Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '11

 
Kategori
Siyaset
 

Gereksiz/akılsız AKP vurgusu

Gereksiz/akılsız AKP vurgusu
 

Sosyal bilimlerin doğa bilimleri kadar kesin sonuçlar sunamadığı varsayımından yola çıkılsa bile, sosyal bilimlerde bilimlerarası bulgular(ekonomipolitik, toplumsalruhbilim, tarihseltoplumbilim vb) kuramlar çok kıta, çok ülkede  tarihsel deneyimlemeler sonucu kesinliğe yakın vargılara ulaşılmasını sağlamıştır. Toplumların tarihsel dönüşüm yasaları ise henüz yalanlanmış yanlışlanmış değildir. Kapitalizmin ekonomipolitik çözümlemesi her geçen gün biraz daha sağlam kuram olduğunu göstermektedir. Kapitalist ülkelerdeki sağ partiler yani sermaye partilerinin tümü, öngörülen işlevleri dışında yeni bir şey göstermemişlerdir.

AKP bir sağ partidir. AKP’nin sağcı oluşu, AKP oluşundan önce gelir. AKP sıradan bir sağcı partidir. AKP nin ne liderleri, ne öncülleri, ne üyeleri ne de yönetimi özgün, özellikli, ilginç değildir. Tüm tutum, davranış, karar, uygulama alanlarıyla sıradan bir sağcı parti olma özelliğini aşacak görünüm içerik sergilememiştir. Hiçbir AKP li yöneticinin evrensel değerde bir kitabı, çalışması, ödülü yoktur. Hiçbirinin eğitim öğretim alanında kaydadeğer bir başarısı yoktur. Hiçbirinin kişisel tarihinde ülke, halk, dünya için yapıp ettiği saygıdeğer bir eylemi, tutumu yoktur. Ardılı oldukları Necmettin Erbakan, Türkiye sağı içinde en özgün özellikli bir sağcıydı:  Üretimden yana ve bağımsızlıkçı idi.

DP, AP, MHP, MSP, DYP, ANAP, AKP’nin ayrık hiçbir özellikleri, eylemleri yoktur.

Politikekonomi olarak, tümü zaman zaman Alman, zaman zaman İngiliz ama çoğunlukla ABD nin emperyalist programlarını, ülke içindeki işbirlikçi sermayenin kimi özgün çıkarları ile yoğurarak, emek, işçi, yoksul, köylülük, üretim, bağımsızlık ve her an EĞİTİM  ve BİLİM düşmanı bir çerçevede sürdürmüşlerdir.

Türkiyede’ki tüm sağ partiler, cumhuriyet, bağımsızlık, ilericilik, ekonomide kendine yeterlik, bilim, bilgi, sanat alanlarına saldırı politikaları ile gericileştirme, bağımlılaştırma, aptallaştırma, çürütme, uyutma, aldatma, yalan gibi politikkültür propagandaları ile iktidar olmuşlardır.

Türkiye’deki tüm sağ partiler, sömürü, talan düzenini cezaevi, suikast, öldürme, yakma, yıkma, hukuksuzluk üzerine kurmuş ve yönetemez duruma geldiklerinde en azgın faşizme, kıyıma başvurmuşlardır.

Türkiye’deki tüm sağ partiler, ülkeyi görsel olarak parlatsalar da (kapitalizm zorunlu olarak geliştirdiği teknolojiyi sonradan da olsa alıp kullanma, kapitalist üretimin dağıtımı ve pazarlanması için kara yolları yapma, kaldırımları süsleme, yüksek binalar kurma, ışıklandırma vbg) hiçbir sağ  parti köklü üretim alanları, fabrikalar, çiftlikler kurmamışlar, geliştirmemişlerdir. Türkiye’yi bir montaj sanayine mahkum etmiş, bir ara üretim merkezine dönüştürmüş ve asgari ücreti hep açlık sınırında tutmuşlardır.

Türkiye’de hiçbir sağ parti, ne üretim, ne dağıtım, ne tüketim alanında koruyucu, kollayıcı, geliştirici politik ekonomi programı, planı yapmamış ve uygulamamıştır. Her zaman dışa bağımlı kılmışlardır.

Türkiye’de hiçbir sağ iktidar, emperyalizme, sömürüye, savaşa karşı durmamış, bu uğurda politika oluşturmamıştır.

Türkiye’de her sağ iktidar, hep ülkenin temel üretim güçlerini ya satarak ya başka yollarla emperyalist sermayeye kurban etmiştir.

Türkiye’de her sağ iktidar, tarımda, sanayide, kültürde, bilimde ülkeyi çoraklaştırma, üretim dışında tutma, zayıflatma politikaları uygulamışlardır.

Türkiye sağı, her an, ülke insanını, bilimden en uzak alanlara, en ilkel duygu, dürtü ve düşünüşlere, inanışlara itmiş, karanlık, çaresiz, bilisiz ve bireyleşmeyen bir konumda tutmak için amansız bir çaba içinde olmuşlardır. Toplumu her zaman dinsel, mezhepsel, ulusal, kültürel olarak parçalı, düşmanlaşmaya hazır, çatışmacı bir ruhdurumu içinde tutmuşlardır.

