Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '14

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Gezi : İzmir'de yeni bir sabah (5)

Gezi : İzmir'de yeni bir sabah (5)
 

İzmir’in geceleri de güzel, gündüzleri de. Hele iki gecedir deniz kıyısındayız. Aydede bütün haşmetiyle, dolunay biçimiyle denizin üzerinde kendini sergiledi durdu. Bak.. bak.. Ben mi güzelim; yoksa  İzmir mi daha güzel diye, sanki yarışmaya çıktı. O yarışmaya çıktı… Biz de ikisini de seyrettik… İkisine de on numara..!
 
Bir de mehtap için… Ne demiş şair :
 
“Biz Heybeli'de her gece mehtaba çıkardık, Sandallarımız neşe dolar zevke dalardık…” O Heybeli’de mehtaba çıkarsa; biz İzmir’de çıkamaz mıyız yani… Hem de mehtapla el ele… Karşıyaka kıyılarında; gazinolarda filan… Ellerimizde kadehler..!?
 
Ertesi gün : 11.Ekim.2014 (C.ertesi) Hele bir tarih düşelim de şaşırmayalım. Çünkü son zamanlarda bazı şeyler beni sık sık yanıltıyor..!
 
Ertesi sabah artık tatil günü, Cumartesi günü. Damat sordu:  “Nereye gitmek istersiniz?”. Ben aslında bugün Konak’tan Metro’ya binip kentin öteki yakasını görmek istiyordum. Daha çok Konak, Balçova, Üçkuyular… tarafına.. Çünkü çok zamandır oralarda neler oluyor bitiyor haberim yoktu.. Ama niye olmasın? Bilmeliyim neler olup bitiyor şu darı dünyada!!
 
Ama ağzımda çok şeyler geveledim ki, ailenin reisi bizi aldı, Karşıyaka’dan bir Dolmuş’a bindirdi. Önce Alsancak’a doğru yol aldık. Sonra Bornova’ya yöneldik. Bornova tarafını sevdim, hem daha yaşıllık; hem de caddeler daha geniş… İzmir burada çağdaş bir kent görünümüne kavuşmuş ama İzmir’lik’ten de çıkmış. Evet, Bornova… Bana çok yabancı. Hiçbir şey söylemiyor. Biraz daha yürüdük Ege Üniversitesine girdik. Aman ne güzel… Elini kolunu sallayarak giriyorsun. ODTÜ olsa yirmi tane belge sorarlar, yirmi tane de soru… Geldiğine geleceğine pişman ederler. Neyse ki İzmir’deyiz. Güzel bir üniversite. Bir ilaç araştırma enstitüsü kurmuşlar. Yeni ilaçlar peşindeler. Haydi hayırlısı.
 
Böyle gidiyoruz. Topal ayak, epey yürüdük… Üniversitenin ortasında bir Kafe’de oturup çay içtik dinlendik. Sonra Hastaneler, Klinik’ler… Geçtik. Üniversitenin sonuna geldik ki, çer çöp hep buraya yığmışlar… Oysa buradan geçilip, kocaman AVM’lerin içine gidiliyor. İnsan bakmadan geçemiyor. Biraz ayıp oluyor. Hem Üniversite için, hem de İzmir için…
 
Ve Damat bizi bir AVM kompleksine getirdi. Onlardan biri bize oldukça yakın, bildik. İsveç’li olanı. Biz sık sık Bursa’ya kaçıp, bu İsveç AVM’sine gittiğimizden onun ünlü köftelerine aşinayız. Oysa bizimkiler hiç bilmiyorlarmış :Bizim sayemizde öğrendiler. Ve kendimize güzel bir İsveç köftesi ziyafeti çektik. Ağzının tadını bilenler, bilir.. Bu köfte özeldir..! (Ve bizimkilerin sık sık buraya geleceklerine eminim..)
 
Bu İzmir’in Metro’ları kafamı karıştırıyor. Fakat oldukça çok Metro hatları yapmışlar ve hemen hemen her yere gidiliyor… diyecektim. Diyemedim. Bazı İzmir’liler bana kızabilir.!
 
Ama  İzmir’in Metroları’nda şunu gördüm. Yaşlı bir kimse gördükleri zaman genç çocuklar, hemen izci kesiliyor, ayağa kalkıp yer veriyorlar. Sevsinler. Çok takdir ettim. İnsanlık ölmemiş , dedim. Benden, İzmir’in izcilerine 10 numara…!
 
