Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Gitmek, bir kez daha

Gitmek, bir kez daha
 


Ayrılıklardan bir hazinesi olur insanın zamanla. Acı ve hüzün dolu bir hazine... Yüreğin bir köşesinde saklı tozlu bir sandıkta. Bitişlerle. “Elveda”larla. Yarım kalmış dostluklarla. Kavgayla sonlanmış arkadaşlıklarla. Nefrete dönüşmüş aşklarla. Ateşi sönmüş aşklarla. Sonraları komik gelen flörtlerle. Bozulan ortaklıklarla. Ayrılan yollarla. Uzaklaşan ellerle. Soğuyan gülüşlerle.

Gitmişlerdir. Kiminden bir isim kalır geriye sadece. Kiminden komik bir cümle, - zamanla yitirmiştir esprisini. Kiminden bir şaka. Kiminden kendine özgü bir hitap şekli. Kiminden bir hediye, -ilk zamanlar gördükçe ağlamışsındır sonra o kadar acıtmaz ama yine de kaldırıp atamazsın bir türlü. Bir anı, bir gülüş. Kiminden rehberde gezinirken “ne yapıyordur acaba şimdi, arayıp bir sorsam mı?” diye aklından geçirdiğin bir telefon numarası - aramazsın ama. Kiminden bir türlü silmeye kıyamadığın bir mesaj, ateşe veremediğin bir mektup...

Her şey sonsuza kadar öyle güzel gidecek gibi görünürken an gelir çatlar birliğin. Belki ezelden beri bir fay hattı vardır farkında olamadığın da dolmuştur kırılma süresi. İlle de kavga olması gerekmez, bir acı söz, bir ters bakış, bir fikir ayrılığı ilk soğuk darbeyi indirir. Belki bir beklentimiz yerine gelmemiştir, bizim çok önemsediğimiz bir şeyi öteki pek o kadar önemsememiştir. Bir yanlış anlama olmuştur bir türlü düzeltilemeyen.
Önceleri zor gelir, sarsılırsın. Kendine gelemezsin uzunca bir süre. Dünyanın sonu gibidir bir dostluğun bitişi. Sonraları alışırsın. Hiçbir ilişkinin olduğu gibi gitmeyeceğini, bir gün araya mesafeler girebileceğini kabul ettirir hayat.

Hayatla karşılaştırırsın. Her sabah doğup akşam batan güneşten bilirsin. Bir bebeğin dünyaya gelirken attığı ilk çığlıktan bilirsin. Önünden geçen cenaze arabasından bilirsin. Bir düğün alayından bilirsin. Akıp giden bir ırmağın şırıltısından bilirsin. Azalan takvim yapraklarından bilirsin. Değişen mevsimlerden, bir ileri bir geri alınan saatlerden bilirsin. Eskiyen elbiselerinden bilirsin; onların solan renklerinden, sökülen dikişlerinden, modasının geçmesinden bilirsin.

Her şey yıpranır; her iltifat zamanla anlamını yitirir; her söz aşınır. Her bitişle biraz daha azalırsın; her vedayla biraz daha eksilir varlığın. Selam vereceğin daha az kişi kalır etrafında.

Her ayrılık küçük çaplı bir felakettir; alevsiz bir yangın. Bir deprem; içinde yıkıntılar bırakan. Aslında kendinle verdiğin bir mücadeledir. Öfkenin tutsağı olursun. Belki bir adım atsan o sana iki adım yaklaşacaktır, ama yapmazsın bunu. Her dostun aslında potansiyel düşmanındır, onu acıyla altetmek istersin. Hem kendine hem karşındakine vereceğin acıyla. Başka türlü bir savaştır bu da... “Kimsem olmasın. Acım demlensin içimde. Kendimden bile saklanayım”... Bir yalnızlık düşkünlüğüdür.

İçindeki “kötü”nün yine kendi içindeki “iyi”yi, öfkenin iradeni yenmesidir. Kendinden bir çeşit intikam almaktır. Ne kadar gaddar olabileceğini göstermek istersin. Kendi zenginliğini ateşe veren küçük bir Neron gibi geriye çekilip eserini seyretmekten zevk alırsın. Onsuz da olabileceğini göstermek istersin. “Bak sen olmadan da yaşayabiliyorum”. Varlığını bir kez daha ispatlamak istersin. “Sen bana muhtaç değilsen ben sana hiç ihtiyaç duymam.”

İnşa ettiğin dostluk kalesi ne kadar sağlamsa şimdi onu yıkmak da o kadar uzun sürecek ve o derecede zevk verecektir. Vandal bir zevk. Yeri geldiğinde hepimiz küçük katilleriz aslında; öldürebildiğimiz şeyler farklıdır sadece. Kimimiz adam öldürürüz, kimimiz hayvan, kimimiz dostluk.

Bitişlerden bir hazinesi olur insanın zamanla. Hafızanda silinmeye yüz tutan simalarla dolu bir sandıkta kilitli. Unutuşun o derin kuyusunda yatan bir sandıkta... Anahtarı yitik...

http://www.deviantart.com

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..