Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '08

 
Kategori
Şiir
 

Girmeyin Tanrı ile arama

Girmeyin Tanrı ile arama
 

Girmeyin Tanrı ile arama... Bu çok özel bir durum çünkü..

Tanrı ile ilk kavgam, seksen darbesinden önce babamın Sivas'ın bir köyüne, o günkü iktidar tarafından(Süleyman Demirel) sürülmesiyle başladı. Daha sonra da Maraş katliamıyla, ve devam eden tüm katliamlar nedeniyle aramız iyice bozuldu. Yani, daima insanların işlediği her suçdan 'O'nu sorumlu tuttum. Ne zaman işler kötüye gitse hep 'O'nu suçluyor, güzel şeyler olduğunda da, kızgınlığım geçiyor, 'O'nu teşekkürlere boğuyordum. Bu böyle uzunca yıllar sürdü. Sonra birgün birden bire, Tanrı'yla, aramda olagelen şeyin sadece menfaatlere dayandığını gördüm... Çok utandım... Çok utandım.

Şimdi böyle düşünmüyorum. Çünkü; Tanrı'yı suçlamaya bahane olmamalı, insanlığın şeytana uyarak yaptıkları... İnsan kendini sorgulamalı ve bir an evvel iç yolculuğuna başlamalı. Bu iç yolculuk, belki inançlarımızı ve ne için, ne kadar, kime göre, kimin için ne yaptığımıza kadar sürüp gitmeli.

Evet, kızgınım. Maraş'ta olanlara, Madımak'da canlarımızı yakanlara, yeryüzünde ne kadar acı çektiren varsa, hepsine kızgınım. Tanrı'ya değil...
Çünkü;...

Gökyüzü arındı, tüm günahlardan,
yeryüzü kirlenmeye devam etmekte,
sayemizde..
Yetmiyor artık, yağmur damlaları,
günahlarımızı temizlemeye yetmiyor.
Hakettik belki de bu cezaları,
sırtımızı birbirimize döndüğümüzde...

Biliyoruz elbette suçumuzu,
hem de suçsuzluğumuzu..

İyilikle kötülük arasındaki bu kıyasıya maçdan,
her iki taraftan da olmayan birileri alıyor, asıl nasibini...
Üst üste gol yemekte,
dünyanın bütün çocukları, bu anlamsız savaştan...

Onlar, büyüyüp de, katılmadan önce,
birbirini yiyen insan kalabalığına,
başımızı koyup dizlerimizin arasına,
konuşmadan,
ve dahi düşünmeden, bir çırpıda,
ve sessiz olmalı kurtuluş...
Çünkü;
Düşündükçe ve konuştukça,
küçümsediğimiz hayvanlardan,
daha vahşileşen, insan sürüsüne,
güven olmaz,
biliyoruz...

Yıktığını ve kirlettiğini,
düzeltmekten bıkan doğa ana,
öfkesini dizginleyemez, acısını dindiremez olunca,
sağınaklar, sel olup yuttu,
evleri ocakları...
Veee...
Sıcak daha sıcaktı, kavurdu kara derili çocuklarımızı...

Tutamadığımız sözler verdik Tanrı'ya...
'Ar'ımızı verdik namussuzluğun çekiciliğine.
Tutamamadık dilimizi, savaş naraları attık,
dur durak bilmeden,
göğün yedi katını delip, Yaradan'a ulaşan...
Katliamlara imza attık, pervasızca ve acımadan.
Anahtarlarını okyanuslara attığımız,
sandıklara kilitledik,
vicdanlarımızı...
Ormanları, suları, kayaları, atları, kartalları,
utandırdık, arsızlığımızla, aç gözlülüğümüzle...
Biz utanmadık...

Unuttuk sevmeyi, paylaşmayı, merhameti,
bir lokmayı bölüşmeyi...
Hele bir de, görmezlikten gelince birbirimizi,
acı, kan ve barut kokusu,
büsbütün sindi üzerimize...

Biliyoruz elbette suçumuzu,
hem de, suçsuzluğumuzu...
Veee...
Biliyorduk,
aslında,
Şeytan'ın önerdiği efendilikten iyiydi,
Tanrı'ya kölelik...
Biliyorduk...UNUTTUK...

Hakettik belki de cezalandırılmayı,
Çünkü; SEVMEYİ UNUTTUK...

 
Toplam blog
: 36
: 563
Kayıt tarihi
: 12.11.07
 
 

1962Tunceli doğumluyum.Lise mezunuyum. Çocukları ve okumayı çok seviyorum. Bunlara birde yazmay..