Yedik içtik, çarşıları dolaştık, haydi bakalım bir taksi, Metro durağı, oradan aktarma Karşıyaka Metro’su (Anlattıkça aklım karışıyor..) Büyük kentlerde zaten ömrün önemli bir kısmı git-gellerle geçiyor. Arabalarda, dolmuşlarda; İzmir’de gemide…Metro’da.. Gez Allah gez…
 
Bina, bina, bina… Kentleri çirkin çirkin binalar kaplıyor. İzmir’i de öyle… Onlar da yakın da yeniden yıkıp yapmaya başlarlar. Hatta yıkıp yapmaya başlamışlar bile…
 
Dönüşüm, dönüşüm , diyorlar. Yüz katlı ev yapmak, ev yapmak değildir. İnsanları ufak ufak yerlere tıkmak insanlığa aykırıdır; ruh sağlığına aykırıdır. Yanlış.  “Otur sıfır..”
 
Bence bahçesiz ev, ev değildir… Havuzsuz ev ev değildir… Al bu kadar da benden olsun. Kentlerde, her mahallede en az bir, iki Yüzme Havuzu olmalı.. Uygarlık bunu gerektirir. İnsanların suya uzak olmaları onların henüz uygarlaşmadıklarını gösterir. Olgun bir insan, yüzen, hatta iyi yüzen bir insandır. Yüzme bilmeyen insanda bir şeyler eksiktir. Nedense ben öyle düşünürüm. Bunlar bana özgü düşünceler. Kabul etmeyebilirsiniz.
 
Döndük, dolaştık Latife Anne Bahçesine düştük… Her keresinde dua ettim. Onlar sayesinde şu İzmir’de biraz yeşil gördük. Çay içilecek, sohbet edilecek yerler gördük.Tabii , İzmir’de “Aralık Sonu Ocakbaşı” ; “Mavi Bostan”, Magazin” gibi… Yerler de var ama . Artık oralara bu garibanın nefesi yetmez.. Gidenler gitsinler , güzel güzel eğlensinler… Bunlar ancak gençlikte yapılır. Biz gitsek bizi almazlar bile… Gerçi bu yaşta herkesten daha iyi dans ederim ama… Fokstrot mu dersiniz… Ça Ça Ça mı… Gelin bende görün … Neyse. O dansları yapan insanlar bile kalmamıştır. Şimdi yerlere yatıyorlar, debeleniyorlar… Al sana dans… Ha ha haaa… Ne zamanlara kaldık. Bunlar doğru dürüst vals bile yapamazlar. 
 
Kordelia’daki evimize geldik.. Kedilerimiz bizi özlemiş. Ne mırmırlar, fır fır fırlar… Sürtünmeler… Sev beni, demeler… Epey bir seviştik…
 
Dinlendikten sonra çıktık, hep beraber köşebaşındaki balıkçıya gittik. Adam , taze taze harika balıklar satıyor ve yanında da harika bir balık lokantası var… Oradan seçip beğeniyorsun, oturuyorsan biraz sonra, kızarmış, pişmiş balıklar geliyor. Envai türlü balıklar var. Bizim Marmara balıkları olduğu gibi… “Akya”  gibi  Akdeniz balıkları da vardı. Hele koca bir Akya’nın üzerine atlamadan önce bir adam çekip aldı ki, kan denen şeyler bundan çıkar.! Biz de Palamut, Tekir, Çinekop, Hamsi… karışığa razı olduk. Kimini kızartmış, kimini ateşte pişirmiş… Posta posta geldi.. Bir kadeh de…Neyse onu söylemeyeyim. Ayıp olur! Envai türlü mezeler… Masamızı donattık. Yedik içtik, söyledik… Son gecemizde  “ "te'sir-i muhabbetle yıkılmış müteellîm vîrâne dili bir dahî âbâd edecek yok ". diyerekten kendi kendimizi bir güzel avuttuk ve güzel bir ağız tadı ve hatırayla geceyi yaptık.
 
Eve geldik de. Sonra o gece ne yaptık ki biz! Hatırlamıyorum… “Yarın biz gidiyoruz.. Dedik. Bu kadar yetişir.”, “Aman olur mu..” dediler. Her şey çok güzeldi. İzmir gezimiz bir rüya gibiydi.. Tabii, anlattığımız bunlar… Anlatamadığımız. Gördüğümüz, gözlerimize inanamadığımız daha başka ne güzellikler.. Biter mi? İzmir bu…
 
İyi geceler. Yarın yine tren yolu…
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..