Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Gitme vakti

Gitme vakti
 

Susuyorsun. Bu seferki ne bir meziyet ne de erdem. Dile dökülmesi gereken o kadar çok kelime var ki şimdi, şu anda. Aklındaki ve yüreğindeki iyiye, güzele dair tüm sözcükler hırpalanmış ama olsun. Yaralarımızı sarabilir, eskilerinin yerini tutmasa da yeni kelimeler bulabiliriz belki. Hem her bitiş yeni bir başlangıç değil midir zaten? En azından denememiz lazım, biliyorsun.

Susuyorsun. Yakışmıyor oysa sana. Sessizlik çok fazla, gereksiz büyüyor etrafında. Huzursuz, tedirgin bir şey sinsice içinde kök salıyor, göremesen de iliklerine kadar hissediyorsun. İsimsiz bir savaş meydanındasın sanki şu anda, cephelerin farklı, süngülerin düşük. Her şey olup bitmiş bir anda, dağılmış, her cepheden bozguna uğramışsın, etrafın kırık dökük. Ne yengi var ortada ne de yenilgi. Savaş ganimetleri saçılmış ortalığa, paylaşılmayı bekliyor. Savaşları sevmezsin sen oysa, için kaldırmaz böyle şeyleri. Ama ucundan bir yerlerden tutunabilmek için hayata biraz da mücadele etmek gerek, görüyorsun. Hem senin savaşın bir başkasıyla değil aslında, kendi kendinle, anlamıyor musun? Tek bir sözünle sona erecek tüm bu yangın, bu düğüm çözülebilmek için senden gelecek tek bir sese muhtaç. Özgürlüğüne adım atman, yaşama yeniden sarılman sadece senin kuracağın cümlelere bakıyor. Birazcık umut et, birazcık cesaret göster sadece. Bir savaş tutsağı olmak inan sana hiç yakışmıyor.

Susuyorsun. Oysa görüyorsun sen de, uçurumun kenarında dolaşıyorsun yalın ayak. Aradaki boşluk o kadar sığ ki aslında, düşsen bile boğulmayacaksın, neden korkuyorsun? Bunun bir ilgisi yok zorlama ya da dayatmayla. Elini uzatanlara inat, duvarlar örüyorsun herkesle arana sessizlik tuğlalarınla. Gitgide ulaşılmaz, uzlaşılmaz oluyorsun. Duvarın kırık dökük çerçevelerle dolu oysa. Parçalanmışlıklar üzerine kurulu bir yaşanmışlık, kabullenilmiş bir kararsızlık sonrası ve çoktan can vermiş çocuk yanının üzerinde oynadığın ölümcül oyunlarla kendi resmini çiziyorsun. Her zamanki kaçışlarına sığınmayı seçiyorsun yine. Gözlerine bakmadığın bedenlerle sevişip, bedenlerini bilmediğin gözlere en doğru yalanlarını sunarak belki de binlerce çerçeveyi kırıp parçalıyorsun. Azalıyorsun günden güne. Tek bir iplik parçasıyla bağlı olduğun yaşam avuçlarından kayıp gidiyor. Uzanıp ta tutmuyorsun. Bir konuşsan oysa, bak nasıl kurulacak yaşamla arandaki köprü yine. İplerine çözülmez, kopmaz düğümler atılacak. Yıkılacak tüm duvarlar, kilitli kapılar açılacak sonuna dek. Çerçeveler değişecek, tozu alınacak tüm resimlerin, ve zamanın en güzel anlarına asılacak. Söz veriyorum sana, her şey daha güzel olacak, yoksa artık sözüme güvenmiyor musun?

Hadi silkelen artık, canlan kalk yerinden diyorum sana. Ölüm sessizliği yaşatma artık bana. Son ver tüm bu karmaşaya, yağıp sel ol ki bana sona ersin bu yangın. Tek başıma bırakma beni buralarda, ben sensiz yapamam, biliyorsun. Hadi artık alacaklarını al ve geride bırak tüm kalanları. Odaların, evlerin, sokakların hayatın üzerine çek vur kapıyı. Yeni odalar, evler, sokaklar, yeni bir hayat bekliyor bizi. Açılacak yeni kapılar var daha, vakit dar, gitmemiz lazım.


Resim: Salvador Dali


*** "Anadolu'da bir kızım var, öğretmen olacak" projesi için;
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=45243

 
Toplam blog
: 246
: 980
Kayıt tarihi
: 27.01.07
 
 

30’ lu yaşların ağırlığında geçiyor artık yaşam ama teğet geçerek, ama kurcalayıp didikleyerek...İst..