Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '20

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Gezi Edebiyatı ve Gezi Yazısı

GEZİ EDEBİYATI VE ÖRNEK GEZİ YAZISI
 
 
DURSUN ÖZDEN
 
 
Gezi Yazısı ya da Seyahatname nedir? Diyerek söz başlayalım… 
 
Bir yazarın gezdiği, gördüğü ve incelediği yerlerden edindiği bilgi, görgü ve izlenimleri yansıtan yazı türüne ‘gezi yazısı’ denir. Gezi yazılarında yalnız gezilip görülen yerlerin doğal özelliklerinin belirtilmesiyle yetinilmez. O yerlerdeki insanların gelenek, görenek ve zevkleri de tanıtılmaya çalışılır. Doğru bilgi ve gözlemlere dayalı gezi yazıları doğa, arkeoloji, tarih, coğrafya, toplumbilim, folklor gibi bilim dalları içinde, yararlı bir kaynak olarak değerlendirilebilir. Bu tür yazılar; merak etme, keşfetme, hayatı belgeleme gibi kişinin öğrenme ve yeni bilgilerle donanma istek ve arzusunu, sanatsal anlatım ve görsel destekle beslenme, ayrıca okurların genel kültürlerini geliştirmede önemli bir rol oynar.
 
 
Gezi yazıları, gerçekten yaşanmış bir hayat kesiminin, öyküsünün ürünüdür. Bu tür yazıların ağır basan yönü, anlatılanların dikkatli bir gözleme dayanmış olmasıdır. Yazar şüphesiz, gördüklerini anlatırken anılarından söz edebilir, birtakım yazılı veya sözel kaynaklardan yararlanabilir, karşılaştırmalar ve çözümlemeler yapabilir. Ancak tüm bu çabaların keskin ve sağlam bir gözlem gücünden kaynaklanması şarttır. Biz buna ‘görmesini bilme yeteneki’ de diyebiliriz. Gezi yazarları, uzun bir süre, daha çok insanların hiç gezip görme olanakı bulamadıkları coğrafyaları, kültürleri, ülkeleri, bölge ve kentleri tanıtma amacı gütmüşlerdir. Vahşi yabanıl yaşam, çevre ve doğal hayat, açlık, kuraklık, göç, savaşlar, su kaynakları ve su yolları, su medeniyeti, dip denizde yaşam gibi temalar ve görsel zenginlikler, gezi edebiyatının konuları arasındadır. İç geziler bir yana; kutuplar (Arktika-Antarktika), Afrika’nın balta girmemiş ormanları, çölleri ile Orta Asya, Güney Amerika ve tüm ana karalarda-kıtalarda yaşayan insan topluluklarının ilginç yaşayış biçimlerini, dans, müzik, mutfak ve spor kültürlerini tanıtan gezi yazılarının yanında; gittiğim ve mutlaka görülmesi gerekli bazı kentler şunlardır: Moskova, Havana, Santa Clara, Santiago de Cuba, Varadero, Trinidad, Karakas, Lapez, Santiago, Montvideo, Arizona, Alaska, Tokyo, Kuala Lumpur, Sarawak, Paris, Hartum, Poart Sudan, Suakin, Juba, Dofar, Tunus, Douz, Bamako, Kongo, Muscat, Salalah, Kuveyt, Katmandu, Yeni Delhi, Hanoi, Pekin, Şankay, Kunming, Şian, Kaşgar, Turfan, Toksin, Urumçi, Kızıl, Altay, Bişkek, Ufa, Yakutky, Kuznetky, Votkinsky, Kırım, Batum, Kazan, Mekke, Medine, Cidde, Şam, Laskiye, Malmira, Beyrut, Amman, Tahran, Şiraz, İsfahan, Yazd, Bakü, Bilesuvar, Bükreş, Rusçuk, Budapeşte, Sofya, Tulçea, Maçin, Üsküp, Selanik, Kavala, Nea Kalvari, Kozani, İskeçe, Ayan Oros, Midilli, Rodos, Roma, Mayarko, Londra, Berlin gibi büyük şehirleri anlatan yazılara da rastlanmaktadır. İnsanlar, kendi yakın çevreleri dışında olup bitenleri öğrenmek isterler. Kitaplarda okudukları, duydukları, haritada gördükleri kıta, ülke veya kentlerde yaşayan insanların gelenek ve göreneklerini merak ederler. Görmeyi hayal ettikleri yerleri, usta yazarların aracılığıyla tanımaktan, gezer gibi olmaktan zevk duyarlar.
 
