- Kategori
- Psikoloji
- Okunma Sayısı
- 960
Gitme vakti geldiğinde...

Gitme vakti geldi diyordu içindeki ses.
Buğulu bir camın ardından, batmakta olan güneşe bakarken ve insanlar bir bilinmeyene doğru akarken sokakta, akşamın hüznü yapışırken yakasına, sıkıntılar düğüm düğüm dizilirken boğazına, gitme vakti geldi diyordu içindeki ses.
Kimin yüzüne baksa, yaşadıkları yaşam ne kadar ayrı olsa da, aynı sahte ışıltıyı gördüğünde; kimin eline dokunsa, çok yakın bulduğu biri olsa da, aynı soğukluğu hissettiğinde; kalabalıkların içinde küçüldüğünde ya da tükendiğinde, gitme vakti geldi diyordu içindeki ses.
Zaman hiçbir şeye çare olmazken, girdiği bütün sokaklar bir çıkmaza açılırken, her şeyin nasıl da üstüne geldiğini düşünürken, bütün kapılar yüzüne kapanıp tutunacak bir dal bulamazken, kimsesizliğin en koyusunda demini alırken, farklı bir şey demiyordu içindeki ses.
Bir yapraktan farksızdı yaşamı; sararıp solmuş ve dalından kopup rüzgarla uzaklara savrulmuş bir yaprak…
Belki de fırtınada yara almış, kendine sığınacak bir liman bulamayan, yavaş yavaş suların derinliğine doğru yol alan bir gemiydi...
Hani biri ona yıllar önce bir şiir okumuştu da yaşamak güzel şey be kardeşim demişti ya, yalan söylemişti. Çünkü yaşadıkça tüm güzelliklerin çirkinleştiğini görüyordu.
Çünkü ne yana baksa acılar oraya ağlarını örüyordu, gözü acıdan başka bir şey görmüyordu ve artık kendine bile inanmıyordu.
İşte hayattan yana olan ne kadar umudu varsa hepsini bir bir yitiriyordu. Boğazın sularına doğru bakarken bir şey kendisini oraya, sulara doğru çağırıyordu. Yaşadın yaşayacağın kadar, bundan fazlasını mı göreceksin, diyordu tanımadığı bir ses.
Anlıyordu, gitmek vakti geliyordu, ama gidemiyordu. Gitmek öyle söylenildiği kadar kolay olamıyordu. O giderse, bu giderse, ben gidersem, herkes giderse… Herkes giderse…
Kim kalacaktı o zaman geride?
Gittiğin yer, her neresiyse, daha mı iyi olacaktı?
Savaşmak acılarla, hayatla daha onurlu olmaz mıydı?
Kendin olarak kalmak, her şeye inat, bütün olumsuzlukların karşısında dik kalmaya çalışmak sana daha çok yakışmaz mıydı?
Gidersen, kendinden kurtulman gerekirdi önce ve sen bunu yapabilir miydin? Kendini, içinden söküp atabilir miydin? Nereye gidersen git, her kim olursan ol yeni yaşamında, ölü ya da diri, kendi duygularından, kendi kimliğinden, hayatın sana biçtiği değerden kurtulabilir miydin?
“Yeni ülkeler bulamayacaksın, bulamayacaksın yeni denizler
hep peşinde, izleyecek durmadan seni kent
dolaşacaksın aynı sokaklarda ve aynı mahallede yaşlanacaksın
…
hep aynı kente varacaksın, bir başka kent bekleme sakın
ne bir gemi var ne de yol sana…” (*)
İşte böyle, böyledir işte yaşamak! Gitmek, korkakların işidir; kalmaksa cesurların. Bir parça cesur hissediyorsan kendini, bir parça hakkım var benim de yaşamaya diyorsan, gitme kal!
Şimdi kalma ve toprağa kök salma vakti.
(*) Kavafis şiiri
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

Ruhun mantıkla savaşması gibi bir şey sanki. Hayal kırıklıklarının sevgiyi bitirme çabası karşısında tutunulacak dal aranması. Nedenlerin bittiği, gitmelerin son çare göründüğü bir beraberliğin bedeni hareket ettirmeyen çaresizliği. Savaşı kazanabilme umudunun anlamsız nedeninde diretebilme ve mücadele edebilme düşüncesi. Anlamlı bir yazı gitmeyi düşünüp gidemeyenler için. Sevgi ile kalın
Hülyalar 23.10.2007 14:12gitmek neye yarar ki Emel'cim.. kaçtıklarımız peşimizden gelmez mi bizimle beraber.. kalıp.. yaşanacak ne varsa yaşanmalıdır sonuna dek.. yaşamak budur çünkü!! yüreğine sağlık canımcım..
sema öztürk 25.09.2007 13:45Kalmak cesurluk değildir bence. Sadece tamamen umutsuzluktur. Zaten gitme noktasına gelinene kadar yeteri kadar cesaret gösterilmiş, tahammül edilmiş, sıkıntı çekilmiştir. Kimse tek bir an için gitmeyi düşünmez ki. Neden aynı karanlıkta kalmak istemek, neden kendimize yeni hedefler seçmekten çekinmek? Sevgilerle...
ROSEMOON 24.09.2007 14:52sevgili emel güzel bir yazı olmuş, yüreğine sağlık. Yazının sonundaki gibi gitmek değil kök salma zamanı dedim ve gitmedim 3 sene önce ve iyi kide gitmemişim. Sevgilerimle
eylül_elif 24.09.2007 14:37