Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '13

 
Kategori
Tarih
 

Gizlenen Türk tarihi…

Gizlenen Türk tarihi…
 

Günümüzde biz Türklerden gizlenen en önemli bilgilerin başında tarihimiz geldiğini anlıyoruz.

Bu çok mu önemlidir? Dünyaya ot gibi gelmiş ve ot gibi gitmeye, arkamızdan bir Hoş sada bırakmaya niyetli değilsek pek de önemli olmayabilir. Atalarımızın bizlere bıraktığı, üzerinde hür ve bağımsız (günümüzde nispeten) yaşadığımız bu toprakları çocuklarımıza torunlarımıza en azından aldığımız gibi bırakmak diye bir niyetimiz yoksa da pek önemli olmayabilir.

Peki, ne mi olur bilmezsek? Vahşi batının masalcıları sizin bu topraklarda işgalci olduğunuzu iddia eder, kafanızı öne eğer bakar kalırsınız.

Vahşi batı ve işbirlikçileri Araplar sizi bu gün de yurdunuzdan sürmeye kalkarlar, bunun için Kandil – İmralı – Erbil şeytan sofrası kurulur, oluşturulacak Kürdistan için anlaşmalar sağlanır, anlaşma şerefine içi Türk kanı ile dolu kadehler kaldırılır, siz bakar da kalırsınız.

Okullarda okutulan resmi tarihte Türk tarihi Malazgirt savaşı ile başlar. Öncesi birkaç sisli cümle ile geçiştirilir. Türk tarihi nedense Türklerin Müslüman olmasından sonrasını anlatır. Hatta Türklerin nasıl Müslüman oldukları, direnenlerin kesilen kafalarının 25 kilometre boyunca mızraklara dikilerek yol kenarında seyre bırakıldıkları bile söylenmez. Varsa yoksa Müslümanlıktan sonraki dönem. Oysa kazılarda ortaya çıkan bulgular Türk tarihinin binlerce yıl evveline dayandığını ortaya koyuyor. Türkler anayurtları olan orta Asya’dan bir defada göç etmemişlerdir. Toprakları giderek çölleştikçe batıya göç etmişler, şimdiki Macaristan’a kadar kuzeyden ve Anadolu’ya güneyden gelmişlerdir.

Anadolu’yu Bizans vatanı olarak sayanlar da çok iyi bilirler ki, Anadolu’da Bizans diye bir şey yokken Türkler vardı. Malazgirt savaşını anlatan Bizanslı tarihçiler bu savaşı anlatırken, 50 bin kişilik Türk ordusunun, 200 bin kişilik Bizans ordusu karşısında yenilme noktasına kadar geldiğini, ancak tam bu sırada, Bizans ordusu içinde yer alan bir kısım Türklerin (Bu Türklerin kimler olduğu ve Bizans ordusu içinde ne aradığına hiç değinmezler) savaştıkları insanların da kendileri gibi Türk olduğunu anlayınca, Bizans saflarını terk edip Türk ordusunun saflarına geçtiklerini ve böylece savaşın kaderinin değiştiğini de anlatmayı ihmal etmiyorlar. Ama bizim tarihçiler için böyle bir şey yok. Çünkü onlar için Türklük Müslümanlıkla başlıyor.

O dönemlerde Bizans ordusunun içinde paralı asker olarak görev yapan çok sayıda Kuman ve Peçenek Türk’ü bulunuyordu. 200 bin kişilik Bizans ordusunun yaklaşık olarak dörtte birini Kuman ve Peçenek Türkleri oluşturuyordu. Bu Türklerin sayısı konusunda fikir vermesi açısından, Bizanslı tarihçilerin anlattığı bir olayı burada anlatmakta yarar var.

“…birçok Peçeneğin Bizans ordusunda hizmet aldığı ve bilhassa 1048’den sonra sayıları artan bu ücretli askerlerin Selçuklulara karşı Anadolu’ya gönderildiği bilinmektedir. Ancak, bunlardan imparator Konstantinos Monomakhos’un emri ile Üsküdar yakasına geçirilen 15.000 Peçenek atlısı, Bizans kaynaklarına ( Kedrenos, Zonaras ) göre, böyle bir vazifeyi kabul etmeyerek –Boğaziçi’ndeki gemiler kasten kaldırıldığı için- başbuğ Katalan’ın idaresinde atları üstünde –Boğazı yüzerek Rumeli sahiline çıkmışlar ve Tuna’ya dönmüşler. (1050)[*], daha sonra da 1071 Malazgirt muharebesinde Bizans ordusundaki bir kısım Peçenek kuvvetleri soydaşları tarafına geçmişlerdir.”

Yine aynı kaynaklar, Bizans kralının Türklerden oluşan kırkbin kişilik bir orduyu bu Peçeneklerin üzerine göndererek onları yendiğini anlatır. Daha sonra ise Malazgirt savaşında 200 000 kişi olan Bizans ordusunun 50 000 kişisi Türk’tür. Bu da şunu gösterir ki bu topraklarda her zamandan Türkler yaşamaktadır.

Bize öğretilmeye çalışılan tarihin dışında, Anadolu coğrafyası M.Ö. 4000 yılından beri Türklerle meskûndur. Batının, İstanbul tarihini hangi yıldan başlattığını araştırdığımızda karşımıza ilginç bilgiler çıkıyor. Batı dünyası, İstanbul gibi dünya cenneti bir coğrafyanın kendi ataları tarafından M.Ö. 657 yılında keşfedildiğini ve burada kurulan ilk medeniyetin bu tarihte başladığını iddia ediyor. Halbuki İstanbul’da bulunan Erenköy ve Fikirtepe yazıtları (Kitabeleri) bu coğrafyada M.Ö. 2000 yılından beri bir Ön Türk devletinin varlığını haber veriyor.

 Bu Türklerin büyük bir kısmı, o tarihlerde bile, Türklerin Orta Asya’da binlerce yıl inandığı bir Tek Tanrılı dini inanca sahiptirler. Bu arada daha evvel Hıristiyanlığı benimsemiş olan Macarlar ve Bulgarlar gibi çok daha kalabalık Türk toplulukları da aynı coğrafya civarında yaşamaktadır.

Peki günümüzde durum nedir?

Vahşi batı, Araplar, Kürtler, gibi aslında Türk olmayan bir yığın unsur el ele vermiş Türk varlığını bu coğrafyadan sonsuza kadar silme gayreti içindeler. Başarabilmeleri tabii ki mümkün değildir. Ancak onlarla mücadele edebilmek için, bu gün şeytan sofrasında oturup tarihin çöplüğünden çıkardıkları Sevr antlaşmasını  (Türklerle hiç ilgisi yoktur) arsız bir yılışıklıkla suratımıza sallayan şer çetesine dersini verebilmek için tarihimizi çok iyi bilmemiz gerekmez mi?

(*) Kaynak: Bk. A.N.Kurat, Peçenek Tarihi, s.136 vd.; Gy. Moravcsik, Byz. Turc., II, s. 140, İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, 26. basım, Eylül 2005, Ötüken Neşriyat A.Ş. s. 183

Kaynak: Edebiyat gazetesi

İzmir 2013-03-05

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..