 
Bir gezi yazısının kendi türünde değerli olabilmesi, bazı nitelikler taşımasına bağlıdır. Bu niteliklerden biri, okuyucu için ilginç görünüm, durum veya olayları kapsayabilmesidir. İkinci nitelik, gezilen yerler ile görülen şeylerin dış görünüşünden çok öze inen ve insanların iç dünyalarını yansıtan hususları gözler önüne serebilmesidir. Üçüncü nitelik ise, görülen yerler, kültürleri ve insanları, edinilen izlenimleri yalın, sürükleyici ve renkli bir öykü diliyle anlatabilmesidir. Gezi yazılarını, ele alınan konular ve anlatım bakımından ‘anı’ ve ‘röportaj’ türünden yazılara benzer bazı yönleri bulunur. Çünkü gezi, anı ve röportaj diye adlandırılan yazılar geniş ölçüde yazarın gözlem, izlenim ve yorumlarına dayanır. Bu nedenle bu türlerde yazılmış eserleri bir sınıflamaya tabi tutmak bazen güçtür. Bununla birlikte, her üç türün de birtakım ayırıcı özellikleri vardır. İyi bir okur bu özellikleri bilir veya belirlemede güçlük çekmez. Gezi türünün uzun bir geçmişi vardır. Bu günkü tanımına ve niteliğine tam uymasa da çok eski çağlarda gezi türünden sayılabilecek örneklerin bulunduğu bilinmektedir. Sümerler, Hititler, Frigyalılar, Lidyalılar, Hintliler, Persler, Romalılar, ve Helenler’den başlayarak, günümüze kadar çeşitli ülkelerden birçok gezgin, coğrafyacı, tarihçi, elçi, şair ve yazarlar, gezip gördükleri yerleri anlatan eserler meydana getirmişlerdir. Son 2 bin yılda ise, gezi edebiyatı daha bir zenginliklerle doludur. Fotoğraf makinası ve kameranın icadı ile gezi yazıları, zengin görsel dokularla güçlenmiştir…
 
Gezi Edebiyatına bir örnek, farklı ve özgün bir gezi yazısı ile siz değerli okurlarımı selamlıyorum, yeniden… Öncelikle, Gezi Edebiyatı tarihinde iz bırakan ve çok okunan, yerli ve yabancı bazı Gezi Yazarlarını anımsamakta yarar vardır. 
 
Bazı Yabancı Gezi Yazarları: Heredot, Strabon, Tarihçi Priskos, Klikyalı Zemarkhos, Marco Polo, İbn Battuta, Ibn Jubayr, Pausanias, Fan Chengda, Su Shi, Xu Xiake, Erling Kagge, Fraye Stark, David Livingstone, İsabella Bird, Fridtjaf Nansen, Kristof Kolomb, Xuang Zang, Gertude Bell, Junko Tabei, Heinrich Barth, Simon Grynaeus, Nasır Husrev, Ernest Hemingway vb.
 
 
Yerli Gezi Yazarlarımızdan bazıları: Piri Reis, Seydi Ali Reis, Gıyasettin Nakkaş, Ali Ekber Hatai, Tokatlı İbrahimoğlu Ahmet, Trabzonlu Mehmet Aşık, Keçizade İzzet Molla, Ömer Lütfi, Katip Çelebi, Yetmişsekiz Çelebi Mehmet, Celalettin Ezine, Ahmet Mithat Efendi, Namık Kemal, Ali Suavi, Ziya Paşa, Ahmet Haşim, Burhan Arpat, Reşat Nuri Gültekin, Cenap Şahabettin, Falih Rıfkı Atay, Saik Sabri Duran, Şükufe Nihal, Faruk Nafiz Çamlıbel, Sadri Ertem, Azra Erhat, Haldun Taner, Melih Cevdet Anday, Bedii Faik Akın, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Yavuz Bülent Bakiler, Yılmaz Çetiner, Atilla İlhan, Burhan Felek, Nevzat Üstün, Orhan Kural, Alpay Kabacalı, Dursun Özden, Nedim Gürsel, Zeynep Oral, Banu Avar, Mustafa Balbay, Yahya Benekay, Selahattin Batu, Özcan Yurdalan, Mehmet Emin, Ahmet İlhan, Ebru Erke, Ayhan Sicimoğlu, Saffet Emre Tonguç, İsmail Sarı, Tolga Özbek, Bahar Akıncı, Halil Çelik, Hakan Şen, Servet Somuncuoğlu, Halil Ömer Camcı vb. 
 
