Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '13

 
Kategori
Güncel
 

Gezi Parkı olayları

Gezi Parkı olayları
 

Gezi Parkın'da protestocular dinlenmede...


Son günlerde İstanbul’da Gezi Parkı’nda ve Taksim’de meydana gelen olaylar hepimizi üzdü. Bu olayların bir kısmı Türkiye’nin diğer vilayetlerine değin sıçradı, gitti. İstanbul’daki bu olaylara binlerce kişi katıldı. Bayrağını eline alan sokağa fırladı. Herhangi bir haksızlığa bayrak kaldırmak elbette vatandaşların asli ve doğal, demokratik sosyal görevidir. Ben de İstanbul’da olsaydım bayrağımı elime alıp sokağa çıkardım. Toplantılara, protestolu yürüyüşlere katılırdım. Uygar bir şekilde sesimin çıktığı kadar da haksızlığa karşı direnirdim, uygarca bağırırdım. Lakin görevi başında bulunan emniyet mensuplarına taş atmazdım, otolarının camlarını kırmazdım. Kamu binalarına zarar vermezdim, kaldırım taşlarını, betonlarını kırıp polislere taş, sapan atmazdım. Vatandaşların iş yerlerine marketlerine ve otolarına zarar vermezdim. Gösteri yapanları elbette haklı görüyorum, ama yıkıp yıkmadan, ortalığı barut fıçısına çevirmeden.

Son zamanlarda hükümetin icraatında bazı yanlışları ben de bir vatandaş olarak görüyorum. AKP üç dönemdir yapılan seçimlerde halkın çoğunluğundan oy alarak bu ülkeyi yönetiyor. “Seçimlerin ana temeli sandıktan geçer” sözlerine eyvallah… Yanız bu tek başına yetmiyor. Çoğunluğu elinde tutanlar her kesimi kucaklamak zorundadır. Bir başka değişle gerçek demokrasi sandıktan çıkma bir hesaplaşma meselesi değildir. Gerçek demokrasi, milli iradeyi yalnızca seçimle hükümeti elinde tutanlar bu sadece hükümeti yeterli temsil etmez, unutmamak gerekir ki iktidara oy verenler ve vermeyenler kadar cümlesi milli iradenin bir parçasıdır.

Evet, AKP  çoğunlukla bu ülkeyi idare ediyor, lakin her istediğini yapmaya açıkça ortaya koymaya anlamına da gelmez. “Benim dediğim dedik ve çaldığım düdüktür” asla diyemez. Kendisine oy verenler ve vermeyenlerin tümüne saygı duymalı ve onları şefkatle kucaklamalıdır. Bunu düşünmeyen liderler çabuk silinir, giderler. İnsan yükseldikçe alçalmalıdır. Halkın gönlünde iz bırakanlar uzun ömürlü olur ve ebediyen halkın gönlünde yaşarlar… Bu makamlar hiçbir zaman kimseye baki değildir….

Bir vatandaş olarak son günlerdeki yapılan yanlışlardan bir tanesi şu alkol ve içki meselesine değinmek istiyorum. Ben şahsen alkol ve hatta sigara bile kullanmıyorum, kullanana da saygı duyuyorum. İçiyorsa parası ile içiyor kardeşim, kime ne? Ha şu var ortalığa zarar vermemek koşulu ile kim içerse içsin. Ben başbakan olsaydım bu meselelerle hiç uğraşmazdım. Bir başbakanın ona, buna “ “bir, iki ayyaşın çıkardığı kanunla bu memleket yönetilemez”  sözlerine asla katılmıyorum. Bir başka sözünde ise “ ben dindar gençler istiyorum” demesini de yerinde görmüyorum.  Bir de son zamanlarda İstanbul’da temeli atılan 3. Köprü meselesi. İstanbul’un yoğun bir trafik sorunu olduğunu biliyoruz, buna da tamam eyvallah diyorum. Ya adını” Yavuz Sultan Selim” vermesine ne dersiniz? 

