Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '20

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

GERİDE KALANLAR ( 2 )

Mardin’de Yaşayan Farklı Etnik, Dinsel Yapı ve

Bazı Geleneklerine Toplu Bir Bakış

Giriş:

Güneydoğu Anadolu bölgesinin şirin illerinden biridir Mardin, Güney illerimizin orta kapısıdır Mardin. Dicle bölümünde Diyarbakır, Siirt, Hakkâri, Şanlıurfa illeri arasında bir köprü olduğu gibi Irak ve Suriye arasında da komşuluk ilişkileri ileri derecede yüksek, tarihsel değerlere sahip kültürü ile bilinen, konuksever, yurtsever insanların yer aldığı adı dünyaca bilinen zengin bir ilimizdir. Milli Mücadele tarihimizde de düşmana yüz vermemiş, cumhuriyetimizin kurcusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de yanında yer almıştır.

Halk arasında gecenin altın gerdanlığı ve yiğitlerin, mertlerin diyarıdır diye anılır. Taşa şekil veren, taş yapılı eserleriyle ünlenen bir kenttir Mardin. MARDİN isminin menşei üzerinde çeşitli görüşler, rivayetler vardır:Mardin’in bulunduğu bölgeye yerleştirilen” Marde” kavminden geldiği, bu bölgeye hükmeden bir kralın Mardin isminde oğlunun hastalanıp havası ve suyu iyi olan Batı Kalesi’ne gönderildiği, burada iyileşmesi üzerine Kale’nin bulunduğu yerde Mardin isimli şehrin kurulduğu, Süryanice’de “Mukaddes Mara” kelimesinden geldiği,

 

Sasani, Komutanlarından Marius bu kenti imar ettiği için kentin adı yerine komutanın adının verildiği gibi, çeşitli rivayetler öncelere dayanır. Selçuklu Türkleri bu şehri fethedince Bizansların “Mardie”, Arapların “Maridin” ismini kendi lisanlarına uygun “Mardin” olarak değiştirmişlerdir. (1) Mardin tarihi M. Ö. üç bin senelik öncelere kadar gider. Bu şehirde, Hititler, Romalılar, Asurlular Selçuklular ve Artukoğulları hüküm sürmüşlerdir. Dicle ile Fırat’ın suladığı verimli, alüvyonlü Mezopotamya toprakları içinde yer alır.

Sözü buraya kadar getirmişken büyük gezgin Evliya Çelebi’den de bir alıntı sunmak istiyorum: Evliya Çelebi Mardin’den söz ederken “Tahtı Dara, yani Geride Kalanlar / Abdülkadir Güler 12 Kal’ai Mardin “başlığı altında söz eder. Kale’nin Hazreti Yunus tarafından imar edildiğini, burada bulunan bir Ejder’in bizzat Kendisi tarafından öldürüldüğünü, bu sebeple bu yere Kûh-İ Mâr” ve şehre de “Mardin” adını verildiğini “Seyahatname “adını taşıyan yapıtında söyler. . (2) Mardin kenti ve civarı farklı dinlerin bir araya gelip kardeşçe yaşandığı bir yerdir. Süryani Cemaati Mardin Metropoliti Saliba Özmen, Mardin’de farklı dinler arasında yaşanan kardeşliğin tüm dünyaya örnek olması gerektiğini söyler. Hıristiyanlar, Müslümanlar, Yezidilerin Mardin’de ve yöresinde asırlar boyu beraber yaşadıklarını hatırlatan Özmen, farklı inançlara mensup din adamlarının birlikte dua etmesinin mutluluk verici olduğunu ifade eder. 2004 yılında Mardin’de düzenlenen bir diyalog platformunda Hz. İbrahim’in aydınlığında dinler ve barış sempozyumundan memnuniyet duyduklarını ifade eder.

 

Süryani din adamı Saliba Özmen burada yaptığı bir konuşmasında aynen şöyle der: "Bizler din adamları olarak bölgemizde ve Türkiye genelinde barışın ve huzurun sağlanması için diğer Müslüman kardeşlerimiz olan din adamları ile birlikte dua ettik. Bence insanlar ne kadar çok birlikte dua ederlerse ortak değerleri ne kadar çok paylaşırlarsa dünyamız o derece daha da güzelleşir, huzur bulur.” diye ifade eder.

 

Mardin tarihli İle İlgili bilgileri asıl konu sahibi olan saygıdeğer tarihçilerimize, bilim adamlarımıza bırakarak Mardin Folkloru, Mardin ve yöresinde bilinen, yaşanılan, kuşaktan kuşağa bizimle birlikte sürüp, gelen bazı gelenekler ve göreneklerimizden bir kesit sunmak istiyorum. Toplum yaşantımızda insanların birbirleriyle yakından ilişkileri vardır.

 

İnsanoğlu kendini tanıdığı günden beri bu olgu ile hayatını devam ettirmektedir. İnsanı diğer canlılardan ayıran farklı kılan düşünebilme kabiliyetidir. İçinde yaşadığı topluma yararlı olabilme, aklını kullanarak, iş yapma, çevresine faydalı olma eylemi içinde yaşantısını sürdürmelidir. . Her toplumun kendine özgü birlikte yaşadığı kültür değerleri vardır. İnsan bu değerli ölçüleri ile toplum içinde yer alır. Atalarımızın bizlere bıraktığı kültür değerleri vardır.

 

Bu değerlerimizi kuşaktan kuşağa, yaşatmalıyız. Korumalıyız. Kültür değerlerine sahip çıkmayan uluslar tarihin haşin realitesi içinde silinip gitmişlerdir. Ulusların çağdaş uygarlık düzeyinde yerleri almaları için her şeyden önce kendi öz değerlerine önem vermeleri gerekir. İşte bu gün, bir araya geldiğimiz MARDİN’İ tanıtmaya çalışan Uluslararası Sözün burasında dinlerin, dillerin kardeşlik ve hoşgörünün güzel kenti olan yaşayan tarih Mardin konulu bu sempozyumu hazırlayan başta Marev Vakfı Mensuplarına, değerli Mardin eski milletvekilimiz sayın İbrahim Aysoy’a ve tüm emeği geçenlere bir Mardinli olarak teşekkürlerimi sunuyorum. Böyle güzide ve değerli bir sempozyumda bana bir konuşma fırsatını verdikleri için de ayrıca şükranlarımı sunuyorum.

 

Buradan yola çıkarak ben de sizlere özet halinde Mardin’in adet ve geleneklerinden bir kesit sunmak istiyorum. Her yörenin ve her bölgenin kendine özgü gelenekleri, görenekleri, adetleri vardır. Böylesine güzide ve değerli bir Sempozyumda hepsinden söz etmek olası değildir. Ben bir Mardinli olarak 1970’lerden bu yana Yakından ve uzaktan Mardin Folkloru bağlamında gelenekleri, göreneklerini araştırdım, yazdım. “Mardin Folkloru Gelenekler ve Görenekler“ adını taşıyan kitabımı Ankara‘da Marev Vakfı yardımları ile (224 sayfalık) bir kitapta topladım; kitabımı Marev vakfına bağışladım. (1998. ) Bunları yaparken de adeta gurur duydum. Çünkü ben Mardinliyim.“Mardin Haftası 14-17 Nisan 2008” etkinliği bu amaçlar doğrultusunda bu programı hazırlamışlardır. 

 

Bu programda ben de  halk Edebiyatı konusunda bir  bildiri ile  kaltıldım.  

NOT: Yazımız devam edecektir. Selam ve saygılarımla. 

Hoş ve esen kalınız efendim...

 

Abdülkadir GÜLER

02.10.2020-  SÖKE

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..