Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Kasım '18

 
Kategori
Resim
 

Gılgamış'ın Yaprakları / Ekrem Kahraman Sergisi

Gılgamış'ın Yaprakları / Ekrem Kahraman Sergisi
 

GILGAMIŞIN YAPRAKLARI
HATIRLAMA VE SÖYLEME ZAMANLARI!


EKREM KAHRAMAN SERGİSİ
8-30 Kasım 2018

“Cehennem'e bir kez uğrayanın
üstüne siner ölümün kokusu
Karışır aklı en sağlam olanın bile
Çekilir kanı, bağı bahçesi hastalanır
Çölleşir sulak tarlası bile...”

 

Bu alıntı günümüzden 5000 – 6000 yıl önce yaşandığı söylenen Mezopotamya'da kurulu Sümer kent devletlerinden Uruk kralı Gılgamış'ın,  öldükten ancak 1000 yıl kadar sonra yazının (çivi yazısı) keşfedilmesi sonucu kulak kulaktan kulağa yayılarak gelen trajik destanı sayılan Gılgamış Destanı'ın hemen girişinde yer alıyor.

Bilindiği üzere destan, bir canlı olarak güçlü insan cinsinin tipik temsilcilerinin ilklerinden sayılan Gılgamış'ın kadim Ölüm'e karşı Sonsuz Yaşam arayışının binlerce yıl öncesine dayalı tarihin en eski yazılı metni olarak kabul ediliyor. 

Mezopotamya'da kurulu Sümer ülkesi Uruk kenti kralı Gılgamış, Tanrılara Sonsuz bir Yaşam sunulurken neden İnsana sınırlı bir yaşam bırakıldığını insani ve toplumsal olarak sorgulayan efsanevi bir kişilik...

Ekrem Kahraman, Gılgamış Destanı'yla ilk kez, 1970 yılı başlarında henüz öğrenciyken Devlet Güzel Sanatlar Akademisi öğretim üyelerinden Belkis Mutlu'ya ait Efsanelerin İzinde kitabıyla tanıştı ve bir daha da hayatından hiç çıkarmadı.

Sanatçı, 2015 yılında kendisinden bir dergi için istenen Dante ve onun İlahi Komedya'sıyla ilgili bir yazı üzerine çalışırken İlahi Komedya'nın izleri onu önce büyük İslam düşünürlerinden Ebu'l Âlâ el-Maarrî'ye, sonra da daha derin bir etkiyle Gılgamış Destanı'na götürecektir.

Sanatçının kendi tanımlamasıyla Büyük İnsanlık sanki hep aynı yerinden, aynı neden durumdan ötürü sürekli pot vermektedir. Bir dizi paralel toplumsal, kültürel sıkıntı ve çıkmazın üst üste binmesiyle oluşan bu doğal, kendiliğinden potlar aklımızın ve gözlerimizin basiretine sert bir biçimde çarparak kendi kırılgan gerçekliğini unutkan hafızalarımıza ve kafamıza kafamıza vurmaktadır sanki: Mezopotamya kültürlerinin tarihe geçirdiği Gılgamış Destanı'ndan, yine aynı dönemlerde ortaya çıkan Zerdüşt dininin etkin din adamlarından Arda Virâf'ın Ardavirafname'sine, Gılgamış Destanı ve Ardavirafname'den Homeros'un İlyada'sına, Homeros'tan Elealı Parmenides'in gerçeklik  arayışına çıktığı Doğa Üzerine şiirine, Parmenides'ten Vergilius'un Troialı kahraman Aeneas'ın epik destanına, Vergilius'un Aeneas'ından Hz. Muhammed'in Miraç Gecesi meseline ve oradan da Dante'nin İlahi Komedyası'na varana kadar bildik bütün kadim destansal ya da dinsel anlatılar aynı imgesel insanlık çizgisini sürdürürler. Bu, tarihsel kadim bir anlatı geleneğidir. Aralarında binlerce yıllık zaman dilimleri, katmanları sıralansa da söz konusu bu dinsel, yarı dinsel, destansal metinler aslında hem birbiriyle iç içedirler hem de birbirine eklemlenip yenilenerek gelişen geleneksel -edebi- metinlerdir. Belki de günümüzde yeterince fark edilmese de muhtemeldir ki sonsuza kadar da yinelenmeye devam edecek...”

