Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '12

 
Kategori
Edebiyat
 

Gizli anların yolcusu

İlhami’nin Bora’ya duyduğu masum olmayan, doğasına aykırı.., ‘aşk da aynı rüzgâr gibiydi, ona boyun eğmek, onunla bütünleşmek şarttı, karşı koymak imkânsızdı. Hele de boranın şiddetine kapıldıysanız!’ Kitaptan.


Romanına yazar yaratma katarına.., yazılmayanı yazma, oryantalist kültür giydirme/çakma yöntemine Nedim Gürsel’den sonra katılan Ayşe Kulin’in normal olmayan bir ilişkiyi anlatan ‘Gizli Anların Yolcusu’ son romanı. Roman, bomba değildir!..

Oğulları Can’ın kaza sonucu ölümüyle bunalıma düşen Eda’nın ilişkiden kaçınması, orta yaşlı İlhami’nin cinsel açlığı, birlikte çalıştığı edilgen genç Bora’ya yöneltir… İki erkeğin birlikteliği tutkulu aşka dönüşür..! Zengin yayınevi sahibi İlhami’nin âşığını koruma duygusu dile getirilmiş…

Romanlarını nefis finallerle sonlandıran Ahmet Ümit gibi güzel bir kurguyla bitiren Kulin’in pek gerçekçi bulmadığım abartılı anlatımı: “…Kör Hoca’nın havı dökülmüş yeşil halısında on-on beş delikanlı ve aralarında biz çocuklar, yan yana oturup sallanmaya başladığımızda, odada oluşan buğunun farkına varır olmuştum o geceden sonra. Bastırılmış cinselliğimizden sızan elektrik, birbirine değen dizlerimizden, dirseklerimizden mavi bir akım gibi geçerek birbirimize bağlıyordu.’ (s.151)

Yazarlıklarının doruklarında olan Elif Şafak ve Ayşe Kulin’in son romanlarındaki kahramanlar, birbirleriyle yarışır gibi aldatmayanı yok! Gerçeklerle örtüşmüyor..! ‘yayınevinde yaratıcı bölümde çalışıyor’ (s.3) Fabrika ve şirketlerde araştırma geliştirme (ARGE) bölümleri var. Sanırım iki kez kullandığı yaratıcı bölüm, araştırma geliştirmedir. ‘Kitabın başkarakterinin din kursunda yaşadıklarını’ (s.251) ‘din kursunda’ Uygun terim değil. Aceleye gelmiş izlenimi veriyor…

Haldun Taner Öykü ve Sait Faik Hikâye armağanı alan Kulin’in yaşama bakışı, kitap içi eleştiri (3 puan): ‘…Beni babamın pençesinden, hocanın değneğinden, bir de Taci’nin şehvetinden kurtar’ (s.124) ‘Bizim ne müritlerine sırtımızı dayayacak cemaatimiz var’ (s.22)

Kadın bir yazar olmanın verdiği avantajla iki erkek İlhami ile Bora’nın sevişmesini ballandıra ballandıra anlatan Kulin’in romanı roman yapan söylemi (3 p): ‘Para herkesin Allah’ı olmuş!’ (s.20) ‘Bir ülkede hukukun üstünlüğü yoksa, iktidarın üstünlüğü hüküm sürer.’ (s.64) ‘Hoca efendi nefesim, sanatçı karizmam da yok!’ (s.242)

Son ana kadar Padişah Vahdettin’e sadakat gösteren Maliye Nazırı Ahmet Reşat’ın torunu Ayşe Kulin, romanında gözlemleri canlı tutan diyaloglara yüzde 39.4 (41.5)* yer vermiş. (4 p) 20 – 35 diyalog 10 puan veriliyor. Sayfada ortalama 4.7 (4.4) paragraf yapmış. (0 p) 5 – 8 paragraf 2 p.

