Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '12

 
Kategori
Deneme
 

Giyilmemiş, giyilememiş Bayramlıklar adına

Giyilmemiş, giyilememiş Bayramlıklar adına
 

Bayramlar çok önemlidir, özellikle de çocuklar için.

Hele imkânlar biraz kısıtlıysa ancak o zaman istediği ayakkabıya, kıyafete ulaşabilinir çünkü.

Alışverişe çıkılır, kısıtlı bütçeyle elden geldiğince, ne istenirse alınır anne baba tarafından.

Bayram gelir, geçer, o alınması günlerce bekletilen güzelim kıyafetler gardıroptaki yerini alır, ta ki başka özel bir gün gelene kadar.

Çocuk çağlarda, askıdaki bayramlık kıyafetlere her el attığımızda, annemizin;“Yavrum daha sonra…!” demeleriyle çok karşılaşmışızdır.

Annemizi ikna ettiğimizdeyse, bir de bakarız ki o giymeyi çok istediğimiz kıyafetlerimiz küçülmüş, üzerimizde ufacık kalmış..

Dudaklar düşer, annemizin eteklerinden çekiştirip:

 “Giyecektim, giydiremedin, hepsi senin yüzünden” diye ağlarız.

Çoğumuzun hayatında giyemediğimiz, daha sonraya sakladığımız bayramlık giysilerimiz vardır.

Yaşanmamışlıklarımız da!

Hep öncelikler yüzünden ıskalanmış, ötelenmiş bir hayatı yaşıyoruz çoğunlukla.

Bunu sadece imkansızlıklar yüzünden yapmıyoruz; psikolojik , sosyokültürel, sosyoekonomik altyapımızda buna neden oluyor.

İnsanın yazılı çizili ya da yazılı çizili olmasa da kural addettiği şeyleri yıkması kolay da, beyninin her kıvrımına sinmiş farkında bile olmadığı engellemelerden kurtulması çok zor.

O yüzden düşünmek ve de yorumlamak diyoruz .Öncelikle de kendini.

Çünkü yaşamımızın odağı ne konumda olursak olalım biziz.

Biz istemeden hiçbir şey değişmiyor, değişemiyor.

Çocukken “ bir kıyafet giyilemeyip küçülse ne olur .? diye düşünebilirsiniz. O  an üzülür, az çok etkilenir ve de çocuk aklıyla unutur gideriz belki de.

Peki küçülen, üzerimize olmayan yaşamımız ne olacak?

Bunun bir geriye dönüşü var mı?

Bunun için kimi suçlayacağız?

Başkalarını mı?

Kendimizi  mi?

Eteklerinden çekiştirilecek bir anne de olmayacak yanımızda.

Çünkü o çocukluğumuzda kaldı.

Artık hayatımızın her anından sorumluyuz.

Yani kaçacak yerimiz yok!

Aslında insanın gelişmesi ve imkânları zorlaması için belki de böyle bir kapana kısılmışlık hissi yaşamış  olması gerekiyor.

Belki de bir ara yalnız kalması gerekiyor kendinle, hayatına kafa yormak için.

Yaşam nehri akıp giderken, birçok ses oluyor çevremizde.

O sesler o kadar yüksek çıkıyor ki kendi sesimizi duymuyoruz.

Ne isteklerimizi...

Ne özlemlerimizi…

Ne de bulunmak istediğimiz noktayı.

O yüzden arada bir kulak kesilip dinlemeliyiz hayatımızın iç sesini

Giyilmemiş, giyilememiş bayramlıklar adına. 

 
Toplam blog
: 58
: 484
Kayıt tarihi
: 04.01.12
 
 

Kendinin farkında olmakla başlar herşey.  Akar giderken birşeyler insan tutunmak ister hayata. Bu..