Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '15

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Geziyorum... 6. Alaçatı Ot Festivali, Urla Şarapçılık ve Uzbaş Botanik Bahçesi

Geziyorum... 6. Alaçatı Ot Festivali, Urla Şarapçılık ve Uzbaş Botanik Bahçesi
 

Objektifimden...


Hadi yine yollardayız. İstikamet Alaçatı…

En son Yeni Foça kültür gezisinden sonra, hastalık, ameliyat derken, ara vermiş olduğum gezi ve yürüyüş etkinliklerine, İZDOT (İzmir Doğa Tutkunları Derneği) ailemle, yine bir kültür gezisi ile yeniden başladım.

Yağmura rağmen ve de yağmuru ardımızda, İzmirlilere emanet ederek çıktık yola. Zaman zaman o bereket dolu berrak damlalar yol boyu bize eşlik etse de, kahvaltı için mola verdiğimiz Urla iskele’de peşimizi bıraktı ve Gökyüzü’nde pırıl pırıl bir Mart Güneş’i parladı, tüm haşmeti ve sıcaklığı ile. Baharın eşsiz güzelliğini, tabiatın yeniden uyanışını, yeşilin en güzel halini ve mor pembe kır laleleri, papatyalarla, çiğdemlerle rengârenk süslenişini seyrede seyrede, mis gibi kokusunu içimize çeke çeke muhteşem bir gün geçirdik.

Alaydı çatıları, tomur tomur açmaya hazırlanan mimozaları ile karşıladı bizleri Alaçatı. Bu yıl 6.cısı düzenlenen ve gün geçtikçe bölgesellik özelliğinden sıyrılarak, ulusallaşan ve de enternasyonal bir gelişmişliğe doğru hızla yol alan 6. Alaçatı Ot Festivali nedeni ile tüm Alaçatı sokakları renklenmiş, bir bayram şenliğine bürünmüştü. Yerel, mahalli idareciler ve işletmecilerin de desteği ve önderliği ile  Alaçatı Ot Festival’i Çeşme yarımadasını, İzmir’i ve Ege’nin sınırlarını aşmıştı. Yörede yaşayan kadınların Ege bölgesine has otlar ve bitkilerle hazırladıkları yiyecekler, gelen misafirlerin beğenilerine sunulmuştu ki neler neler vardı. Enginarla hazırlanmış dolma ve pilavlar, ebegümeci, cibes, şevketi bostan, turp otu, kuzu kulağı ile hazırlanmış zeytinyağlı yemekler ve de salatalar. Envai çeşit otlarla hazırlanmış börekler ve çörekler.

Festivalin en ilgi çeken ve zirveye yerleşen ürünü ise festivale özel olarak hazırlanan ‘’Otlu Dondurma’’ idi. Keçi sütü ve ebegümeci, anason, zerdeçal, defne ve adaçayı ile hazırlanmış dondurma, ziyaretçilerden tam not aldı.

Alaçatı Ot Festivalinin bu yıl ki ana teması ‘’ebegümeci’’ otu idi.  Ege de yetişen, pembe çiçekleri mor çizgilerle süslü ebegümeci, hem şifa olarak kullanılan hem de salata ve yemekleri yapılan şifalı bir bitki.  Halk arasında ‘’kazankarası’’ diye de adlandırılan ebegümeci ile yapılan yemekler de festival kapsamında düzenlenen yemek yarışmasında dereceye girmek için birbirleriyle yarıştılar. (Ebegümeci ile hazırlanan farklı lezzetleri de bir başka yazımda sizlerle buluşturmayı planlıyorum.)

Alaçatı’ya ve Ot Festivalinin görsel şölenine veda ederek, başka diyarlara uzanmak için yola koyulduk, Urla’ya doğru. Oldum olası Urla’yı çok severim. Çok güzel, deniz kıyısında ve sakin bir ilçedir. Vay vay vay neler neler varmış, şuracıkta. Hem de ne kadar yakınımızda, bilmediğimiz, görmediğimiz.

Genç bir girişimci, atılımcı, duyduğunda insanı gururlandıran işler yapan bir girişimci; Can Ortabaş’ın doğaya olan aşkı ile hayallerini birleştirdiği ve onun bu hayallerine ortak olan, ortakları ile birlikte hayata geçirdikleri UZBAŞ botanik bahçesi ile Urla Şarapçılık tesislerinde bulduk kendimizi.

İlk önce, tesisin içerisinde gelen özel misafirlerin de konaklayabileceği şık bir butik motel olan ve modern cihazlarla el değmeden şarap üretimi yapılan UZBAŞ şarap tesislerini gezme fırsatımız oldu. Tesisler son derece düzenli, temiz ve şık bir görünüme sahipti. Şarap üretiminin ana kaynağı olan Anadolu’nun şarap üretimine katkısı olan ve çok eski çağlarda da şarap üretilen bir alan olduğu tarihi kalıntılar ve teraslarla da belirlenen Urla’da ki bu şarap tesislerini Deniz Beyin mihmandarlığında gezdik ve bilgilendik.

