Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '13

 
Kategori
Öykü
 

Gizemli kız

Gizemli kız
 

Üç gündür yağan yağmurla eve kapanıp kalmıştım. Sonbaharın müjdecisi sağanak sağanak akıyordu gökyüzünden. Burnumun ucunu dahi çıkaramadım bu sürede. Allahtan daha yeni pazara gitmiş, tüm ihtiyaçlarımı almıştım. Aksi halde, sağanağın şiddetinden evden de çıkamayacağım için, aç bile kalabilirdim.

Yağmurun son damlaları toprağa kavuşurken, günler sonra güneş yüzünü göstermeye başlar başlamaz, kendimi dışarı attım. Taze toprak kokusunu içime çeke çeke sahile yürümeye başladım. Nedense deniz kenarına gidesim geldi ilk önce.

Dalgaların sesini duydum önce, yüzümde bir gülümsemeyle adımlarımı hızlandırdım. Denizle gözlerimin kavuşma anında, güneş tekrar gri bulutların arasına saklandı. ‘Eee herşey her zaman tam olmaz’ diye geçirirken içimden, rüzgarın fırtınamsı esişiyle bir iki adım geriye savruldum.  ‘Acaba çok mu erken davranmıştım evden çıkmaya? Yanıma şemsiye de almamıştım aksi gibi.’

Yine de eve dönmektense kıyıya doğru gitmeye karar verdim, her ne kadar rüzgara karşı ilerlemek zor olsa da. Bu arada sahildeki yazdan kalma ve henüz kaldırılmamış şezlonglardan birinde ayaklarını karnına doğru çekerek oturan bir kız gördüm. Giydiği açık renk eşofman takıma karşılık, uzun ve oldukça koyu renk saçları vardı. Ben rüzgarla cebelleşirken kızın saçlarının hiç uçuşmadığını fark ettim. Oysa benimkiler - toplamadığıma bin pişmandım şimdi - darma dağınık, oradan oraya savruluyordu.

Daha da dikkatle bakınca, etrafında en az iki metrelik bir çapta hiçbir hareket olmadığını fark ettim. Tam o sırada güneş tekrar bulutların arasından çıkarak, kızın olduğu noktaya ışınlarını gönderdi. Rüzgarın şiddetinden gözlerimden fışkıran yaşlar ve uçuşan saçlarımın arasından görebildiğim kadarıyla, başını sakince kaldırıp güneşe baktı gizemli kız. Gülümsüyordu sanırım. 

Öyle sakin, öyle masum ve öyle saf duruyordu ki. Bir yanım, hemen yanına gidip onunla konuşmak istiyor, bir yanımsa durmamı söylüyordu. Bedenim durmamı söyleyen yanıma itaat ediyordu anlaşılan, çünkü ne elim ne ayağım istediğim halde hareket etmiyordu.

Böyle ne kadar zaman geçti bilemiyorum ama güneşin tekrar bulutların arasına girmesiyle, kız yüzünü denize bir kez daha döndü. O sırada rüzgarın savurduğu kumlardan korunmak için gözlerimi bir anlığına kapattım. Açtığımda gizemli kız ortalıkta yoktu. Ayaklarım bu sefer hareket etme emrime uyunca, hızla oturduğu şezlonga yöneldim. Etrafa bakındım ama kimse yoktu.

Ben de onun oturduğu yere oturmaya karar verdim. Belki de hayal görmüştüm, ne bileyim, pek alışılagelmiş bir durum değildi bu gördüklerim ne de olsa. Bunca zaman evde kapalı kalmak hayal gücümü fazlasıyla çalıştırmış olmalıydı. Yine de aynı yere oturup, rüzgara rağmen denizi seyretmek güzel olabilirdi.

Şezlonga otururken, hafif bir gül kokusu duydum, oysa etrafta bırakın gülü, bir çiçek dahi yoktu.  Kalbimde oluşan hafif bir esinti ise daha önce yaşamadığım bir deneyimdi. Daha neler olduğunu anlayamadan, gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı, bu seferki yaşlar rüzgarın şiddetinden gelmiyordu, emindim.

Olanlar tamamen bir hayal ürünü olsa da şu an son derece huzurlu hissediyordum kendimi. O kız kimdi, neler oluyordu, hiçbir fikrim yoktu. Şimdi sadece gri denizin kabaran ve köpüren dalgalarında, ufuk çizgisine dalmıştı gözlerim. Gerisi nasıl olsa zamanı gelince gizemli kapılarını açar ve gül cemalini gösterirdi bir gün bana.

Çimen Erengezgin 

 
Toplam blog
: 164
: 608
Kayıt tarihi
: 08.09.11
 
 

Yazar ve Yoga Eğitmeni ..