Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '13

 
Kategori
Deneme
 

Gitmek...

Yine klavyenin başındayim Ufaklık. Yine sana yazıyorum. Yine sana kırgınım, kızgınım ve daha bir sürü gereksiz şey. vs vs lerden yol olur bir türlü kat edemediğimiz o mesafelere.

Hatırlar mısın sana bir dostumun cümlesiyle cevap vermiştim bir gün. “Uzak dediğin nedir ki? Bir yürek mesafesi sadece.”

Yüreğim, yüreğinin sıcaklığını çok özledi bilesin istedim. Bu satırlar bu yüzden. Ama tek farkla: Alıcısı sen değilsin bu kez. Hiç tanımasam da yüreğimi hissedenler… Ben ‘kendimden vermeye’ devam ettikçe de ‘cepten yemek’ yerine kendilerinden verecek olanlar. Gönül dostlarım, gönül bağıyla yaralarımı öpüp, koklayacak ve bana ‘peri tozları’ gönderecekler biliyorum.

Bu ilk yaralanışım değil. Bundan dik duruşum. Yoksa sen de bilirsin ki, ne kadar dik duruyorsa insan o kadar yenik, o kadar kimsesiz, o kadar sevgisiz hissediyordur. Dik duruşu tek sığınağının kendisi olduğuna olan inancındandır, umursamamasından değil. Umursamamak, hayatı ve kendini sorgulamayı ‘iş’ edinmişlerin harcı değildir. Harcı değildir, kenarda susarak gelmeyecek olanı beklemek.

Bir veda sahnesi yaratırsın kafanda, öznesinin ufukta gözden kaybolduğu. O, gün batarken gözden kaybolur. Sen silüetine baktıkça silmeye başlarsın onunla biriktirdiğiniz tüm o ‘an’ları. Hani çocukken izlediğimiz çizgi filmlerdeki gibi... Jeneriği akmaya başlamadan bir sonraki bölümü merak etmeye başlamışsındır ya çoktan aynı veda sahnesinin yaşanacağını bile bile. Hah işte vedaların acıtmadığı zamanlardaki gibi Ufaklık. Her şey aynı. Hatta sebepler bile. Farkı yaratan her gidenle biraz daha eksilen yüreğindir çünkü çocukluğundan bu yana örselemekten vazgeçmediğin.

“Korkma!” demişken sana, seni suç unsuru yaparak korkutmam merak etme. Bir çocuk nasıl suçlu olabilir ki! Ben sana ‘Ufaklık’ dediğim gün vazgeçmişim senin hataları fark edip, düzeltme yetinden. O gün gönüllü olmuşum tüm hataları affetmeye. Gönüllü olmuşum öğretmeye. Sen öğrendikçe, yürek mesafemizin artmasına razı olmuşum. Razı olmuşum yanımda olmamana. Yerime başkalarını koyacağını bile bile ikna olmuşum söylediğinde.

Her gidenle sen de eksileceksin daha ‘tam’ olmadan Kızılcık. 3-5 oldum sanırken bir dalda tek başına kalmandan korkarım. Korkularım sana dair anlayacağın. Sana dair korkularım hala aynı bilesin. -ders 1, alışkanlık işte-

Sana hiç yalan söylemedim. Belki de bu kadar gerçek olmasıydı bizi uzaklara iten. O kadar gerçekti ki, ne yaparsak yapalım mahvedemeyiz sandık. Oysa doğa, her zaman yoluna koyarken uysal davranmaz. Bazen de yıkar, yeniden yapmak için.

Gönül bağı mesafeyle ilgili değildir Ufaklık. Ama gönül, ihtiyaç duyar sevdiğine. Teknolojinin olanakları her zaman nimet değil çoğu zaman külfettir. Fiber optik kablolardan duygu aktarımı icat edilene dek de ne yazık ki böyle olacak, bilesin:) –ders 2-

Hani her gün geriye bir sayıştır aslında. Doğduğun gün başlarsın ölmeye ya. İşte benimkisi de öyle bir his. Biz bunca zamandan, bunca yaşanmışlıktan sonra bile hala ‘zor olur ama güzel olur’ deyip zamanın akışına bırakıyorsak ‘kıymet’ verdiklerimizi işte o, zaman; “alır, götürür, öğütür.” Her sevdiğimizle sevgimiz de sevme gücümüz de ölür biraz, bilesin. –ders 3-

Ben buradaki ailen olmayı seçmedim. Ama sevdim seninle aile olmayı. Tanrı’nın vermeyi unuttuğu kardeşin olmayı da…

Biliyorum abla olmak, hiç de yetenekli olduğum bir konu değil. Belki de o yeteneksizliklerimin diyetidir şu an ödediğim. Ama sebep her ne olursa olsun ben payıma düşeni aldım Ufaklık. Umarım sen de alırsın.

“İnsan kendi değerini kendi belirler.” demişti ortak bir arkadaşımız. Ben de öyle yapıyorum izninle. Giden, izin istemez bilirim. Ancak bu da izin almak değil. Biz, ne zaman ki içini dolduramayacağımız sözler verdik, kavramları kimsesiz bıraktık işte o gün vazgeçtik birbirimizin yanında durmaktan. Oysa omzun lazımdı bana. Bakışların lazımdı. Mis kokulu çayın lazımdı. En çok da yürekten sevmen lazımdı Ufaklık.

Olmadı… 

 
Toplam blog
: 27
: 295
Kayıt tarihi
: 12.08.11
 
 

Bazen kelimeler içinize sığmaz olur ve taşar. İşte o zamanları yaşadığım şu günlerde yazdıklarımı..