Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ekim '13

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Gittim, gördüm, “Yazı”yorum…

Gittim, gördüm, “Yazı”yorum…
 

Gittim, gördüm, “Yazı”yorum…

Yer: Sinan Erdem Spor Salonu.

Etkinliğin Adı: WTA Tenis Turnuvası.(TEB BNP Paribas WTA Championships 2013)

Tarih: 22 Ekim 2013

Saat: 15.40

Dünyanın en iyi sekiz kadın tenisçisinin katıldığı WTA İstanbul Tenis Turnuvası 22 Ekim tarihinde Victoria Azarenka ile Sara Errani arasında oynanan açılış maçı ile başladı.

Ben burada sizlere maçı anlatmayacağım. Bunun yerine,  spor salonuna varışımdan itibaren

Turnuva dünya çapında bir organizasyon.

İzlemeye gelen seyirciler arasında çevre ülkelerden gelen çok sayıda yabancı da var.

İlk karşılaşma 17.00 de başlayacak. 15.00’den itibaren izleyiciler içeriye girebiliyor. Ben de bu nedenle 15.30’dan itibaren salondaki yerimi almak üzere yola koyuldum.

Elimde bulunan biletteki bilgiler doğrultusunda giriş yapacağım kapıya doğru yöneldim. Biletimde 5 numaralı kapıdan gireceğim yazılıydı. Salon planını inceleyerek 5 numaralı kapıya doğru yöneldim. Kontrol cihazı ve görevliler arasından salona giriş yaptım. Şimdi 118 sıra numaralı bölümün bulunduğu ikinci kapıyı bulup girmeliydim, giriş yapacağım yerde numarayı buldum ancak girişe muvaffak olamadım. Görevlilerden yardım istedim. Aramızda geçen konuşmayı aktarıyorum:

-5 numaralı kapıdan giriş yapmalıydınız…

-Burası beş numaralı kapı, başka 5 Nu.lı kapı da mı var?

-Yok ama siz yanlış gelmişsiniz…

-Beyefendi, kapı numaralarını takip ederek geliyorum, burası 5 nu.lı kapı, burası değilse benim kapım nerede?

Sorduğum görevli “bir dk”. dedi ve topu başka bir görevliye attı.(acemi görevli-kıdemli görevli ?) İkinci görevliyle konuşuyoruz:

-Hanım efendi burası 5 nu.lı giriş değil mi?

-Hayır, burası VIP girişi…

-Ama kapı girişinde 5 yazıyor?

Biraz durakladıktan sonra:

-İyi ama buradan giremezsiniz. Siz şimdi bu kapıdan tekrar çıkın, sola dönün, ilerde 3 ve 4’ncü kapıların olduğu yerden girmeye çalışın?

Hadi buyurun bakalım. “girmeye çalışın” ?

İlgili beyefendiler, hanımefendiler! 70 TL'ye sattığınız bilete neden bir açıklama yazamıyorsunuz?

Hani derler ya “dakika bir gol bir” diye. Aynen o pozisyondayız şimdi. Yürüdüm 3 ve 4’ncü kapılara. İyi ki soran olmadı “kardeşim senin biletinde 5 yazıyor, neden bu kapıya geldin” diye…

Kapıda 10 kadar görevli var. Adeta enflasyon…

X Ray cihazına çantamı bıraktım. Çanta bantta yürürken, bir başka görevli üzerimi aradı. Banttan çantamı aldım.

Bir başka görevli “çantanıza bakabilir miyim” dedi. Bu kişi, X Ray ekranına bakanlardan birisi değildi.

Madem içine de bakacaktınız, o cihazı oraya neden koydunuz” diye karşı durdum.

“Haa, çantanız cihazdan geçti mi” dedi özür dilercesine…

Dk.2, gol 2…

Salona girdim, yerimi buldum, vakit erken olduğu için lavaboya gidip elimi yüzümü serinleteyim diye düşündüm. Zira içeriye girmek için bir aşağı, bir yukarı koşturmuş, terlemiştim.

Lavaboda ellerimi yıkayamadım, musluğun her iki tarafından da dokunulmayacak derecede sıcak su akıyordu…Ben lavaboya girerken dışarıya çıkmak üzere olan bir başkası “sular sıcak akıyor” dediğinde, “herhalde musluğun sıcak-soğuk ayarını bilemiyor cahil” diye içimden gülmüştüm…Bu arada içeride zemin yıkanmış, paspasla suyu alınmadığı için su içinde yürümek durumunda kaldım. Muslukta serinletmek için yıkayamadığım ellerimi kuruladım ve dışarıya çıktım, çıkarken de, üzerlerindeki formalardan Polonyalı olduklarını tahmin ettiğim bir gurup içeriye giriyorlardı. Onlara; “musluktan kaynamış su akıyor” diyemedim, “cahil” demesinler diye…

Dk.3, gol.3…

Maç saati yaklaşıyordu. Maç öncesi kısa bir müzik ziyafeti vardı. Sonra sahneye sunucular geldi. Erkek sunucu ithal, bayan sunucu yerliydi. İthal sunucu İngilizce bilgilendirme ve anonsları yapıyordu. Net ve tok, mikrofonik bir sese sahipti. İngilizcem iyi olmamasına rağmen bazı kelimelerinden ne söylediğini anlayabiliyordum. Bayan sunucu Türkçe konuşmasına rağmen,  konuştuklarından hiçbir şey anlayamadım, keşke onu da ithal etselerdi…

Değerli okuyucularım, bu organizasyon dünya çapında bir organizasyon. Sadece bir salonun organizesi söz konusu.

Sinan Erdem Spor Salonu güzel bir salon. Ama bir Atasözü’nü yazmadan geçemeyeceğim: “Eşeğe altın semer de vursan eşek yine eşek”(sözüm meclisten dışarı)

Bu arada 16.500 kişilik salonun ancak yarısı doldurulabildi.

Türkiye’de spor denilince akla sadece futbol geliyor. Onun dışındaki bütün müsabakalarda tribünler boş…

Bilet fiyatlarının yüksek olması mı sebep, yoksa spora olan ilginin azlığı mı?

Ne dersiniz, bu görüntü ile biz olimpiyatları düzenleyebilir miyiz?

Bu arada, açılış maçı günün en güzel maçıydı bence: Azarenka 2-0 kazandı.

Sağlıklı ve mutlu kalın…

23.10.2013.  12.20

 
Toplam blog
: 136
: 2817
Kayıt tarihi
: 20.03.11
 
 

Duyarlı olduğum konularda; düşündüklerimi, bildiklerimi ve birikimlerimi paylaşmak üzere burada b..