Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '08

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Gidememek

Gidememek
 

Kalbin kopmuştur yaşadığın yerden. Ama ayakların hâlâ oradadır. Bir umuda bağlıdır belki; bir göreve, bir anıya, gövdesine kalp çizilmiş bir ağaca... Gün geçer; kalbinle ayakların arasındaki mesafe uzadıkça uzar. Bir türlü bir araya gelemezler ondan sonra... Oradasındır ama bir geçicilik yerleşir bütün hareketlerine. Taşınmak için toparlanan ama yeni bir yer bulunamadığı için bir türlü taşınamayan evler gibisindir. Eşyaların bir kısmı denklerde, bir kısmı orada burada. Aradığını bulamazsın; bulduğunu yerine koyamazsın.

Etrafındaki renkler değişmiştir. Zihninden şimdiden silinmeye yüz tutmuştur burası. Her şey bir eskilik duygusu verir. Herşeyin, herkesin üstünü görünmez bir toz tabakası kaplamıştır sanki, sen hariç. Sen gidecek olansın çünkü... Her gün geçtiğin sokak yabancılaşmıştır. “Bıktım buradan, gideceğim!” demişsindir her gördüğüne... Herkes önce üzülmüş ama sonra kabullenmiştir müstakbel yokluğunu. Kimileri “gitme” demiştir; kimileri “git, kurtul buradan”... Ama günler geçer sen yine oradasındır. Artık onlar da gitmeni ister. Seni gördükçe kendi gidemeyişlerini de hatırlayıp kızarlar.

Emanet bir valiz gibi beklersin.

Gitmeyi kafana koyduğun yerle yaşadığın yer siyahla beyaz gibidir artık. Ya da biri cennet biri cehennem... Buradaki insanlardan yorulmuşsundur, bu sokaklarda yürümekten bıkmış. Gitsen sanki hep meleklerle karşılaşacaksındır, sanki bacaklarına yeniden derman gelecek.

Belki hep sıcaktır burası; sıcaktan nefret edersin. Hep soğuktur ya da; soğuk, buraya duyduğun nefretle birleşir. Oysa gitmeyi planladığın şehirde ne sıcaktan bunalacaksındır ne de soğuktan titreyecek. Sonsuz bir bahar iklimidir orası... Uzaktaki bir sevgiliden söz eder gibi konuşursun gideceğin yerden.

Otobüsler, trenler, uçaklar, senden önce gidenler... Gözün hep onlardadır. “Bir gün ben de katılacağım size” dersin, "hele birkaç sefer daha yapın. Belki bir sonrakinde"...

Oysa gidip kurtulacağın bir yer yok. Ama gitmenin kurtuluş olmadığını ancak gidince göreceksin. Bildiğin her şeyi burada bırakacaksın. Tanıdığın herkes burada kalacak. Yeni yüzler göreceksin, gittiğin yerde. Yeni sokaklarda yürüyeceksin, yeni aşklara tutulacaksın... Onlar da eskiyecek bir zaman sonra. Aslında gideceğin yeni bir yer yok. "Yeni aşk" diye bir şey yok. Bir defterin değişik sayfalarını çevirmektesin sadece...

<ı>“Yeni bir ülke bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir”*

Her şehir ötekinin taşrasıdır. Olduğun yer bir başkasının taşrası... Gideceğin yeni bir taşra. Zamanla oradan da gitmek isteyeceksin. Söylemez mi kitaplar?: Bu dünyanın kendisi kocaman bir taşra...

Bir kez gittin mi artık vatanın “hiçbir yer”dir.

<ı>“Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. Başka bir şey umma” *

Yine de bir şehirden kopup da gidememek kadar kötüsü yoktur. Nereye gitsen kurtulamayacaksın; ama git. Dönersin sonra...

...

* Konstantin Kavafis - Şehir


Resim: http://groomit41.deviantart.com/art/waiting-for-23377469

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..