Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '08

 
Kategori
Güncel
 

Gerçekten komik mi?

Gerçekten komik mi?
 

Gülelim! Elbette, ama...

Başta benim olduğu kadar herkesin gülmeye ihtiyacı var... Özellikle son zamanlarda ülkenin içinden geçtiği/geçirildiği süreçte ne kadar çok yanak kaslarımız çalışırsa o kadar kendimizi şanslı saymalıyız...

Buraya kadar sorun yok! Yapmak istediğimiz eylemin adı gülmek, etrafta da bununla ilgii bir çok materyal var, herşey yolunda... Değil mi?

Değil...

Seksenli yılların başında; kasabaya gelip kurulan ışıltılı ve rengarenk bir lunaparkın kapısından girmeye hazırlanan gözleri kamaşmış bir kasabalı gibi büyük teknolojik harikası televizyonun kolarına atılıverdik...

Tiyatroya, yazlık sinemalara gitmek birdenbire olmasa da, bu televizyon aletinin evlere girişinden sonra yavaş yavaş nostaljik sohbet konularında ''ahh, eski günler, ahh..ne güzeldi..'' klişesinin ardından hatırlanan eski alışkanlıklar haline dönüştüler neredeyse...

Televizyon maceramızda yol alırken biz insanlar farkında olmadan kolaycılağa iyice kaçar olduk bu sefer...

Artık sadece evden bin bir zahmet hazırlanıp sokağa çıkıp kültürel bir faaliyette bulunmak için tiyatrolara gitmeyi bırakmak bir kenara, o tiyatrolarda neler izlediğimizi de unuttuk. Üşenilmeden gidilen bu oyunlarda (örneğin; yasaklar, reklamlar gibi) nezih bir şekilde hicve yer verilen oyunların da varlığını unuttuk.

Evet, insanlar bunu izlemek için bilet alıp, hazırlanıp tereddütsüz yola koyulurlardı...Ülkede olup bitenin, mizahi sınırlar aşılmadan nasıl hicvediliğinin örneklerini izlerdik... Halkın buna karnı ağrıyana kadar gülmesi hiç de yanlış anlaşılmazdı, siyasiler bunu dert etmezlerdi.

Sonradan, dedim ya, televizyona teslimiyet başladıktan sonra, gülme eşiğimiz değişti, artık herhangi bir dizde rol alan bir oyuncunun çok iyi bir şekilde ihtiyar yürüyüşünü yapabiliyor olmasına bile kahkahalar atar hale geldik...

Bu hâl bizde komedyen dediğimiz ''sanatçı'' kimselerin kendi özel hayatlarını anlatması ile bizim yerlere yuvarlanmamız noktasına dek gelebildi en sonunda...

Askere giden tüm erkeklerin başlarından geçebilecek anıları dinlerken, ben çocukken..diye başlayan hayata dair evet belki komik ama hepimizin başından geçebilecek hadiselere tüm sempatimizi saçar olduk...

Ya da bir toplumsal figürü alıp hakkında film yapıp, zengin bir mekanda yemek yerken en fazla hangi hallere düşebileceğinin sahneleri yaratıldı da, öldük yahu gülmekten, gişeleri alt üst ettik...

Her ülkede muhalefet etmek gereken konu başlıkları, güncel hadiseler olmaktadır ve bunu o ülkede birileri bazı lisanlarla eleştirir... Bir siyasetçi bunu siyasi duruşu ve çözüm önerileri ile halka iletirken, bir toplumun en önemli güruhu olan sanatçılar da bu konuya kayıtsız kalmazlar, her zaman sistemi, olup biteni eleştirirler...

Kimisi şarkısını söyler...

Kimisi filmini çeker...

Kimisi şiir yazar, öyküler...Edebiyatla uzatır kollarını halka...

Ama sonuçta edilecek bir cümlesi olmalıdır bu insanların her daim...

Konumuz icabı baktığımızda, hele mizah!

Mizahın belki de yeryüzündeki varlık sebebi budur...

Muhalefet, eleştiri barındırması...

Bunlar bir kenarda bırakılarak anılarla mizah yapılmaz, yapılan şeyin adı başka bir şey olur ama asla mizah değildir...

Cesur olmak, eleştiri yapabilmeyi göze almak, hicivden vazgeçmemek gerekmektedir...

Ben bir vatandaşım en nihayetinde, ama olup biteni takip edebilen bir vatandaş...

Ve gülebilmek istiyorum; ülkede yerine getirilemeyen, aksayan bir çok konunun trajik yanlarını had safhada günlük yaşamımda zaten yaşıyorum belki ama bunların farkında olunduğunu, birilerinin bu eksiklikleri mizahen de hatırlattığını görmek istiyorum...

Zorlu bir günü nihayetlendiren bir insanın bir kaç saatlik akşam oturmasında sorunlarının başkaları tarafından da anlaşıldığı ve eleştirildiğini gülümseyerek izleyebilmesinden başka ne kaldı ki elimizde?

 
Toplam blog
: 15
: 572
Kayıt tarihi
: 01.10.08
 
 

Antalya'da yaşıyorum. Önce kendim tanışıyorum sonra tanıştırıyorum! Zihnimde apansız oluşuveren keli..