Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Haziran '13

 
Kategori
Siyaset
 

Gezi Park'ta kaybettiklerimiz

Her halde yaşananların: Ağaç sevdasının ortaya çıkardığı doğacı bir eylem olduğunu düşünmüyoruz. Bu konu başlığı altında siyasilerin yaptığı açıklamalar hayli üzücü. Konunun derinini okuyabilecek kadar zeki olduğunu düşündüğüm siyasilerin halkı bu kadar saf yerine koymaları da düşündürücü.

-İktidar partisine: Sahip olduğun güç ve kibir ile insanlara tahakküm etmeyi tercih ettin. Kendinden önceki siyasal düzenin düştüğü hatalara düşerek kendinden olmayanları dışladın, kimi zaman da aşağıladın. Bunu da tıpkı kendinden öncekiler gibi demokrasi adına yaptın. “Güç”ün oluşturduğu manyetik alanın büyüsüne kapılan yandaş olan ve olmayanları, farkında olarak ya da olmadan kişiliksizleştirdin. Zira ülkenin kaynaklarını adalete değil kendinden olanlara teslim ettin (Tıpkı kendinden öncekiler gibi). Toplumun sadece Kürt ve İslâm çizgisine sahip olanlarını kurmakta olduğun düzen ile bütünleştirmeye çalıştın, devletin kurucu unsuru, ideolojisini ve bu duyguyu paylaşanları ihmal ettin. Milli bayramları değersizleştirdin, komünist, milliyetçi ve ulusalcı kanaldan beslenenleri ötekileştirdin. Çok basit olaylarda dahi kullanılmasına göz yumduğun jop, biber gazı vb. önleyici tedbirler ile demokrasiyi beslemek yerine bir “polis devleti” oluşturma izlenimi verdin. Yasakların, özgürlüklerinden daha fazla oldu. Her şeyden daha önemlisi, tarihimizde ilk kez toplumsal mutabakat ile ilk kez bir sivil anayasa oluşturmak gibi bir güzel hayal koydun önüme, bu hayalimi yıktın. Umarım yıkmakta gösterdiğin başarıyı yapmakta da gösterirsin.

Oysa ne büyük fırsattı senin varlığın. Sana yapılanları, yapmayarak, topluma adalet ve barışı getirseydin devlet ve halk kucaklaşacaktı. Bunu yapmadın. Ezik bir mağlup psikolojisiyle kalene atılan onlarca golün öfkesi ve hışmıyla hareket ettin. (Seninle dertleşme imkanım olsaydı sana söyleyecek o kadaaaaar çok sözüm var ki) Şimdi yapman gereken tek şey, polislerimizi geriye çekmek ve beklemektir. Fiziğin basit bir kanunu etki ve tepki. Etki görmeyecek bir halk uzun süreli bir tepki vermeyecektir. Halkın üzerine kolluk kuvvetlerini salmanın bir anlamı yok.

-Muhalefet partilerine: Öyle bir parti yok. Olmadığı içindir bunca öfke ve sıkıntı. Şimdi galeyana gelmiş bir halkın sırtından oy devşirme çabalarından vazgeçin. Hele ki CHP’nin Kadıköy mitingini iptal edip Taksim’e yönelmesi tam bir acizliktir. Bu sosyal patlamaya yapılabilecek en büyük saygısızlıktır. Yaşananları, parti-ler bünyesi altında isimlendirmek çabası ciddi bir şarlatanlıktır.

-Haber Kanallarına: Başta NTV, Haber Türk ve CNN Türk olmak üzere basın yayın organları sınıfta kaldınız, Cumhuriyet tarihinin her döneminde olduğu gibi siyasal iktidara göre konum alarak ne kadar sahtekâr ve ve satılmış olduğunuzu bir kez daha gösterdiniz bizi yanıltmadınız.

-Polislerimize: Yakınımda olan kardeşlerim bu işi yaparak ekmeklerini kazanıyorlar. Nasıl ki MEB’in “anlat” dediğini anlatmak zorunda isem onlar da İç İşleri Bakanlığı’nın “yap” dediklerini yapmaktalar, yapmak zorundalar. Bu sebeple tepkiler polislerimize değil onu yöneten ana kumanda masasına olmalıdır. Düşmanlaşmayalım, düşmanlaştırmayalım. Bununla beraber olay sürecinde, karşılarındakini rakip olarak görenler vardır muhakkak. Panzerlerinizi, düşmanlarınızın değil kardeşlerinizin üzerine sürüyorsunuz. Biber gazlarınızı düşmanlarınıza değil dostlarınıza sıkıyorsunuz.

-Ve şu an eylem yapan canııım insanlar: Eylem bence başarıya ulaşmıştır. Eğer ki eylemin duracağı yeri iyi tayin edemezseniz eylemdeki “samimiyet” tartışılır hale gelir. İktidara seçimle gelmiş ve her 100 kişiden 56’sının oyunu kazanmış bir partiyi iktidardan bu eylemler ile indirmek gibi bir fantezinin olmadığını ümit ediyorum. Eğer ki küçük bir azınlıkta olduğunu düşündüğüm bu yaklaşım hakim anlayış haline gelirse gerçek sıkıntı o zaman başlar. Seçimle iktidara gelmiş bir partiyi iktidardan seçimle indirmediğiniz sürece sosyal bir sorun hep var olacaktır. Enerjinizi seçim dönemlerine daha faal bir şekilde kullanmanızı öneririm.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir Suriye, Mısır, Tunus, Cezayir değildir. Bir “Türk baharı” gibi devşirme bir kavramı Türkiye’ye uyarlayamazsınız. Ülkeyi böylesi bir güç çatışması içine sokmak anlamsız. Eğer ki bu eylemler kolluk kuvvetlerinin yapacağı müdahaleler ile sindirilirse esas o zaman sorun başlayacaktır. Zira iktidar kibri okşanmış bir ruh haliyle özgürlükleri genişleten değil daha da sınırlandıran bir noktaya kayacaktır. Zira ruh hali buna çok müsait.

Bu hareket dışarıdan yapılan bir müdahale ile değil kendi iç sosyal dinamizm ile sonlanmalıdır. İşte o zaman eylem başarıya ulaşmış olacaktır. İşte o zaman, demokrasi ve erdem sahibi bir kültürün oluşmasına katkı sağlamış oluruz. Ülke olarak yöneteni ve yönetileniyle biraz daha sağduyulu davranmaya ihtiyacımız var.

Sosyal bilimlerin göreceliğinin doğuracağı riski üzerime alarak bu yazıyı kaleme aldım. Herkesin sosyal ortamda savaş tamtamları çaldığı bir zamanda, bir parça düşündürebilirsem ve farklı bir pencere açabilirsem kendimi mutlu hissederim.

 
Toplam blog
: 6
: 1366
Kayıt tarihi
: 27.01.09
 
 

İlk, orta, lise eğitimimi Samsun'da tamamladım. Lisans eğitimimi Eskişehir Osman Gazi Üniversites..