Bütün bu nedenlerle de çoğunlukla iktidar olmuşlardır. Üretimsiz, yoksulu çok, bilgisizi çok, eğitimsizi çok bir Türkiye oluşturmuşlar ve bu Türkiyeyi kolaylıkla sömürtmüş ve sömürmüşlerdir. Tüm bunlara karşın bir direnç oluştuğunda ise en acımasız, en insafsız, en akılsız, en kanlı yöntemlerle insanlarımızı, öğretmenlerimizi, öğretim üyelerimizi, öğrencilerimizi, sendikacılarımızı, işçilerimizi, köylülerimizi, polislerimizi, askerlerimizi ezmiş, cezaevine atmış, öldürmüş, kurşuna dizmiş, asmış ya da açlığa, yokluğa mahkum etmişlerdir. Sağ, Türkiye de tam olarak bunları hep yapmıştır.

Askeri ve sivil darbeler, hep sağın, halka, ülkeye karşı yaptığı son saldırılar olmuştur. Toplumsal muhalefet, tüm çabalarına karşın, gelişmişse, askeri devreye sokarak ülkeyi her alanda geriye taşımış ve diri, canlı, yurtsever, bilinçli güçleri, örgütlü güçleri, bağımsızlıkçı güçleri ezmişlerdir.

Özellikle Türkiye’de hiçbir olay tesadüfi olmamıştır. ABD ve Batı emperyalizmi ile tam ve güçlü işbirliği içinde olan sağ, toplumsal, ekonomik, kültürel olarak Türkiye’yi getirmek istediklere yere getirmişlerdir. Zaten başka türlüsü olanaksızdır. Bir toplumu birkaç yılda istenen yere getirmek olanaksızdır. Bir ülke insanı, ancak onlu yıllar planlı programlı gerektiğinde kanlı yöntemlerle istenilen yere, kıvama, duruma, bilinçsizliğe, çürümüşlüğe teslimiyete taşınabilir. Bu süreçte, diri, örgütlü, bilinçli, yurtsever, bağımsızlıkçı, bilimci, sanatcı güçler de evre evre ezilir, yok edilir, etkisiz duruma getirilir.

Türkiye de işte böyle bir süreç 1940’lı yıllarda başladı, o yıldan bu yıla sivil ve askeri darbeler, programlar, planlar, ekonomik uygulamalar, kültürel etkilemeler ile adım adım yukarıda adını saydığımız sağcı partilerin iktidarları, koalisyonları ile taşındı günümüze getirildi. Günümüzde ise son ve kesin darbeler için yeni yıpranmamış yüzlerden oluşan tam işbirliğine hazır bir sağ parti arayışı olan ABD ve Batılı emperyalistler, bu konuda tüm sağcı partilerin emre hazır olduklarını bilmenin rahatlığı ile hareket etti ama AKP yi daha istekli, daha atak, daha teslimiyetçi ve daha yeni olarak görerek, AKP’ye oynadılar. MHP, AP, ANAP hatta CHP ve diğer sağ partiler iktidar olsaydı, bugün olan bitenden farklı hiçbirşey olmayacaktı hem de hiç bir şey.

Çünkü, sağ partiler yıpranır ve yerine aynı politikaları uygulayacak diğer muhalefet eden sağ partiler gelir. Bunu sermaye, ABD ve her sağcı parti bilir. Çünkü önlerine konulan program, anlaşmalar, uygulamalar hazırdır onlara sadece o programı ülke içinde küresel emperyalizme ile zorunlu ekonomik işbirliği içinde olan bağımlı  sermayenin, ülke dışında ise aynı gücü siyasal gücü olan devletlerin politikaların uygulamak zorundalar ve bunu biliyor, istiyor ona göre seçim oyunu ile bu göreve geliyorlar.

Özcesi, kısacası, sadece ve her zaman olan biten olumsuzluklara ilişkin tüm eleştirilerin odağına sadece AKP yi koymak, sadece AKP ye yönelik suçlama yapmak, gerçeği bir başka yolla gizlemek, yeni AKP lere yol açmaktan başka bir işe yaramaz. AKP gider, MHP gelir, AP, gelir, ANAP gelir aynı politikekonomi uygulanır, uygulayıcıların adları, yüzleri değişir. Bu bir oyundur.

Bu nedenle, eleştiri AKP odaklı değil, SAĞ odaklı yapılmalıdır.

Suçlu olan sağcı, sermaye ve emperyalizmle işbirliğine göre konumlanan, yaşayan oluşumlardır, örgütlerdir, partilerdir.

AKP gelip gecici bir rol üstlenicidir. Geleceği SAĞ dan kurtarmadan, TÜRKİYEyi kurtaramayız.

Yalnız Türkiye değil, emperyalizmin pencesindeki tüm ülkeler, ötesi tüm dünya ancak ve ancak bilimi ölçüt, temel alan, yurt ve dünya sever bilinçli güçlerin iktidarlarıyla kurtulabilir.

Sağ bir olgudur,  dünyanın, emeğin, bilimin başınının belası bir olgu; AKP ise sadece küçük bir olaydır. Olayla bu denli yersiz ve sürekli vurgulu muhalefet olguyu değil, olayı yıpratır ancak. Ama aslolan olguyu aşmaktır.

Şair bu bilinçle demiş ki:

Sana düşman

Bana düşman

Düşünen insana düşman

Sevgilim

Bu vatan ki insanların evidir

Bunlar vatana düşman

 
Toplam blog
: 47
: 781
Kayıt tarihi
: 26.08.11
 
 

"Ya Bilim ya da Kaos ve Ölüm" Türkçe, dil, dilbilim, dil eğitimi çalışma alanlarımdır. Eğitim, kü..