Uzun tümceler kurmaktan kaçınan Kulin, romanı benöyküsel bir dille yazmış. Metinler arasına giren alt anlatıcılar kullanmamış. Romanlarında kendine özgü bir dil oluşturan yazarın şiirsel dili (3 p): ‘ne zaman fazla içsem hep burgu gibi yüreğimi oyuyor, acılarımı dışarı akıtıyordu. Rakı hep yapıyordu bunu bana.’ (s.140) ‘Nereye koşsam karşıma ya Handan’ın büyük memeleri, ya da Serpil Hanım’ın kırmızı donu’ (s.145) Anlatı dilini rol verdiği tüm kahramanlara yansıttığı izlenimi veren diyaloglar (öykü 2004 – 2011 yılları arasında geçmiş gibi..): İstanbul’da yaşan orta yaşlı İlhami: ‘kızımı zapturap altına almak’ (s.191) ‘mealinde bir şeyler’ (s.191) ‘öğrenirse maazallah’ (s.384) Sokaktaki adam: ‘İsmi alileriniz efendim’ (s.300) Avukat: ‘Tebdili mekânda bereket’ (s.379) Genç Bora: ‘Amma da gammazlamış’ (s.383) ‘kanaatkâr olmam… ..heveskâr olmanın’ (s.415) Londra’da tahsil yapan Eda: ‘sen musallat’ (s.190) ‘Müstahak sana’ (s.419) Yazarlarımıza söylenmiş gibi gelen.., Mark Twain’in genç bir yazara söylediği söz : ‘İnsanlar nasıl konuşuyor kulağını iyi aç da dinle!’ Elbette yazarlarımız bunu biliyor.., yalnız, aceleye gelmiş izlenimi veriyor…

Taraflara eşit mesafede durarak kutupluluk yaratan (6 p) Kulin, ‘Gizli Anların’ ayrıntılarını dile getirirken yüzde 15.5 (23.7) yabancı sözcük kullanmış. (0 p) En temiz dille yazılmış romanı. (0 – 10 arası 20 p, 10 – 15 arası 10 p. veriliyor) Eski dil örnekleri yukarıdaki paragrafta verildi. ‘yakışıklı değil ama cool bir yanı var.’ (s.209) ‘O up to date olmayan Türkçenle’ (s.234)

Yazın diline katkı sağlayacak yeni anlatım teknikleri, yaratılan metaforlarla okurun başını döndürecek çağrışımlar, iç insanın aynı anda değişik görüntülerini aynaya düşürecek denemeler yapmadan.., ekonomik sıkıntı çekiyormuş gibi üretim/roman yazma gayreti içindeyiz! Elif Şafak ve Ayşe Kulin’de bu izlenimi edindim.

Kör Hoca’nın müridi Taci’nin erkek çocuğa (Bora) mescitin bir bölümünde arkadan girişini anlatan Kulin’in yazın diline işlevsellik katan ayrıntısı (8 p): ‘Kızımın sesi giderek duyulmaz oluyordu. …gözyaşlarını zor tutuyordur, dudaklarını sarkıtmıştır ve hafifçe titriyordur altdudağı. Kapıdan çıkar çıkmaz ağlamaya başlayacak… Hayatının kalp kırıklığı, ilk hicran!’ (s.269)

Okur yazar birlikteliğini sağladıktan sonra zaman kavramını iyi kullanarak merakı yüksek tutmasını bilen (6 p) Kulin’in alımlı çalımlı sözleri (7 p): ‘Aşk önlem filan dinlemez.’ (s.215) ‘Saçaklı bir şala bürünmüş, koyu mavi saçlı bir kızla, lacivert kadife ceketli bir genç, apayrı dünyaların içinde yan yana yürüyorlardı’ (s.91) ‘Hüzün, duman rengidir.’ (s.121) İç telleri gevreten hoş olmayan söz: ‘NEYİ ANLAMAMI İSTİYORSUN? ERKEK DÜZDÜĞÜNÜ MÜ?’ (S.418) Kadın okurları kaçıran absürt ve argolu söz: ‘Hasssiktir!’ (s.23) ‘gelmeyeceğimi haber ver de kıçına kına yaksın’ (s.365)

