sektörünü aşıp reel ekonomiyi vurmaya başladığı, ABD'nin gururu olan sembol şirketlerin batmaya başladığı bir dönemde olduğumuzu hatırlarsak böylesine bir tehditten sıkça söz edilmesi hiç de garip gelmiyor!

Size açık bir örnek AB’nin bizim Bor madenini 2. sınıf tehlikeli maddeler kategorisine sokması gibi…