Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Kuşkayası (Turgut Erbek)

http://blog.milliyet.com.tr/kuskayasi

15 Eylül '06

 
Kategori
Edebiyat
 

Girme zulmün gölgesine

Girme zulmün gölgesine
 

01 Eylül Cuma günü işyerimdeki posta kutusuna baktığımda, adıma gelmiş bir paket buldum. Odama çıktıktan sonra paketi özenli açtım. İçinden iki şiir kitabı çıktı. Gözlerime inanamadım. Adını duyduğum, şiirlerini zevkle okuduğum, fakat hiç tanışmadığım bir şair tarafından gönderilmişti. Hem de adım imzalayarak. Şairin adı Ömer Öneren (Hukukçu). İsmini okur okumaz, "Gidersem Ağlama" adlı şiirini anımsadım. Ümit Kaftancıoğlu’nu anlatan bir yazımda o şiirini kullanmıştım...

Bıraksalardı / bir bıraksalardı bizi / körkayanın gözüne / gül dikerdik bir dizi /

"Kale Değil ki kuşatılsın yüreğim" adlı kitabını: "Mum yanar çevresini aydınlatır, biz yanarız yandığımız yanımıza kalır" "...Ve yırtık resimleri de güzeldi menekşelerin" adlı kitabını ise: "Bir sanat edebiyat ustasına kitap imzalamanın mutluğunu yaşıyorum" diye imzalamış. Derin bir nefes alıp, kitaplardan birinin sayfalarını özenle çevirdim. Her biri beni yüreğimden yaralayan dizelerle dolu. Okudukça şairinin bana ne kadar benzediğini, ortak duygularımızı anlattığını söylememe gerek yok sanırım. Anadolu’nun bereketli toprağında yetişen usta bir ozan... O güzel dizeler şairinin duruşuyla, sesiyle, kokusuyla nasıl da uyum sağlamış... Yazdıkları kişiliğinin aynası. Şiirlere kendimi öylesine kaptırdım ki, zarfın üstüne basılan kaşeyi fark etmem hayli geç oldu.

Girme zulmün gölgesine / koy cellat iplesin seni / teslim olma düşmana / öl dostların ansın seni/

Beni nereden tanıdığına, adresimi nereden bulduğuna şaşırıp biran duraksadım. Sonra telefona sarılıp yüzünü görmediğim, sesini duymadığım fakat yüzyıldır tanıyormuşum gibi hissettiğim ozanı aradım. Sekreteri bir işi için çıktığını ve iki saat sonra geleceğini söyledi. Adımı, nereden ve neden aradığımı söyleyip kapattım.

El attım yakasına dünyanın / umutla bakıyorum geleceğe / süngüye, kurşuna, iplere lanet / dokunmak gerek çiçeğe /

Eve gelinceye kadar şiirlerin çoğunu sindire sindire okudum... Yemek bile yemeden hepsini okuyup bitirmeye kararlıydım. Damağımda anlatılmaz tatlar bırakan, yüreğimi bir kuş gibi uçuran anlam yüklü dizeleri bir solukta bitirdim. Sayfaları çevirdikçe, içimden hiç bitmemesini diliyordum. Nihayet bitti... Tekrar başa dönüp kitapların ne zaman ve nerede basıldıklarına bakarken, birinin kapağında şairin cep telefonunun yazılı olduğunu gördüm.

Zulmün perdelendiği sazda / yanık türküler de çıkmaz

Hemen numarayı çevirdim. Kendimi tanıttıktan sonra, "Merhaba hemşerim" deyişi duydum... Sesinin renginden yüzünün aydınlandığını, gözlerinin parladığını hissettim. "Adresini sitenden aldım. Ankara’ya yolun düşerse mutlaka haberim olsun. Seninle tanışmak için sabırsızlanıyorum." dedi. Yakın bir zamanda görüşmek üzere vedalaştık.

Bugünkü yazıma değerli ozanın "Yokluğunda" adlı şiiriyle son vermek istiyorum. 02/09/06

Yokluğunda / buz tutar güneş / büzülür üşürüm / sokak lambaları söner / yıldızlar iner yere / it ulumaları duyulur / korkarım / gün akar sensizlikte / yel vurur / sakallarım ağarır / döner tanıyamazsın / değişirim / yokluğunda anam ağlar / kara bağlar yüreğim / ağlarım / sel akar gözlerimden / insandır / akar sudur / koşar tutamazsın / dağılırım...

 
Toplam blog
: 72
: 1492
Kayıt tarihi
: 23.07.06
 
 

Edebiyata ortaokul yıllarında şiirle merhaba dedim. O yıllarda şiirlerim ve yazılarım yöresel gezete..