Yoleri Gezgin Derviş, Seyyah-ı Şaman, Modern Seyyah, Şair ve Turizm Yazarı sıfatıyla, hayatı belgelerken; Dünyanın 99 haline tanıklık etmenin ve bereketli Anadolu coğrafyasını arşınlamanın yanı sıra; pek çok gezgin coğrafyacıdan (bunların bir kısmı ise misyonerdir) farklı olarak; doğayı, kaybolan etnik halk kültürlerini, göçleri, savaş ve terörden acı çeken çocuk ve kadınları, sözlü edebiyatın folklorik zenginlikleri, insanlığın ortak mirası olan öteki değerleri, sanat ve estetiğin izlerini merakla keşfetmeyi ve hayatı belgelemeyi amaçlamanın yanı sıra; Andolu Su Medeniyetini ve su kültürünü yeniden keşfetmenin ve belgelemenin heyecanı, ayrıcalığı ve mutluluğunu yaşamaktayım. Bu nedenle okumanın, gezmenin ve yazmanın farkındayım. 2020 yılında; tüm ana karalarda (kıtalarda), insanlığı teslim alan mikro düşmana inat, makro yöntemlerle sokağa çıkma yasağının uygulandığı bu zor günlerde; sırt çantamda taşıdığım, örnek, farklı ve özgün bir gezi yazısı (İçinden Kızılırmak Akan Avanos) ile siz sevgili gezme isteği tavan yapmış, meraklı ve maceracı tüm tutsak okurlarımı selamlıyorum. Yeniden…
 
İÇİNDEN KIZILIRMAK AKAN AVANOS
 
İçinden Kızılırmak akan, şirin şehirlerimizden biri olan Avanos, Anadolu’nun orta yeri. Can suyu Kızılırmak’tan. Çömleği has topraktan. Güzel atlar diyarı Kapadokya’nın güzel insanları en az  toprağı kadar duru. Nice sevda türkülerine konu olan Kızılırmak kadar coşkulu ve şen şakraklar… Nevşehir’in bu şirin ve turizm potansiyeli yüksek ilçesi Avanos’a gitmek çok kolay. Kara yoluyla yurdun her yanından otobüs var. Hava yoluyla ise, Kayseri ve Nevşehir Havalimanlarına düzenli uçak seferleri yapılıyor. Nevşehir (Gülşehir) Hava Limanı’ndan Avanos’a servisle, 45 dakika ve Kayseri’den ise 1 saatte gelmek mümkündür.
 
Kızılırmak Nerelerden Geçer?
 
Kızılırmak, 1355 kilometre uzunluğu ile ülkemizin en uzun nehridir. Kızılırmak Nehri Sivas, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Aksaray, Kırıkkale, Ankara, Çankırı, Çorum, Sinop ve Samsun illerinden geçer. Nehir başlangıcından bitişine kadar bir çok ırmak, çay, dere gibi akarsuları da bünyesine katmaktadır. Kızılırmak üzerinde pek çok HES, baraj ve bentler yanısıra; tarihi ve asma köprüler ile mesire ve park alanları bulunmaktadır. Bereketli Anadolu topraklarına can veren Kızılırmak, bir tarım ve turizm zengin mirasımızı beslemektedir. 
 
