Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Eylül '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Gıda fiyatları bir nesli tehdit ediyor

Gıda fiyatları bir nesli tehdit ediyor
 

Bugün İstanbul’da haftalar sonra serin ve yağışlı bir hava vardı. Eylül ile birlikte bu serin hava, kavurucu sıcak ve bezdiren nem sebebiyle evlerinden çıkamayanlara sonbaharın bir müjdesi gibiydi.

O nedenle semt pazarı da her zamankinden sanki biraz daha kalabalık ama her zamankinden daha cansız, daha neşesizdi. Tezgah başlarına üşüşen yoktu. Semt pazarı demek, sebzenin meyvenin en ucuz olduğu, en bol alışveriş merkezi demekti. Pazarı turlayıp fiyatları gördükçe, daha düne kadar sıcaktan yanan halk, bu kez de etiketleri gördükçe üşüyor, donakalıyordu.

Fiyatlar uçuşa geçmiş.. Yakalayana helal olsun.

Mübarek ramazan ayı sanki yardımlaşma, dayanışma ayı değil de, fırsattan istifade edip, milleti soyup, soğana çevirme ayı. Kimse dur demiyor. Kontrol mekanizması yok, Halk

Kaderiyle baş başa..

Ramazan gelene kadar kilosu 40-80 arası değişen karpuz olmuş sanki avakado da Amerika’dan ithal ediliyor. Pazarda 1 lira, markette 125-150 kuruş kilosu. Dörtte biri de kabuk. Uzun ve sıcak yaz günlerinde orucunu tutan, akşam iftarda karpuzla bir serinleme şansı olan halka ceza gibi bir zam.. Yedirmediler karpuzu. İçi geçtikten sonra yarı fiyatına satarlar çöplerini.

Düne kadar 1-1.5 lira olan taze fasulya olmuş 3-4 lira. Boncuku 5 lira. Pazarda böyle. Marketi bilmem. Barbunya 2.5, salatalık 2 lira. Patlıcan, kabak nispeten ucuz!. 1.5 lira.. Sarmısak altını da geçmiş. 3 dan 1 haftada 8 lira oluvermiş. Sel mi bastı tarlaları, güneş mi kavurdu, ne oldu?... O da mı borsa gibi Bernanke'nin konuşmalarına endeksli?.

Şeftali Bursa’dan değil de Kanada’dan sanki. 3-3.5 lira. Zaten 3 tanesi 1 kilo. Tanesi 1 lira.

Ceviz yetişmiyor bu memlekette ya. Kilosu 10 lira. Kabukları dahil. Bamya 4 lira. O Çanakkale dedikleri iri domates 1 liraydı. O da 1.5 olmuş. Yalnız, pazarın acemisi iseniz işiniz zor. 200 gramı bulan kocaman, gazeteden üretilmiş kesekağıdına konan bu domateslerin yarısının ezik, çürük çıkma ihtimali oldukça fazla.

Her sene kilosu 50-60 krş. olan uzun sırık domatesler ise 1.5 lira. 1 lira olanı da var. Arasında sağlamını bulursanız.

Birde buçuklar var ona da dikkat. Fasulyaya 3 yazmış. Çaresiz ucu buldum diye tezgaha gidip malı aldığınızda sizden 50 krş daha isteniyor. Neden 3.5 muş!. Etikete bir daha bakıyorsunuz, dürbünler anca göreceğiniz bir 0.5 rakamı var. Barbunyada da aynı numara. İtira ediyorsunuz. Ayıp diyorsunuz. ‘’Amca diyor, git pazarı dolaş, böyle mal var mı’’? diyor.

Kardeşim malın güzelse 4-e sat 5 e sat, 7 ye sat banane. Ama fiyatı adam gibi yaz. İnsanların zaaflarıyla uğraşma, hile yapma. Anlamıyor. Ne yazık ki pazarda bunu şikayet edeceğin kimse bulunmuyor. Semt pazarını denetlemiyorlar, sadece makbuz kesip, tezgah parası alıyorlar.

