- Kategori
- Öykü
Geri dön
Ne yaptın sen?
Tanımadığın bir adamın otel odasındaki yatağında sabaha karşı uyandın.
Şaşkın şaşkın etrafına bakındın.
‘’Burası benim yatak odam değil, neredeyim ben?’’
Yanındaki adama baktın, kocan değildi, birden “ne yaptım ben diye bağırıp” kendini yataktan dışarı attın.
Yataktaki sarışın adam senin çığlığını duymadı bile …Derin bir uykuya dalmıştı.
Hızla yataktan fırlayarak giyindin, hemen otelden ayrıldın.
Şimdi eve nasıl gidecektin? Kocanın yüzüne nasıl bakacaktın? Eve gitmeye cesaret edemedin, babanın evine gittin….
Kocan, arkadaşlarınızla birlikte gittiğiniz bir otelin tepesindeki barda uzun süre seni beklemiş, sen gelmeyince, arkadaşlarının müstehzi bakışları altında, ezile ezile eve dönmüştü.
Halbuki, gece ne de güzel başlamıştı. Üniversiteden can arkadaşın Hale’nin doğum gününü, o ünlü otelin tepesindeki barda kutlamaya gitmiştin kocanla.
İstanbul ışıl ışıl ayaklarınızın altındaydı. Tüm arkadaşlarınız gelene kadar aperatif içkilerinizi alıp, sohbete dalmıştınız.
Hafif hafif çalan müzikle birlikte dans eden çiftleri de seyrediyordun.
Walz of Butterfly çalınca, dayanamadın, arkadaşlarınla sohbet eden kocana,
“Hadi biz de dans edelim sevgilim” dedin. Valslere bayılırdın.
Yaptığın vals figürleri, sarışın, yakışıklı yabancı adamın dikkatini çektmişti.
“Çok güzel dans ediyor” diye düşündüğünü hissettin.
Seni dansa kaldırmak istediğini belirten işareti yapmış, sen de onaylamıştın.
Seni izlemeye devam etmiş, kocanla dansınız bitince, içkinden bir yudum almaya fırsat vermeden hemen seni dansa kaldırmıştı.
İngilizce konuşuyordu. Güzel dans ediyordu. Belli ki o da senin gibi dans konusunda uzun yıllar eğitim almıştı. Müziğin akışına kendinizi bırakmış yakın dansa geçmiştiniz. Etrafınızdakiler belli etmeden sizi izliyordu. Siz ise etrafınızda kimse yokmuş gibi kendinizi iyice birbirinize bırakmıştınız.
Dansın bitmesine yakın;
“465 No’ lu odada kalıyorum. Bir saat sonra seni odamda bekleyeceğim, dansa orada devam edelim” demişti.
Dans bitince arkadaşlarının yanına döndün.
Kocan huzursuz olmuştu.
Hale, bir içki uzattı sana “çok güzel bir danstı” dedi, ortamdaki gerginliği yatıştırmak için…
İçkiler peş peşe gelince iyice çakırkeyf oldun. Bir taraftan da “465, 465…” diye içinden tekrarlıyordun.
Birden hatırladın bu numaranın nereden kafana takıldığını. Bu senin lisedeki numarandı. Sınıfınızdaki âşık olduğun çocuk gelmişti aklına .
Bir birinize deliler gibi aşıktınız. “İlki” onunla yaşamadığın için her zaman pişmanlık duymuştun.
“Keşkelerle yürümüyor hayat” diye geçirdin aklından.
Peş peşe aldığın içkilerle iyice keyifli hale gelmiştin.
Kocana “Lavaboya gidiyorum” dedin; ayrıldın gruptan.
Uzun süre dönmeyince kocan ve arkadaşların merak edip aramaya koyulmuşlardı seni.
Hale “sanırım eve döndü, kendini pek iyi hissetmiyordu” diyerek, seni korumaya çalışmıştı.
Grubun neşesi kaçmış, evlerine dönmüşlerdi.
Kocan eve gelince sabaha kadar uyuyamamış, ne yapacağını düşünmüştü.
Öğlene doğru kocanı telefonla aradın. “Babanlarda olduğunu” söyledin.
“Beni ne kadar da seviyordu hâlbuki. Bu duruma nasıl katlanabilir?” diye düşündün bir taraftan yüreğin burkularak.
“Aramızdaki yaş farkı önemli değil” demiştin, amcanın oğluyla evlenirken.
“Benimki, aşk mı? Yoksa kocamın toplumdaki konumuna saygı mıydı?…” diye geçirdin aklından.
Hiçbir zaman da ne olduğuna tam karar verememiştin evlendiğinizden beri.
Babanlarda kalmaya başlayalı on beş gün olmuştu.
Kocanın, uykusuz geceleri devam ediyor, seni özlüyordu, bu özlemde, senin taze bedenine olan özlem, daha ağır basar gibiydi….
Arkadaşlarının gözünde düştüğü durumu kurtararak seni tekrar nasıl eve döndürebileceği konusunda düşünceler kafasında uçuşup duruyordu.
En sonunda çözümü buldu. Karısına bir mektup yazdı.
“Bu mektubu, karıma özel göndermemem lazım” diye düşündü.
Olayı bilen herkesin haberi olmalıydı bu mektuptan.
Facebook’ a koydu mektubunu;
‘’Sevgili Karıcığım;
Dün akşam, bir rüya gördüm. Ulu, beyaz sakallı bir ihtiyar, senin günahsız olduğunu söyledi bana. Lütfen eve geri dön.
Kocan. ‘’
Erdener Ildız
29 Mart 2013-İstanbul