İmranlı barajı sonrasında Sivas’ın İmranlı ve Zara ilçe merkezlerinden geçtikten sonra Hafik ilçesinin kuzeyinde Özdere Irmağını, biraz ileride Hafik ilçesinin kuzeybatısında ise Acısu Irmağını bünyesine katarak yoluna devam eder. Nehir bu birleşimden sonra Sivas il merkezinin kuzeyinden geçer. Sivas ilinin batısında Yıldız Irmağı, Kalın Çayı, Üsgülüç Çayı Kızılırmak Nehrine katılır. Bu noktadan sonra nehir Sivas il sınırları içerisinde Bağlararası Deresi, Bucak Deresi, Kadıraközü Deresi, Acısu Deresi ve Çubuksu Çayını bünyesine kattıktan Çermikler Barajı sonrası Kayseri il sınırlarına geçiş yapar. Kayseri sınırları içerisine giriş yaptıktan sonra Karaözü köyü yakınlarında bulunan ve 13. yy.da yapıldığı düşünülen Şahruh Köprüsü nehir üzerine inşa edilmiş, günümüzde de ayakta ve kullanımdadır. 
 
Yamula Barajı sonrasında Kayseri il sınırları içerisinde Karasu Deresini bünyesine katan Kızılırmak, Nevşehir iline geçiş yapar. Nevşehir ile Kayseri il sınırlarında bulunan Bayramhacılı Barajı sonrasında Sarıhıdır Hidroelektrik Santralinden geçerek yoluna devam eder. Nevşehir ili içerisinde Alaçoraközü Deresi ile birleşir ve yaklaşık 10 km Kırşehir – Nevşehir illerinin sınır çizgisinde akar. Kızılırmak’ın en güzel aktığı kant ise, hiç kuşkusuz Avanos şehridir.
 
Sonrasında Kırşehir il sınırlarına giriş yapan Kızılırmak, Kırşehir il sınırlarında Köşkerliözü Deresi, Höşür Deresi, Bezirganözü Deresi, Kılıçözü Deresi ve Gökler Deresi ile birleştikten sonra Aksaray – Kırşehir sınır çizgisinde Hirfanlı Baraj gölünü oluşturur. Hirfanlı Barajı ve Baraj gölü Ankara – Kırşehir il sınır çizgileri üzerinde bulunur. Bu sınır çizgisi üzerinde Hirfanlı ve Kesikköprü Barajları bulunur. Sonrasında Kırıkkale tarafında bulunan Kapulukaya Barajını besleyerek Kırıkkale şehir merkezinin batısından yoluna devam eder.
 
Kırıkkale – Ankara sınır hattında ilerledikten sonra Çankırı il sınırlarına giren nehir Terme Çayını bünyesine katar ve Çorum iline giriş yapar. Delice Çayı, Beşdut Çayı ve Dağarlık Deresi birleşimi sonrası Obruk Barajını besler. Daha sonra Arkut Çayı, Kavşak Çayı sonrası Çorum iline bağlı Osmancık ilçe merkezinin ortasından geçer. Koca Çayı birleşimi sonrası yaklaşık 40 km E80 Karadeniz Karayoluna paralel olarak devam eder. Karadeniz Yolu Yönünü doğu tarafına çevirerek Sinop il sınırlarında Boyabat Barajını besler. Sinop – Samsun il sınırlarını belirleyen Kızılırmak nehri bu sınır çizgisi üzerinde ayrıca Altınkaya Barajını ve Derbent Barajını besler. Son olarak Bafra ilçe merkezinin batısından geçen Kızılırmak Nehri Karadeniz suları ile buluşur.
 
Kızılırmak neden kırmızıdır, mavidir?
 
Sivas'ın İmranlı ilçesinden, Kızıldağ’dan doğup, 9 il sınırlarından geçerek Samsun’un Bafra ilçesinden Karadeniz'e dökülen Kızılırmak; 1355 kilometre uzunluğu ile ülkemizin en uzun nehridir. İsmini renginden alan bu nehir, tamamen olmasa da uzun bir mesafede kırmızı akar. Bir çok türküye ve sevda öykülerine de esin kaynağı olan Kızılırmak, Nevşehir’in Avanos ilçesinde en görkemli görselini almaktadır. 
 
Kızılırmak, İmranlı ilçesindeki Kızıldağ'dan doğuyor. Kızıldağ'da anlaşılacağı gibi ismini kırmızı toprak yapısından almaktadır. Dolayısıyla oradaki litolojik birimler, kayaç birimlerinin rengi kızıl. Mesela kırmızı topraklar, kızıl topraklar kayaç litolojik birimi olarak bilinir. Irmağın erozyonla getirdiği malzeme, o kırmızı topraklar dolayısıyla suya karışınca da kızıl oluyor. Yani o kızıllık jeolojik yapıdan kaynaklanıyor. Kızıl doğup berraklaşıyor. Kızılırmağın’ın Sivas'ın İmranlı ilçesinden başlayan kızıl yolculuğu, Karadeniz’e varana dek, berraklaşmaktadır. 
 