Yavuz Sultan Selim kendi döneminde büyük bir devlet adamıydı. Ancak adının bir köprüye verilmesine işte büyük bir probleme sebep oldu. Türkiye’de bizimle birlikte yaşayan Alevi kardeşlerimiz vardır. Onların incinmesine gönlümüz razı değildir. Ben başbakan olsaydım bu köprünün adını  “Atatürk Köprüsü, “Yunus Emre Köprüsü “ veya  “Mevlana Köprüsü” adını vermeyi tercih ederdim. Bence bu ad verme olayı da aceleye geldi… Köprünün adı dediğim şekilde verilmiş olsaydı, o zaman hiç bir kimsen gıkı, sesi bile çıkmazdı.Belki bunlar  da bahane  oldu ...

Bunlar aslında planlı yapılan işlerdir. “Ağaçlara zarar veriliyor” diye ortaya çıkanlar daha sonra saksıları bile yıkıp, yakanları televizyonlarda ve mobese kayıtlarında gördük. Bereket versin Cumhurbaşkanımız Sayın Abdüllah Gül, Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’ın görüşmesi ve daha sonra CHP genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun köşke çıkması ortalık biraz olsun sakinleşti. Özellikle Sayın Bülent Arınç’ın” çevre duyarlığıyla hareket edenlere karşı aşırı şiddet gösterisi yanlıştır, haksızlıktır. O yurttaşlarımızdan özür dilerim. CHP lideri Sayın K. Kılıçdaroğlu ise bu olaylardan dolayı üzüldüğünü “bu olaylardan hepimiz ders almalıyız”  sözleri biraz olsun ortalığı yatıştırmış oldu.

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin bu sözleri ise tüm yurtta takdirle karşılandı. Ve inanıyorum ki kendi partisine de puan kazandırdı: Bahçeli aynen şöyle diyordu: “ Taksimdeki olayların değil içinde olmayı, kıyısında köşesinde dahi bulunmamız mümkün değildir. Biz dibi görünmeyen kuyulardan su içmeyiz. Tahrik ve kışkırtmalardan pay kapmak niyetiyle pusuya yatmayız. Biz yangından mal kaçırmak için köşe başında saklanan, karanlıktan faydalanarak heybesini doldurmaya çalışan çapsızlıkta hamd olsun olmadık. Olmayız ve olamayız. Tek seçenek meşruiyet sınırları içinde kalmaktır. Ne olursa olsun gaza gelinmemelidir. Ne olursa olsun çare demokrasidir, adres sandıktır “diyordu…. Sayın Bahçeli bu sözleriyle halkı olgunluğa ve sağduyuya davet ediyordu…

Cem  Vakfı Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. İzzettin Doğan'nın  da bu konuda üzüldüğünü  şu  cümlelerle belirtmek istiyordu: " Hükümetler yanlış iş  yapabilir...  Ama yurttaşlarımız büyük  bir sorumlulukla, ferasetle haklarının bilincinde olarak geri adım atmadan, başkalarının kendilerini kullanmalarına müsaade etmeden, suhuletle olayı götürmek zorundadır. Polisin yönetilmesinde büyük bir yanlış vardır Polisin gaziyla, baskısıyla karşı karşıya bırakılmamalıydı. Türk halkını  iyi tanımak lazım. Hatay'da Alevilerin, Sünnilerin barış içinde yaşadığı yerler dahil, ben de içlerinden biri olarak Türkiye Cumhhuriyeti vatandaşı olarak kendilerinden ricam, olaya suhuletle bakmaları.

Hükümetlerin yanlış iş yapmaları mukadderdir. Yani çok  fazla iş yapıyorsunuz arada hatalar da yapacaksınız. Bu şekilde değerlendirip, demokrasiyi akamete uğratabilecek eylemlerden uzak durmaları gerekiyor" diyerek hükümeti ve vatandaşlarımızı sağ duyuyulu olmaya davet ediyor...

