Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '15

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Geziyorum... Şirince

Geziyorum... Şirince
 

Objektifimden...


Şirince yolları dar dar...

Hayatın, insanın karşısına ne çıkaracağı, ne ile karşılaştıracağı hiç mi hiç belli olmuyor. Bu bazen mucize kabilinden olaylarla vuku buluyor bazen de kurduğun planlar değişime uğruyor, ister istemez. Bu hafta belki de defalarca plan yaptım. Planlar bozuldu, mutasyona uğradı ya da dumur oldu.  Plan falan kurmamak en güzeli. Spontane gelişsin her şey! Hatta iyi gelişsin diye de canı gönülden dilemek gerek.

İstanbul… Gideyim, gitmeyeyim… Bilet aldım, olmadı askıya aldım derken nasip Pazar günü yine İZDOT’ LA yollara düşüp şirin mi şirin, ŞİRİNCE’ YE gitmek varmış.

Nisan ayının kara kışı andıran günlerinden sıyrıldık sanıyorum ve umuyorum. Zira bugün biz dâhil, bütün İzmirliler sokakta, kırda bahçede, gezmede ve de Şirince’de idiler.

Şimdi gelelim sadede.

Şirince… Ölmeyeyim görmeyince…

İzmir- Aydın otoyolundan Selçuk’a birkaç yüz metre kala, sol cenahtan sapıldığında, 8 kilometre uzaklıkta kıvrıla kıvrıla, sarp ve dar yollarından gidilen, şipşirin bir dağ köyü.

Şirince doğumlu Yunanlı yazar Dido Satiriyu’nun ‘’Benden selam söyle Anadolu’ya isimli kitabında özlemini nakşettiği satırlarda anlattığı, mübadele öncesinin Kirkice’si, Kirkince’si ya da Çirkince olarak adlandırılan Şirince. 1930 yılında İzmir Valisi Kazım Dirik Paşanın ismini Çirkince’den, Şirince’ye değiştirdiği şipşirin köy. Yerli halka gezimiz esnasında bunları sorduğumuzda’’ biz hiç duymadık!’’ dediler nedense! Bilmediklerinden midir, yoksa beğenmediklerinden midir? Bilinmez…

Eski kaynaklarda ‘’Dağdaki Efes’’ diye de adlandırılan bu dağ köyünde yaşayan Rumlar ile Kavala’lı Türkler, 1923 yılında mübadele yöntemi ile yer değiştirmişler ve bu Rum köyünde Türkler yerleşmişler. Rumlardan kalan mahalle ve evlerin eski ihtişamlarını koruyamadıkları da söylemler arasında.

Maya Takvimini çözümlediklerini iddia edenlerin ‘’22 Aralık 2012’de Dünya’da Kıyamet Kopacak ve tek Şirince sağlam kalacak’’ demeleri ile Şirince, adını tüm Dünya’ya duyurmuş ve kimi korkudan kimi meraktan gelen binlerce kişiyi ağırlamıştı. Yerli, yabancı turistler, yazılı ve görsel medya ordusu, korkusuzu, meraklısı Şirince’nin yolunu tutmuşlardı. Dağ taş insan olmuştu ama Kıyamet kopmamıştı.  ‘’Kıyamete 5 kala’’ Şirince şöhret olmuştu.

Köy halkı kısmen tütüncülük ile geçimlerini sağlamakta, şeftali ve üzüm yetiştirmekte iken şimdi hem meyve özlü şarapları, hem de turizme yönelik ticaret ile geçimlerini sağlamaktalar. Köyün içerisine girdiğiniz zaman;İstanbul’da ki Kapalı Çarşının ya da Kemeraltı’nda ki Kızlarağası hanın bir minyatürünü görüyorsunuz.  El yapımı bebekler, kurutulmuş şifalı otlar ve rengârenk turistik eşyalar gelen ziyaretçilerin beğenilerine sunulmuş durumda.

Şirince sokakları, dar ve yokuşlu. Yerlerde tarihi dokuyu hissettiren taşlarla döşeli. Köyün içerisinde, sokaklarda dolaşırken zorlanmadım değil. İki tane kilise olduğunu söylediler. Birini hiç bulamadım. Diğeri ise şu an restarorasyon görmekte idi. Kilisenin ön bahçe kısmında bulunan dilek havuzuna ise dilek dileyip para atmayı da ihmal etmedim. Parayı atarken de etraftaki esnafa ''bu havuza herkes para atıp, dilek diliyor da! Sonra bu paraları kim topluyor? '' diye sordum. Hani toplamasalar kilolarca bozuk para birikmiş olurdu şu ana kadar! Gençler bu soru karşısında gülümsediler. Yine de para atmaktan vaz geçmedim. Dilek Allah'tan, havuz, para vesile. Ya tutarsa!

Çarşı içerisinde en çok ilgimi çekense İstanbul Fatih’ten gelerek, Şirince’ye yerleşen ailenin yaptığı Sanatsal Cam ve Cam ürünleri oldu. Camı, ateşin karşısında dans ettirerek, türlü renk ve şekiller almasını sağlayan Tarık usta’nın elinden çıkan bin bir renkte cam eşyalar ve takılar görülmeye değerdi.

Bahara yeni yeni merhaba diyebildiğimiz Güneş’li bir Nisan gününde papatyalar alabildiğine yayılmışlardı her yere, hatta taç olmuşlar, çarşıda dolaşan kadınların, kızların saçlarını süslüyorlardı.

Şirince’de sayısız şarap evi vardı. Şarap evlerinde minicik kadehlerle şarap tadımı yapılıyordu, çeşit çeşit. Biz de kahvenin yanında bu tadımlıkların hepsinden nasibimizi aldık yudum yudum. Neler neler yoktu ki meyve şaraplarının içinde. Tut ki üzüm, şeftali, vişne, böğürtlen, karadut ve nar. En güzel meyve şarabını test ettim ve onayladım ki nardı. Elbette ki damak zevki herkesin farklı.

Ayrıca, Şirince Meydanında ki kahvede, Osmanlı usulü kızgın kumda pişirilen menengiç kahvesi de denemeye değerdi.

Ve... Bu arada unutmadan! Şirince'ye gittiğinizde yanınızda mutlaka nakit olsun. Zira bankaların ortak ATM'si var ve nakit temin etmeye çalıştığınız zaman, hatırı sayılır bir oranda komisyon ödemek zorunda kalıyorsunuz. Yerel halk banka kartı veya kredi kartı kullanmadığı için de maalesef o ATM ye uğramak farz oluyor.

Çok güzel bir günün anılarını içimizde saklayarak, akşamüstü veda ettik Şirince’ye, istikamet haftaya başka cennetleri keşfetmeye…

Bu gezimizde de Şirince’nin güzelliklerini ve tarihçesini anlatmaya çalıştım sizlere dilim döndüğünce.

Sevgilerimle…

 

 

Ay Şen…

 
Toplam blog
: 533
: 1375
Kayıt tarihi
: 14.11.10
 
 

Aydoğdu; kızgın güneşinde Ağustos'un, sararmıştı altın sarısı başaklar. Kırlangıçların göç dansın..