Kızılırmak’ın son durağında, yani Bafra’da Anadolu’nun tatlı can suyu ile Karadeniz’in sevdalı mavisi, birbirine hasretle kucaklaşıp, öpmektedir.  Elbette siz, bu eyleme imrenip de, yakınlarınızla temasta bulunmayın bu günlerde… Her şeyin zamanı var… Damda yıllarca tek başına ve çok zor koşullarda yaşayan tutsak insanları düşünün yalnızca… Ve özgürlük denen bu belalı sözcüğün kıymetini anlayın lütfen… Kitap okuyun ve düşlerinizi yazın… İçeride ya da dışarıda, sessiz çığlık atın… Islık zamanı dedim ya size… Yılmaz Güney’in “Kızılırmak, Kara Koyun” filmini ve Muharrem Ertaş’ın “Kızılırmak” bozlakını anımsadım, yeniden… Bir de Avanoslu Halk Ozanı Bekir’in “Nuri’yi aldı Kızılırmak” ezgisi, yüreğimizi dağladı… Organik tarımcı, şair dostum Osman Yüksel’in Avanos Bağ Evindeki, sazlı-sözlü çığlığına eşlik eden, gençlerin bağımlı kötü alışkanlıklarıyla savaşan, şair Mutlu Çelik’in ağız dolusu gülüşü, tam da bu günlerin sigortası gibi moralimizi yükseltmekte…
 
Kızılırmak Nehri’nin bir başka hüzünlü öyküsü de bir yürek acısı olarak hep anımsanmaktadır. Dar ağacında, dostun bir tek gülü ile parelenen Pir Sultan’dan, Madımak yangınında çınlayan gökyüzü ile hesaplaşan ve binlerce insanın kırılmasına neden olan korona belasından damlayan köpük köpük al kan, Kızılırmak’ın kırmızı akmasına neden olduğu varsayılmaktadır…
 
Kızılırmak, Avanos’ta bir başka sevdalıdır
 
İçinden Kızılırmak akan şirin şehir Avanos’un bazı güzel insanlarından söz etmek istiyorum. Bu insanlar, su kullanım bilinci ve çevre koruma kültürü  ile Anadolu Medeniyeti zengin mirasını, zor koşullarda hep korumak için çalışan, gönlü güvercinli ve sevda yürekli can dostlardır… Bölgeyi kirleten bazı mafya uygulamalarına karşın, yöre kültürünü ve doğayı koruyan, idari ve yerel yöneticiler birlikte, vatansever bu güzel Avanos sevdalısı olan şiir bakışlı bu insanlar, bölge turizmine katkı sağlamak için sevgilerini sebil eylemekteler… Bölgede yerli malı üretimi teşvik eden çevreci,  tarım ve ziraat uzmanı Yücel Kesen, rehber Ali Rıza İltez ile fotoğrafçı ve gazeteci Metin Yıldırım başta olmak üzere; pek çok Avanos sevdalısı dostların, bölgenin tanıtımına katkısını hiç kimse görmezlikten gelemez. Hiçbir tatsız olayın meydana gelmediği, etkinlikler süresince Avanos’un ne kadar barış ve huzur dolu olduğunu hissettim. Konuştuğum emniyet mensubu genç komiserler genelde beldenin böyle olduğunu söylediler. Doğrusu huzur buldum.
 
İçinden Kızılırmak akan, sırdaş yaşam yeri Avanos’ta, bize bacalardan el sallayan perilerden arta kalan yitik zamanlarda; gün batımında çılgın ve uçuk konuklarına el sallayan Erciyes, Melendiz ve Hasan Dağı; “Kar ile Kor” efsanelerine ve yabanıl yaşamlara göz kırpan, doğa dostu ve koruyucusu, fotoğraf sanatçısı Dr. Lütfi Dokuzoğlu’nun sırdaş ve şen şakrak sevdalarına tanıklık ediyordu…  Salı ertesi, iyi akşamlar Perşembe demeden daha, türkünün şinanayında şenlik vardı…
 