İnançsız kişilerin pamuk ipliğine bağlı yaşamlarını dile getiren Kulin, halk diliyle edebiyat yapanların olmazsa olmazı kalıplaşmış sözvarlığı atasözlerine (savlar) sayfada ortalama 0.016 (0.021) kez yer vermiş. (0.1 p) ‘Zorla güzellil olmaz, baba’ (s.236) ‘Aç ayı oynamaz!’ (s.208)

Türk romancığında ezber bozan bir içerik yakalayan Kulin, özlü anlatım aracı sözvarlığı deyimi sayfada ortalama 1.3 (2.7) kez kullanmış. (9.1 p) ‘Öküzün altında buzağı arama, buluttan nem kapma hali!’ (s.30)

Yayınevlerinin çok kazandığı izlenimi yaratan Kulin, kendi gerçek anlamının dışında başka bir mana daha ifade eden yananlama sayfada ortalama 1.3 (2) kez yer vermiş. (9.1 p) ‘anam duman gözlerinden yağmurlar indirmiş’ (s.122) ‘önüne yüreğini sermiş.’ (s.332) Yananlamla imge bellekte resimler çizer…

Romanlarında geçmiş zamanları yazan Kulin, kahramanın duygu ve düşüngüsünü okuyucuya aktaran iç çözümlemeyi 0.6 (0.010) kez kullanmış. (2.4 p) “dedem sanki yukarıdan beni seyrediyormuş gibi havaye bakarak, ‘Başıma geleni gördün mü dede?’ dedim, ‘bak işte, ben de yıktım perdeyi, eyledim viran! Bu işin altından bakalım nasıl kalkacağım?’ ” (s.187)

Şiir kitabı da olan Kulin, yazının temeline gülmeceyi sayfada ortalama 0.021 (0.024) kez atmış. (0.2 p) “ ‘Yaz tatiline gelirken saçlarının turuncu olma ihtimali var mı?’ diye sordum Derya’nın kulağına eğilerek. ‘Modaya bağlı, baba,’ dedi, ‘bakarsın hiç saçsız gelirim.’ ‘Sen moda ikonu musun Derya?’ ‘Ben kendi paşa keyfimin ikonuyum.’ ” (s.101)

Yönelttiği sorularla bilinci sözcüklerden okuruna ulaştıran Kulin, sayfada ortalama 2.8 (4.3) kez soru sormuş. (8.4 p) ‘Bora köşe yazarı mı? Kimin ayağına ne zaman basacak?’ (s.368) ‘Senin gey barlara giden dostların mı var?’ (s.383)

Romanlarında Boşnak tarihi ve kültürüne yer veren Kulin, anlatıma güç ve güzellik katan benzetmeye sayfada ortalama 0.7 (0.4) kez yer vermiş. (2.8 p) Düşük bir oran.’Handi deyip durma dana gibi kadına.’ (s.315)

Rol verdiği kahramanlara iç fırtınalar yaşatan Kulin, benzeyen ve benzetilenden yalnız biriyle yapılan söz sanatı eğretilemeyi sayfada ortalama 1.4 (0.3) kez kullanmış. (4.2 p) İyi bir oran. ‘Bir bacağı aksayan taze dal kızını kocaya yollarken’ (s.122)

Ruhun törpüsü kıskançlığı kurguya çok iyi yediren Kulin, kahramana iç tepmesi ile gelen çağrışıma, içmonologa sayfada ortalama 0.0047 (0.010) kez yer vermiş. (0 p) Düşük bir oran. “ ‘O her hangi biri değil ki, herkes gibi olsun!’ diye söylenirken buldum kendimi.’ ” (s.9)

Kalemine süslü betimlemeler takan Kulin, romana hayat verip inandırıcılık katan betimlemeyi sayfada ortalama 4.7 (6.4) satır yapmış. (0.9 p) ‘Saçlarını kısaltıp perçemlerinin rengini açtırmış. Işık vurdukça ışıldıyordı saçları. Gözlerine hafif far ve bolca rimel, dudaklarına şeftali rengi ruj sürmüştü.’ (s.53)