Meydanlarda halka referandumda ‘’evet’’ deyin diye yırtınanlar aslında halktan o kadar uzak ve kopuk ki. Pazarda uçup giden fiyatlara aldırmıyor ve orada da evet propagandası yazılı kağıtlar dağıtmaya çalışıyorlar. Hiçbir şey kimsenin umurunda değil ve benim zavallı halkımın ‘’önce şu fiyatlara bak, sonra ver kağıdı’’ demek aklına gelmiyordu.

1 sene oldu et fiyatlarını çözemediler. Benzinde, tütünde, mazotta, doğalgazda olduğu gibi et te de Avrupa’nın, belki de Dünya’nın en pahalı fiyatıya tüketiyoruz. Daha doğrusu tüketemiyoruz. Alamıyoruz. Ne oldu onca ithalat?. O kadar hayvan getirdiler, kime yaradı? Beyaz et mi?. Kasapta kanatın kilosu 9.5 lira yazıyordu. Butu, göğüsü, pirzolalığı siz hesaplayın.

Bu işten sadece hayvanı ithal eden kazanıyor galiba. Hiç kimseye yaradığı yok.

İşin kötüsü hayvan yetiştiricisi de, çifçi ve köylü de kazanamadığını söylüyor. Kim kazanıyor?.

Yoğurt, süt, peynir ve temel gıdaların hepsi uçtu gidiyor. Bu işin sorumluları ortada yok. Çözümü yok. Umut yok. Bayramdan sonra ekmeğe de zam geliyormuş. Müjdeler olsun!..

Yarın Ağustos ayı enflasyon rakamları açıklanır. Gıda enflasyonu %1 i ya geçer, ya geçmez. Oysa gerçek zam oranı %20 den aşağı değildir. Birkaç ay önce yeni bir hal yasası çıkardılar. Böylece pahalılığa çözüm bulmuşlardı!!.. Durum ortada….

İnsanlar ucuz ve kalitesiz gıdaya yönelmek zorunda kalıyor. Sağlığını tehlikeye atıyor. Bakın geçen hafta en ünlü marketlerden biri 17 liraya kıyma satıyordu. Marketin ismine güvendik aldık. Kullanamadık. Karardı, tuhaf oldu. O kıymayı bahçede dört yavru doğuran kediye veriyoruz azar azar. Bari böyle sevaba girelim. Onun kısmetiymiş. Yedi, bir şey de olmadı!.

Nisan ayında trakyada tüm tarlalar sapsarı çiçekerl içindeydi. Kilometrelerce. Sonradan öğrendim. Kanola yağının yapıldığı bitkiymiş. Güzel bir görüntüsü vardı. TV de bir profesör onlar için ise ''ölüm çiçekleri'' diyordu. Değil mutfakta kullanmak, kapı menteşesine bile sürmeyeceğini söylüyordu. Bir de bu GDO lu besinler var şimdi, ne olduğu belli olmayan.

Öyle gözüküyor ki, gıda sorunu, ilerleyen yıllarda ülkenin en büyük sorunu olacak. Allah’ın her şey bol bol ihsan ettiği bu bereketli ülkede, gıda sıkıntısı çekmek bu ülke halkının kaderi olmamalı. Bu hükümetin tarım politikası yok, hayvancılık politikası yok. Kontrol mekanizması yok. Belediyeler ne iş yapar o da ayrı bir konu.

Yazık bu milletin zaten geçinemeyen emeklisine, işçisine, memuruna, dar gelirlisine,

Türkiye genç bir nüfus. Biz bu gençlerin eğitimin sorunu, işsizlik sorunu gibi temel meselelerini halledemediğimiz gibi şimdi de sağlıklı bir yaşam sürmeleri için şart olan beslenme hakkını da ellerlinden alıyor, onları yarınlarına yarı aç, yarı tok yetiştirmeye çalışıyoruz. Sonra da en az üç çocuk istiyoruz!. Alay eder gibi.

1 hafta sonra bayram. Ondan sonra da okul açılıyor!.. Sevinelim mi, üzülelim mi? Kıyafet, servis, bağış parası, v.s ellerinizden öpmeye hazırlanıyor.

Bayramınız kutlu olsun.

 
Toplam blog
: 465
: 918
Kayıt tarihi
: 15.01.09
 
 

İstanbul doğumluyum.. İstanbul'un  tramvaylı döneminden bu şehirde yaşıyorum. Gençlik yıllarında ..