Nevşehir yolu üzerinde bulunan ve bölgenin tek kapalı yeraltı dehlizleri arasında kurulu olan Kültür ve Turizm Bakanlığı onaylı ilk özel Güray Çömlek Müzesi de turizm potansiyeli olarak mutlaka değerlendirilmeli. Ünlü türkücü Edip Akbayram ve şair Mutlu Çelik’in de yaşam alanı olan, Kapadokya’nın gözbebeği Nevşehir’in bu şirin ilçesi Avanos’da ne yenir ve ne içilir diye düşünmeyin. Konuk severliği ile ünlü şair, gazeteci ve organik tarımcı Osman Yüksel’in bağ evindeki havuz başında ve cevizli çardakta organik kahvaltının tadı damağımızda. Büyük Avanos Otelinde, Hititler üzerine roman yazan şair İbrahim Tokmak’ın Kapadokya şarabı eşliğinde ikram ettiği testi kebabını tadınız. Kapadokya coğrafyasının ve kültürünün dünyaya tanıtımına büyük katkıları olan, özellikle Fransız gezginleri Kapadokya bölgesinde atla-balonla gezdiren ve profesyonel turizm rehberi olan Osman Nuri Diler’in damak tadı ile Kirkit Pansiyon’da sunulan Anadolu mutfak kültürünün sunulduğu akşam yemeğinde, çömlekte pastırmalı kuru fasulyenin yanında, domates turşusu yemeyi unutmayınız. Kapadokya’nın bereketli bağlarında yetişen öküzgözü, şiraz ve öteki üzümlerden yapılan kırmızı şarap da içilecek şeylerin başında geliyor. Bölgede yaygın olarak üretilen ve boş zamanlarınızda yiyeceğiniz patates kızartması ve kabak çekirdeği, midenizi yatıştıracaktır.
 
Kızılırmak çamurundan yapılan çömlek ve seramik sanatı ile ünlü Avanos’u iki yerleşime ayıran Kızılırmak üzerinde, iki önemli köprü bulunmaktadır. Bunlardan ilki, tarihi taş köprüdür. Diğeri ise, 13. Yüzyılda yapılmış olan Selçuklu Alaaddin Camisi önünde yer alan asma köprüdür. Gelin ile damadın farklı yönlerden gelerek, asma köprünün ortasında kavuşmaları ve kendilerini sallayarak dans etmeleri, özgün ve unutulmaz bir nostalji olarak hep yapılmaktadır. Asma Köprü üzerinde ve içinde kaz ve ördeklerin koro halinde şarkı söylediği Kızılırmak çevresinde, fotoğraf çektirmeyi, bir başka güzel anı olarak saklayınız. Kapadokyalı halk ozanlarının dilinden düşmeyen ağıt, bozlak ve türkülerde Kızılırmak; halı ve kilim dokuyan, çömlekçi güzeller ve beyaz atlı süvarilerin bildik öyküleri yankılanmakta… 
 
“Kör de bilir Avanos’un yolunu, testi bardak kırığından bellidir…” dizelerinin yazarı Aşık Seyrani’nin yanı sıra; bir başka halk ozanımız Enver Gökçe ise, halı ve kilim dokuyan Avanoslu sürmeli ve kınalı güzel kızları, şöyle tanımlamaktadır: “Ömrü billah mektep yüzü görmedi, bu kadar nakışı nerden belledi, kirtim kirt, kirtim de kirt…”
 
Kızılırmak Avanos’a akar, Avanos Kızılırmak’a bakar
 
Sivas, Kızıldağ’dan çıkan ve çok sayıda yaşam alanına cen vererek ve Anadolu’nun beline dolanarak akan, Samsun’un Bafra ilçesinden Karadeniz’e dökülen, Türkiye’nin en uzun nehri Kızılırmak’ın pek çok öyküsü bulunmaktadır. Bu yazı ise; Kırmızı örtülü kaynağından Avanos’a dek, Kızılırmak kıyısını seyirlik yol güzergahı olarak seçen atlı turistlerle birlikte; balonla, atla ve yaya olarak, peri bacalarının yer üstü ve yeraltı sırdaş mazgal öykülerine tanık olmanız; bağ evlerinden yankılanan kirkit seslerine eşlik eden, pekmez yapan güzellerin ağıt, ninni ve sevda bozlakları ile iç içe girip akan, sulu sepken ve çağlayarak Kızılırmak suyuna karışan göz yaşlarının sırdaş ve bildik yalın ve süssüz, bir o kadarda imge yüklü öyküsüdür… Kızılırmak’ın bir başka sevda öyküsüne esin kaynağı olduğu, Avanos’un belleğine kazınan, sıradan bir yaşanmışlıktır. Yoleri gezgin derviş rehberliğinde ve şiir sıcaklığında; Kızılırmak kıyısında, dört mevsim, farklı güzellik ve özelliğe sahip olan Avanos’un konuksever, dost insanları sizi çağırıyor, yeniden… Her zaman ve her koşulda…
 