Polislerin de inanılmaz bir şekilde biber gazı kullanmaları ve gençlerin üzerine panzerlerle orantısız olarak gençlerin üzerine yürümeleri de işin tadını kaçırdılar. Baskılar çok çirkin ve acı oldu. Ortalık iyice karıştı ve sinirler gerildi. Orada ajanlarda vardı, Provokatörler ise ortalıkta kol geziyorlardı. Aslında ortalığı en çok yakıp yıkanlar bunlardı. Öte yandan bazı genç kızlarımızdan polislere “kardeşim, ağbi” diyerek çiçek verenler de vardı. Hatta engelli oldukları halde, bazı protestolara katılan ve pankart açanlara da polislerin bizzat yardım ettiklerini de gözden kaçmadı.

Ayrıca sosyal medya'nın kışkırtmasıyla ortalıkta Gezi Parkı eylemlerinin provokasyona (  kışkırtma ) dönüşmesinde büyük etkisi oldu… Abartılı yalanlar anodns edildi. Sosyal medya platformu Tiwitter’daki “ 23 kişi öldü ve polis panzerleri eylemcilerin üzerinden geçti “ şeklindeki yalanları ise ortalığı daha çok karıştırdı. Halkı galeyana getirmek için tahrik edenler vardı. Maalesef bunların içinde adını vermek istemediğim bazı milletvekilleri bile vardı. Bunları bizzat basında hem okuduk ve hem de televizyon ekranlarında gördük…

Gezi Parkı’nda ve Taksim’de gençlerin haklı olarak bir direnişi, protesto yürüyüşü idi. Ortalığı kırıp dökmeden uygarca yapılsaydı daha iyi olmaz mıydı? Lakin vatandaşa pahalıya mal oldu. Türkiye genelinde 70 milyon dolayında maddi bir hasara yol açtı. Eylemlerde 280 iş yeri, 6 kamu binası,103 polis otosu,207 özel araç, 1 konut, 1 polis merkezi, 11 AKP hizmet binası zarar verdiklerini medyadan öğreniyoruz. Antakya' da bir gencimiz ( Abdullah Cömert ) bir hiç uğuruna öldürüldü. Ailesinin acılarını yüreğimde paylaşıyorum, bu gence ve ailesine yazık olmadı mı? Anacığının yüreği yanmadı mı? Bunların faturası ve hesabını kimler verecek, kimler ödeyecek?

Ayrıca yüzden fazla yaralı gençlerimiz de vardır. Bunlar yakışmadı doğrusu…. Bu eylemler ve protestolar daha uygarca yapılamaz mıydı? 

Ben bu satırları bir vatandaş olarak Miraç Kandili gecesinde yazıyorum. Yüce Milletimizin birlik ve beraberlik sevgi ve saygı çemberi içinde yaşamalarını diliyorum. Bu olaylardan dolayı üzülüyorum, eğri oturup doğru konuşalım bu olaylardan dolayı kim kazandı? Halkımız provokasyonlara, bölücü, yıkıcı ve ajanlara söylenen yalanlara, kurulan planlara, hazırlanan tezgâhlara inanmadı ve aldanmadı, sağduyu hâkim oldu.

Parti olarak MHP liderinin yapıcı ve birleştirici konuşmalarıyla Sayın Devlet Bahçeli kazandı. Hiçbir zaman unutulmamalıdır ki Türkiye’de sağduyu hâkimdir. Herkesin ve özellikle siyasetle uğraşan aktörlerin bunları iyice düşünmesi gerekir.

Sözün özü, yapılan olaylar Türkiye’ye ağır bir faturaya mal oldu..Vatandaşlarımız zarar gördü. Muhalefet olsun, iktidar olsun duygusal olmaktan öte biraz olsun düşünmelerini diliyorum. “Nerede hata yaptık” bir değerlendirme yapmalarını yararlı görüyorum. Büyüyen ve gelişen Türkiye’nin düşmanları çoktur, bu düşmanlara fırsat vermeyelim.

Unutmayalım ki hepimiz bir gemideyiz. Bu gemi delinirse vay halimize!... Türkiye’yi bir iç savaşa sürüklemek isteyenler vardır. Bütün yollar demokrasiyle birlikte sevgi ile saygıdan geçer. Aydınlık, bereketli, mutluluk dolu yarınlar için düşünmek zorundayız. Zaman nelere gebedir bilinmez, bekleyelim, görelim.

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..