Deniz Bey‘’350 dönüm bağda beyaz ve 20 ye yakın türde kırmızı üzüm türlerinden Cabarnet Sauvignon, Shiraz, Merlot, Sangiovese, Nero d'avola, Cataratto gibi uluslararası türlerin yanında Anadolunun en iyi şaraplık üzüm türlerinden olan Boğazkere, Bornova Misketi'nin yetiştirildiğini, bu yetiştirilen üzümlerden beyaz üzümün kabuk ve çekirdeklerinin yine bağlarda gübre olarak kullanıldığını, kırmızı üzümün ise kabuklarının şaraba tat, çekirdeklerinin ise renk vermesi açısından ayrılmadan fermente edildiğini, bir yıl süresince tanklarda bekletilen şarabın, bir yıl da mahzende ve 90 derece nemli ortamda; Fransa’dan getirtilen ve maun meşe ahşap fıçılarda dinlendirildikten sonra içerisinde bulunan tortulardan ve birikintilerden arıtılarak, filitreden süzülmek suretiyle yine el değmeden şişelenerek, satışa sunulduğunu’’ anlattı. Bu bilgiler ışığında fotoğrafladığım tesisi de yazımın ekinde fotoğraflarla sizlere sunmaya çalışacağım.

 URLA ŞARAPÇILIK tesisinden sonraki durağımız da yine aynı arazi içerisinde kurulmuş bulunan ve Can Ortabaş'ın bir başka hayalini gerçekleştirdiği UZBAŞ BOTANİK BAHÇESİ idi. 2000 dönüm arazi üzerine kurulmuş bulunan botanik bahçesinde 350 dönüm kullanım alanında, Dünya’nın çeşitli ülkelerinden getirtilmiş bulunan 54 çeşit palmiye ile birçok tropikal bitkinin üretiminin yapılmakta olduğunu gözlemledik ki hiç duyulmadık, bilmediğimiz özellikte bitki ve ağaçları görme ve de tanıma fırsatını yakaladık.

Örneğin tarçın ağacı vardı. Tarçın, bu ağacın kabuklarından elde edilmekte imiş. Ayrıca yılda yarım santim büyüyen ve baktığımızda 700 yıllık ağaç olduğunu söylediklerinde hayretler içinde kaldığımız, dikenli gövdesi ile ‘’Maymun Tırmanmaz’’ ağacı ve Japonya da yetişen ve içinden ‘’Otoban Geçer’’ diye nitelendirilen o denli büyüyebilen Japon Kavağı ile tanıştık. Ayrıca Türkiye menşeli 400 yıllık zeytin ağaçları ve türlü bitki ve de kaktüs çeşitleri vardı. Bazı tür tropikal ağaçların, kışın soğuktan ve rüzgârdan etkilenmemeleri için tek tek kumaş ile sarılarak korundukları anlatıldı. Ve… En çok ilgimizi çeken de Avustralya kökenli, simsiyah isli gövdesi ve tepesinde 3 metreye ulaşan tohumlarını ihtiva eden uzantıları ile orman yangınlarından ve ateşten etkilenmeyen tek ağaç türü olan ‘’Black Boy’’ diye adlandırılan yine palmiye türü olan bir ağacı tanıdık. Bu ağaç 3 metreye yaklaşan tohum deposu uzantılardan tohumlarını 250 metre kadar uzağa fırlatarak, neslini sürdürme ve çoğaltma özelliğine de sahip bir ağaçmış. Bu ve bunun yanı sıra çok değişik cins ve çeşitte bitkileri inceleme şansına eriştik ve ben bu güzellikleri de fotoğraf kareleri ile  sizlerle paylaşmayı yeğledim.

İzmir’den başlayan gezimizde, Alaçatı ve Urla’nın o eşsiz güzelliklerini bizlere yaşatmayı planlayan başkanımız Murat Sezer Geçer ve ekibine de çok teşekkür ediyorum. Zira görülecek, gezilecek, öğrenilecek ve bilgilenilecek o kadar cennet köşemiz var ki…

Bir başka diyardan, bir başka güzellikteki yeri/leri ve de bilgileri içeren gezi notlarını da paylaşabilmek dileği ile sevgiler sunuyorum…

 

Ay Şen

 
Toplam blog
: 533
: 1375
Kayıt tarihi
: 14.11.10
 
 

Aydoğdu; kızgın güneşinde Ağustos'un, sararmıştı altın sarısı başaklar. Kırlangıçların göç dansın..