Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '09

 
Kategori
İzmir
 

Giderayak İnciraltı

Giderayak İnciraltı
 

Dün gece Gülçin, Burçin ve Bade İnciraltı’nda canlı müziğin de olduğu Turkuaz isimli bir mekana gittik. Hemen geri çıkacakmışız gibi de girişteki ilk sedirlere oturduk.

Uzun saçlı genç bir arkadaş elinde gitarıyla şarkı söylüyordu. İsmini bilmiyorum ama güzel söylüyordu.

Mekan boş gibiydi hatta bizim arkadaşlar “haftasonu olsa oturacak yer bulamazdık” dediler.

Keyifli bir mekan. Self servis olduğu için garsonlar tepenize dikilmiyor.

Elimizde yiyecekler drinkler Bade’nin çamaşırları ilacı meyva suyu krekerleriyle bayağı bir yer işgal ettik. Neyi eksik aldıysak Gülçin “ben geliyorum Bade’ye mukayyet olun” dedi ve gitti.

Biraz sonra elinde ayranla döndü. Söylenip duruyor, “beni bu taraftan içeri almadılar” diye. “Ne oldu” diye sorduk, kestirmeden değil de diğer giriş kapısından içeri almışlar. Yazık bu da “ama benim arkadaşlarım içerde kızım içerde bırakın da gireyim” demiş. Kapıdaki görevli ise “olmaz hanfendi güvenlik açısından bu kapıdan içeri alamıyoruz” demiş.

Bunları duyunca çok üzüldüm. Üstelik beni oraya Gülçin götürmüştü... Buradan o güvenliğe seslenmek istiyorum

Aşkolsun güvenlik kardeş, Gülçin’in ne kötülüğünü gördün de ona güvenmiyosun, melek gibi kız!

Gitar eşliğinde yiyeceklerimizi yerken görevliler önümüzdeki iki masayı birleştirdiler. Sonra bir baktık, yirmibeş tane kadın önümüzdeki masalara oturuyorlar. Sahneyle bütün bağımız kesildi. Baktık olacak gibi değil mekan boşken kendimize ortalardan başka masa bulduk ve hemen parkettik.

Uzun saçlı gitarlı çocuk gitti yerine beyaz giysili genç bir kadın geldi. Adı Derya’ymış. Turkuaz’da 8 senedir şarkı söylüyormuş... Hergün karşımıza çıkıp sanatçı geçinen birçok şarkıcı gitsin de Derya’yı dinlesin feyz alsınlar...

Güzel şarkılar eşliğinde mekan gittikçe kalabalıklaşmaya başladı sonra full doldu. Doğum günü kutlayanlar mezuniyet töreni kutlayan liseliler ve İzmir’e veda partisi yapan biz...

Biz kendimizi müziğe kaptırmışken Gökhan geldi. İlk dansını kızı Bade’yle yaptı. Bade babasını görünce sevinçten çıldırdı. Gülçin’de böylece nefes aldı.

Bade Derya’nın söylediği her şarkıya eşlik etti. Yirmi sene sonra Turkuaz’da Bade’yi görürseniz hiç şaşırmayın.

Müzik hızlandıkça ortam gittikçe hareketlendi. Hep söylerim, içki şişede durduğu gibi durmuyor...

İstek şarkılar başladı peçeteler arandı ve bulunamadı. Masaların üzerinde peçete yok. Hemen çantadan el yordamıyla kağıt mendil ve kalem bulundu.

Gökhan peçeteye, “İzmir’e veda edip İstanbul’a yerleşecek olan arkadaşımız için İstanbul Sokakları” şarkısını istiyoruz” yazdı.

Derya şarkıyı söylemeden önce sitem etti, “İstanbul’a gelince İzmir şarkısı söylettiremiyoruz” diye... İzmir şarkısı söylemeyen hemşehrilerime de teessüflerimi gönderiyorum... Derya harika sesiyle İstanbul sokakları’nı söyledi. Teşekkürler Derya...

Sonrasında arka masadakilerin “Koray” olduğunu iddia ettikleri ama başka masada bulunanların da “Haktan” diye tezahürat yaptığı arkadaş uduyla şarkı söylemeye başladı. Adından emin olamadığım arkadaş Ayhan Aşan’ı anımsatan şarkılar söyledi. Bir İstanbul şarkısı daha istedik. Gökhan iki peçete daha istek yazdı ama Ayhan Aşan kılıklı arkadaş istek şarkımızı söylememekte kararlıydı.

Vakit geç olmuştu. Bade zaten oynayıp zıplamaktan yorulup çoktan uykuya yenik düşmüştü bile. Hareket saatinin geldiğine kanaat getirip mekanı terkettik... Güzel, çok güzel bir geceydi.

Dünden bu güne çantamda kalanlar; Bade’nin antibiyotiği, Bade’nin minicik pembe penye hırkası... Birazdan yürüyüşe çıkacağım. Giderken de onları bırakacağım...

:) İyi bayramlar...

 
Toplam blog
: 1929
: 661
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

  Hayatı ciddiye almam, emeği çok ciddiye alırım. Dünyanın en vazgeçilmez üçlüsü; çocuklar, çiçek..