Gezi Parkı olayları

Bütün dünyaya parmak ısırtacak kadar yüksek bir kalkınma ve demokratikleşme çabası içine giren Türkiye'mizin, bu çabalarını boşa çıkarmak ve sekteye uğratmak isteyen iç ve dış düşmanlar, en küçük bir fırsat yakalayınca neleri yaptıklarını gösteren bir aynadır Gezi Parkı eylemleri.

Ülkemizdeki demokratik olgunluktan da yararlanmak suretiyle Gezi Parkında ve ülkemizin diğer bazı illerinde gerçekleştirdiklleri eylemler nedeniyle pek çok kamu malına zarar verilmiş, kimi vatandaşlarımızın özel mülkiyetlerine zarar verilmiş, ticari faaliyetleri kısıtlanmış ve hatta bazı vatandaşlarımızın da maalesef yaralanmasına ve de ölümüne neden olmuşlardır.

Bu eylemleri gerçekleştirenler, çevre koruma gayesini mi gütmüşlerdir.? Asla, tam aksine çevreye mahvetmişlerdir. Çevre koruma hassasiyeti olan vatandaşlarımızın duyarlıklarını kullanmışlar, iktidardan memnun olmayanların  memnuniyetsizliklerini kullanmışlar ve eylemlerine bu yollarla taraftar bulmuşlardır.

Demokratik bir ülkede yaşadıklarından dolayı bu eylemlerini  yapabilmişlerdir. Aksi halde diktatörlükle yönetilen bir ülkede böyle eylemler yapamazlardı. Diktatörler eylem yapanın kellesini uçururlar. Ama bunlar kırıp dökmüşler, yakıp yıkmışlar, sövüp saymışlar yine de bunları yapabildikleri ülkenin Başbakanını diktatörlükle itham edebilmişlerdir.

Hükümetten talep ettiklerine bakarsak daha iyi anlayabiliriz.

1-İstanbul'a üçüncü havaalanı yapmayın,

2-İstanbul'a üçüncü boğaz köprüsü yapmayın,

3-Gezi parkı ve çevresi ile ilgili düzenlemeleri yapmayın

Daha neler neler , bunlar gösteriyor ki, bu ülkeyi Başbakan değil biz yönetelim demek istiyorlar. İşte bunların demokrası anlayışları da böyle.

Eylemlere katılanların, içinde bir kısım yabanci  ülkelerden eylemciler yakalanıp tutuklanmışlardır.

Nasıl oluyor da bu yabancılarla bizim yerlilerimizin çıkarları aynı doktada buluşabilmiştir.? Herkesin bu sorunun cevabını iyi düşünmesini isterim.

Bizim muhalefet liderlerimizin bazıları da bu eylemlere cani gönülden destek vermişlerdir. Beni asıl üzen de burasıdır.

Özellikle bizim çaresiz ana muhalefet liderimiz Kemal bey, esip kükremeye başlamıştır. Buradan birşeyler elde edebilir miyim diye can atmıştır. Ama eli boş döndü zavallının. Zira böyle durumlarda iktidar partisinin uğradığı mağduriyet onun daha da büyümesi sonucunu doğurur. Zavallı muhalefet liderimiz Kemal bey'in bu gerçekten de haberi olmadığı anlaşılmıktadır.

Muhalefet liderimiz, Kemal bey daha muhalefette iken ülkemize bunca zararlar verenlerle beraber oluyor da ya maazallah iktidar olsa halimiz nice olur bir düşünün.

Kemal bey'in iktidar olmak gibi bir gayesinin olmadığını da biliyoruz. Zira iktidar adayı olan bir siyasi partiden beklenen bu davranışlar değildir. Ondan beklenen, gelecekte ülkeyi hangi alternatif plan ve projelerle yöneteceğini anlatmasıdır.

Buradan tüm halkımıza şunu söylemek isterim ki; ülkemiz iç ve dış düşmanların amansız tehdidi altındadır. Kalkınmamızı ve güçlenmemizi istememektedirler. Bu düşmanlar, masumane duygu ve düşüncelerle muhelefet yapan vatandaşlarımızı da yanlarına çekerek kendilerini güçlü göstermeye çalışmaktadırlar.

Kimse bunlara kanmasın ve inanmasın.