Avanoslu Selahattin’in Heykeli yeniden dikildi
 
Güzel atlar diyarı Kapadokya’nın bereketli topraklarına ve bölgeye can veren Kızılırmak Nehri sayesinde, İç Anadolu Bölgesinin kurak kara iklimi, Avanos’ta bir nebzede olsa ılıman olarak hissedilmektedir. Avanos’un kendine özgü doğa, kültür, sanat, turizm ve organik tarım özellikleri vardır. Kızılırmak, pek çok sevda öykülerine, şiirlere ve hüzünlü halk türkülerine esin kaynağı olmuştur. Bölgeden epeyce verimli halk ozanları yetişmiştir. Zamanın Kültür Bakanı Fikri Sağlar döneminde (1996), Avanos’ta yapılan ve iki kez kaybolan, ünlü halk ozanı Avanoslu Selahattin’in heykeli; Avanos Kaymakamlığı’nın girişimi sonunda, Avanos Halk Eğitim Merkezi yanındaki parka yeniden dikildi. Bu olay, Avanos halkını sevindirdi. Şimdi türkü çığırma zamanı… Türküler susmasın, türküler kanamasın diye, dostlukla…
 
Peri bacaları arasında sevdalı bir bulut gibi süzülen, ateşli al atların özgür yelesine tutunan, yitik zaman ışığını aralayan ve yaşamında zaman zaman kaçamaklar yapan kimi gezginlerin mola yeri olan ve içinden Kızılırmak akan ve bir doğa harikası güzellikler sunan Avanos’un tanınmasına, yer altı mazgallada şarkı söyleyen çömlekçi ve kilim dokuyan güzellerin dudak izinde anlam bulan, kültür ve folklorik zenginliğinin yaşatılmasına katkı sağlayan bazı yerel ve ulusal sanatçıların büyük payı olmuştur. Bunlardan biride; Anadolu Bülbülü olarak ün yapmış, Bıttıcının Selahattin olarak da bilinen, saz ve söz sanatçısı Selahattin Ercan Küçükdağ (1910 - 5 Şubat 1973)’ın taş plak kaydında yer alan; “Gökte Yıldız Ellidir”, “Gökteki Yıldızın Üçü Terazi”, “Karşı Bağda Sıra Sıra Bademler” ve “Taşa Çaldım Ayva ile Narımı” adlı türküleri dinliyorum, yeniden… Avanoslu Selahattin’in bazı plaklarını, o dönemin ünlü Ürgüplü halk ozanı Refik Başaran’la birlikte doldurduğu da bilinmektedir. Avanoslu Selahattin’in yaşadığı dönemin tanıklarından alınan bilgiye göre, sanatçı; “Kahpe felek değirmenin döndü mü?” adlı türküsünü, Atatürk’e okumuş ve Atatürk tarafından beğenilmiştir. İşte bu güzel türkünün sözleri şöyle:
 
“Kahpe felek değirmenin döndü mü?
 
Bağın, bahçen sular gibi doldu mu?
 
Ben yaparım, sen yıkarsın bendimi,
 
Döne döne, nöbet bize geldi mi?
 
beyler geldi mi?
 
Ben yaparım, sen yıkarsın bendimi,
 
Döne döne, nöbet bize geldi mi?
 
beyler geldi mi?
 
Kova kova indirdiler alınan,
 
Kollarımı bağladılar şalınan,
 
Elin gönlü dünya dolu mal ilen,
 
Benim gönlüm bir suna boylu yar ilen,
 
beyler yar ilen.
 