Kahraman, bu yoğun etki ve duyumlarla başladığı Gılgamış'ın Yaprakları dizisi resimlerine aynı süreçte başladı ve tıpkı çivi yazısı tekniğiyle sürdürdüğü resim dizisi çalışmalarını 2016 yılında İstanbul'da RENART Sanat Galerisinde sergiledi. Sadece yazı ve sergiyle de yetinmedi; ünlü Asur kralı Asurbanipal'ın isteği üzerine Gılgamış Destanı'nın elimizdeki biçimiyle ilk yazarı olarak kabul gören ve M.Ö. 1300-1000 yılları arasında Asurlu ya da Akadlı olduğu söylenen “Şeytan Kovucu” ünlü şair Sîn-leqi-unninni'den 3000 yıl sonra ikinci yeniden yazımını gerçekleştirdi ve adını da Gılgamışın Yaprakları olarak koyup yepyeni çağdaş bir destan olarak sergisiyle birlikte bir kitap olarak yayımladı.

Sanatçı orada da durmadı: Doğu ve Batı mitolojileriyle ilgili bir dizi yazı kaleme aldı ve çeşitli dergilerde yayımladı. İçine çekildiği bu entelektüel / insani duyumsal girdaplarının içerisindeyken de Gılgamışın Yapraklarıyla bağlantılı olarak Hatırlama ve Söyleme Zamanları başlıklı yeni bir destansı büyük bir şiire ve resim dizine başladı.

Sanatçı İzmir'de Galeri A'daki bu yeni sergisinde birbirine bağlı bu iki dizinin resimlerinden bir seçkiyi sergiliyor.

Sanatçının sergisi sırasında konuya ilgilenen izleyici ve okuyucularına Gılgamışın Yaprakları kitabına da ayrıca sunulacak.

 

EKREM KAHRAMAN(1948, Tarsus)

1971 yılında İstanbul Eğitim Enstitüsü Resim Bölümünden mezun oldu.

Çeşitli Ortaöğretim kurumlarında öğretmenlik yaptı.

1989 yılında öğretmenlikten ayrılarak sanatçı yaşamını tercih etti.

Plastik sanatlar alanında teorik yazılar yazdı.

Yazıları Sanat Çevresi, Türkiye’de Sanat, Genç Sanat, Çekirdek Sanat, CEY Sanat, rh+ Sanart veArtist sanat dergileri ile Bosphorus SANAT gazetesinde yayımlandı.

2007-2008 yılları arasında Sanatçının Atölyesi dergisini yayımladı.

Yayımlanmış 5 şiir kitabı Sessiz Bir Aşkı Dillendirmek 1985, Rıhtım ve Ihlamur 1987,

Fısıltılar ve Çığlıklar 1992, Üşümez mi Sandın Meşe Ağacı Soğukta 2011 ve Aşk olsun Hayat isimli bir toplu şiirler kitabı ile bir Seçme Şiirler kitabı yayımlandı.

Ayrıca sanat ve sanatçılar üzerine deneme yazılarının yer aldığı Ateşin Peşinde isimli bir kitabı ile “Sesli Düşünmek” isimli yarı manifesto bir başka kitabının yanı sıra Gılgamışın yaprakları daha bulunuyor.

Yurtiçi ve yurtdışında 100’ün üzerinde kişisel sergi açtı; çok sayıda karma ve grup sergilerine katıldı, ulusal ve uluslararası fuarlarda yer aldı.

16 ödül kazandı.

Sanatı hakkında birçok kitap, katalog ve broşür yayımlandı; iki belgesel film çekildi.

Çok sayıda ulusal ve uluslararası koleksiyonlarda resimleri bulunuyor.

İstanbul’da yaşıyor.

 

 
Toplam blog
: 84
: 605
Kayıt tarihi
: 05.03.09
 
 

Konya Akşehir doğumluyum. Selçuk Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliğ..