Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '10

 
Kategori
Siyaset
 

Geriye dönüşlerle AKP’nin sanat konusunda inandırıcılık problemi üzerine dağınık bir yazı

Geriye dönüşlerle AKP’nin sanat konusunda inandırıcılık problemi üzerine dağınık bir yazı
 

Giriş

AKP 8 yıla yakın bir zamandır iktidarda olmasına rağmen ne yazık ki belirli bir kesim tarafından –siyasi karşıtlık sebebi de dahil- bir türü ve ne yaparsa yapsın inandırıcı olamadı. Aka kara, karaya ak demek tarafların sürekli düsturu oldu. Sonuçta da AKP ile AKP karşıtları keskin iki saf oluşturdu. Toplum, bu iki safta, giderek derin bir ayrışmaya girdi. Daha kötüsü bu ayrışma bugün –maalesef- referandum vetiresinde (süreç) doruk noktaya ulaştı.

Melih Gökçek ve o meşhur sözü

Hatırlarsınız vakti zamanında Ankara’ya ‘cinsel öğeler’in ağır bastığı bir heykel yapılmıştı da Gökçek heykeli kaldırtmış ve “Tükürürüm böyle sanatın içine.” demişti. Bu söz aylarca tartışılmıştı hatta bu sözün sahibinden hareketle “Müslüman zihniyet” sanat düşmanı bile ilân edilmişti. Gökçek’in sözlerini savunacak değilim ama sanattan kimin ne anladığı meselesini elbette tartışabilirim. ‘Yaratıcı sanat’, ‘özgür sanat’ ‘özgün sanat’ nedir ne değildir, sanatçı toplumun değer yargılarını göz önünde bulundurur mu, bulundurmalı mı, gibisinden soru başlıkları yüzyıllardan beri tartışılmaktadır da zâten.

Sanatçının Evrenselliği ve Yunus Emre

Sanatçının ‘evrensel’e ulaşmak, ‘evrensel’e hitâp etmek gibi kaygısının olduğu da inkâr edilemez. Ama bu kozmopolitlik değildir. İçinden çıktığı milletin ‘yerli’ değerlerini eserine öyle bir temel yapar ki gerçek sanatçı, kimliğini yitirmeden ‘evrensel’i de yakalar.

Yunus Emre’nin eserlerine bir göz gezdirin ne demek istediğimi anlarsınız. Yunus Emre, ilham kaynağının ‘İslamiyet’ olmasıyla yerli ama verdiği ‘mesaj’lar açısından yüzde yüz evrenseldir.

Bakın ne diyor:

"Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz deği
Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil”

“Yunus Emre der hoca gerekse var bin hacca
Hepsinden iyice bir gönüle girmektir”

mısralarda geçen namaz, hacc gibi kelimeler Yunus’un yerliliğine işarettir. Ama “gönül yıkmak” “gönüle girmek” deyimleri, evrensel dünyada da karşılığı aynı olan “sevgi” kavramına götürür bizi.

Bakmayın siz yerli sosyalist eskilerinin Yunus Emre’nin ‘Müslüman’ kimliğini bilerek görmezden gelerek Yunus’a “hümanist” yakıştırması yapmasına. Son tahlilde Yunus Emre, Müslüman kimliği olan evrensel bir değerdir. Çünkü dervişim Yunus binlerce mısraı dile getirirken batıda “hümanizm” daha “sosyal bir cenin” bile değildi.

Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu için alınan yıkım kararı ve tepkiler

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, iki yıl önce Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu için yıkım kararı aldırmıştı mecliste. Ne gürültü çıkarmıştı ‘istemezükçüler!’ O günlerde tiyatro önünde protesto gösterisinde bulunan Bedri Baykam, Nedim Saban, Rutkay Aziz, Hüsnü Şenlendirici, Tarık Akan, Aytaç Arman, Müjde Ar, CHP’li İl Başkanı Gürsel Tekin gibi tipler neler söylemişlerdi neler? Yok yerine câmi yapacaklar, yok AKP sanat düşmanı… Hatta her ‘makarna’da birkaç karışımı değiştirilerek ‘sos’ hâline getirilen slogan bile hazırdı: “Muhsin Ertuğrul’a sahip çıkmak Cumhuriyet’e sahip çıkmaktır.” E pes!

Ben orada olsam bu davudî sesimle hepsini ‘gaz’a getirir (provokasyon bu işte) ‘Onuncu Yıl Marşı’nı da söylettirirdim. Hatta Hüsnü Şenlendirici’den ‘zurna’sıyla eşlik etmesini isterdim.

Şimdi içlerinde en dürüstü, en sâmimisi (kıvırmadan, bahane üretmeden) Hüsnü Şenlendirici. Her protestoda (Ne hikmetse hep de milliyetçi, mütedeyyin iktidarlara karşı protestolar bunlar.) Taksim’i mekân tutanların iç yüzünü göstermesi açısından söyledikleri de dikkate değer Şenlendirici’nin: “Ben o protestolara katılan en genç sanatçıydım ve sanırım biraz dolduruşa geldim. Değer verdiğimiz sanatçı büyüklerimiz orda yer alınca, ben de onlara güvenerek destek verdim.” (Bir iç seslenme: Hey yavrum Hüsnü hey! ‘Çağdaş yeniçeriler’ devri çoktan kapandı. Sanatçı dinozorların nesli çoktan tükendi.)

Yeni Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu

En son teknoloji ses ve ışık sistemleri ile döner sahnelerle donatılan Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu, 16 Ocak 2010’da, Başbakan Erdoğan’ın katılımıyla açıldı. 21 ay gibi bir zamanda ortaya çıktı bu bina. Ne “yobaz sosyalistler”in dediği gibi yıkılan binanın yerine cami yapıldı ne de Cumhuriyet elden gitti. Televizyondan gördüğüm kadarıyla mükemmel. Ferah bir ortam. Çok amaçlı bir salon olarak düşünülmüş olması da cabası. Bizim gibi “gariban taşralılar”a nasip olur mu orada bir tiyatro eserini seyretmek bilmem, ama ben şahıs olarak bir yolunu bulup mutlaka giderim Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’na. Şimdilerde Bursa Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu’nda gösterimde olan Necip Fazıl Kısakürek’in ‘Reis Bey’ eserine denk düşerse bu ziyâretim, ne kadar bahtiyar olurum anlatamam.

Yeni Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nun Açılışı

Açılışta Başbakan Erdoğan, Turizm ve Kültür Bakanı Günay, İstanbul Belediye Başkanı Topbaş’ı gördüm televizyondan. “İstemezükçü” protestocular yoktu ya da ben fark edemedim. Ben olsam çağırmazdım da ev sahibi Topbaş (bu tür işlerde kin tutmaz) onları utandırmak için çağırmış olabilir, “Alın size cami. Hadi vakti gelen öğle namazını edelim. “ iç konuşmasıyla.

Açılış kurdelasının kesiliş anı ve Emine Erdoğan

Emine Erdoğan’ı tören sırasındaki tavrını ne yalan söyleyeyim tasvip edemiyorum. Kurdeleyi tutarken arkasında yer bulmaya çalışan ünlü tiyatrocu ‘Nuri Kantar’ı, Tekin Akmansoy’u gördüğü halde makası ona teslim etmeyişini yadırgadım doğrusu. Oysa yerini ona vermiş olsaydı güzel bir “jest” yapmış sanata ve sanatçıya saygı budur işte, dedirtmiş olurdu.

 
Toplam blog
: 300
: 1022
Kayıt tarihi
: 13.06.10
 
 

Tarih, edebiyat, şiir, dil ..