Elin gönlü dünya dolu mal ilen,
 
Benim gönlüm bir suna boylu yar ilen,
 
beyler yar ilen.”
 
 
KAYNAKÇA: Dursun Özden’in gezi kitapları ve belgeselleri: Uygur Karızlarına Yolculuk, Uygur Karızları, Turfan Karız Cenneti, Uygarlık Harikası Karızlar, Şankay’dan Şian’a, Beyaz Piramit ve Terracota Savaşçıları, Asya’nın Güvenlik Kuşağı Çin Seddi, Sibirya 10 Adım, Kutuplarda Dans, Sibirya Müslümanları, Tuva Şamanları, Kam Kültürü Şamanizm, Sarawak Aborjinleri, Malezya Kelebek Vadisi, Şiirin Başkenti Şiraz-İran, Gül Baba ve Budapeşte, İbn Battuta’nın İzinde, Rüzgar Gülü Bakü, Pal Mira Yazıtları, Laskiye’de Raks, Kutsal Topraklarda Osmanlı İzleri (Cidde, Mekke, Medine, Tayf), Zemzem Suyu Mucizesi, Mekke Su Yolları, Kızıldeniz’de Osmanlı Tersanesi Suakin, Nil Sevdası Sudan, Sünnetli Kızların Feryadı, Juba ve Darfur’da Gerilla Çocuklar, Ummanlı Çocukların Deve Yarışı, Çölün Efendisi Tuaregler, Atlas Dağları’nda İmazigen Dansı, Afrika’nın Avrupası Tunus, Katalon İncisi Mayarko, Cem Sultan Zindanı Roma, Şar Dağı’nın Öte Yüzü Üsküp, Romanlarla Kırcaali’den Sofya’ya Yolculuk, Ayan Oros Erkekler Cumhuriyeti, Gelveri’den Nea Kalvari’ye, Mübadele Acısı, Simon Bolivar İzinde Venezuela, Küba Uzak Değil, Fidel’in Öyküsü, Castro’nun Atatürk Tutkusu, Küba Gezi Rehberi, Pepe Miço Aşkı Uruguay, İçinden Nehir Akan Şehirler, Suyun İzinde, Göbeklitepe Gerçeği, Anadolu Karızları, Anadolu Su Medeniyeti, Kaplıcalar ve Termal Turizm, Çermikler ve Sağlık Turizmi, Kartepe’de Kayak Keyfi, Dünya Çölleşiyor-Su Raporu, Kuruyan Göller ve Obruklar, UNESCO-IHP Su Forumu ve Hidrojeoloji Konferansları, İda Güzeli Sarı Kızdan-Troya Yiğidi Hektor’a Sesleniş, Uygarlık Burcu Bergama, Bergama Güzellemesi, Şiirin Yol Öyküsü, Han Duvarları Belgeseli, Niğde Güzellemesi, Karagöl Çığlığı Sessiz Toros Kurbağası, Sarıkeçili Yörüklerin Islığı, Kutsal Emanetler Niğde’de, Kar ile Kor Hasan Dağı Sevdası, Kapadokya’da Perilerle Dans, Su Altında Ayasofya-İznik Kapıları, Amasya Ferhat Su Kanalı, Samiramis Su Yolu-Urartu Kehrizleri, Zap Suyu Köprüsü, Işık ve Gölgenin Dansı Mardin, Hasankeyf’de Keyfim Kaçtı, Munzur Bereketi, Divriği Çamşıh’ta Semah Zamanı, Güneşi İçen Şafak-Nemrut, Cennet-Cehennem-Ashabı Keyf, Silifke Uzuncaburç Kehrizleri, Karamanoğlu Mehmet Beyin Otağı Balkusan, İvriz Bereket Tanrısı Çatalhöyük’e Bakar, Konya’dan Hanya’ya, Muş’tan Huş’a, Maçka’dan Maçin’e, Bafa’dan Yafa’ya, Efes’ten Milet’e, Pendik’ten Pekin’e, Trenle Dünya Turu, Dünyanın 99 Hali, Anadolu’nun 99 Hali… Daha fazlası için: www.dursunozden.com.tr
 
Toplam blog
: 157
: 363
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

ÖZDEN, Dursun; (d: 21.10.1950, Niğde, Türkiye). Gazeteci, Gezi Yazarı, Şair, Belgesel Dursun Özde..