İstanbul’da elit bir yaşam sürdüren burjuvazinin kara deliklerini ele alan Kulin, ruh çözümlemelerini sayfada ortalama 0.6 (0.03) kez yapmış. (1.8 p) ‘..babamın kuran okuduğumu sandığı gecelerde üniversite sınavlarına hazırlanmış, güneyde bir üniversiteye girmeyi başarmıştım. …okuduğum tüm yazıları ezberime almayı iyi bildiğim, ezbere alışık olduğum için başarmıştım herhalde. Ya da sonradan keşfedeceğim gibi, göz hafızam çok güçlü olduğu için. …resimler hafızama kazınabildiği, hayallerim de şekle büründüğü için!’ (s.123)

İki kez en iyi roman ödülü alan Kulin, kahramanın içinden geçenleri dile getiren bilinççakımına sayfada ortalama 0.033 (0.013) kez yer vermiş. (0.1 p) ‘İçimden, sen çok mu güzelsin diye sormak geçti’ (s.75) ‘karımın erkek çocuklarına olan düşkünlüğünü inşallah yanlış anlamaz diye geçirdim içimden.’ (s.80)

Öykünün merkezine normal olmayan aşkı ve âşığını koruma duygusunu yerleştiren Kulin, bellekte çarpıcı çağrışımlar uyandıran imgeyi sayfada ortalama 1.1 (1.1) kez kullanmış. (8.8 p) ‘Amerikan budalalığımıza…’ (s.210) ‘hayata vurkaçla yaşamak en güzeli… Canın kimi çektiyse…’ (s.82)

Romanlarında yasak aşkları trajediye dönüştüren Kulin, ‘kaprisli ve cilveli’ edebi bir tür olan öyküyü sayfada ortalama 0.009 kez kullanmış. (0 p)

Rüyadan da yararlanan Kulin, sosyal bilimci gibi sosyal konu çözümlemesini sayfada ortalama 0.8 kez kullanmış. (2.4 p) ‘Sofrada çorbayı önce babam kaşıklardı, doyuncaya kadar. Geğirdi miydi, artık doydu demekti. Evin erkek çocukları dalardık kalan çorbaya, bizden sonra kaşıklayacak kadınları, kızları hiç düşünmeden. Tenceredeki aş herkese yetişmediğinde, karnını doyurmak için anamın ekmeği ıslatıp ağzına attığına defalarca şahit olmuştum. Elleri ve yüreği teneke kaplı da olsa, evde fedakârlık hep anama düşerdi’ (s.146)

Zaman zaman ucu imgeye varan sözlerin sonuna bile noktalama yapmayan Kulin, düşünme ve soyutlama aracı terime sayfada ortalama 6.1 (3.1) kez yer vermiş. (18.3 p) Yüksek bir oran. ‘çatal bıçak yerine ona hediye ettiğim kluazane çubukları koymuştu’ (s.331)

Kadın olmasına karşın yazın diline estetik özerklik vermek için pek de gayret göstermeyen Kulin, dilin anlatım gücünü artırıp kavram zenginliği katan ikilemeleri sayfada ortalama 0.1 (0.6) kez kullanmış. (0.2 p) En düşük oran..! ‘Ruh çağıracakmış, tövbe tövbe!’ (s.31) Türk dili yeryuvarın en estetik dilidir.

Romanlarını geriye dönüş tekniğiyle yazmasını seven Kulin, kullanıldığı yere derinlik ve ses güzelliği katan pekiştirmeye sayfada ortalama 1.7 (1.3) kez yer vermiş. (5.1 p) ‘Üzerine yırtık pırtık’ (s.86) ‘soğukta bile tıklım tıkış’ (s.105)

Yüreği yurt sevgisiyle atan Kulin, imgeye giden yolda şiirin olmazsa olmazı, varlıkların durumunu gösteren sıfatı sayfada ortalama 6.3 (4.4) kez kullanmış. (12.6 p) ‘yeşimtaşından bir gülen Buda heykelciği armağan’ (s.302) Nesneler ayrıntıların bir parçası.

Mektup tekniğinden (kısa ileti) sayfada ortalama 0.03 (0.026) yararlanan (0.1 p) Kulin, yazının içinde süs gibi duran hazır söz kalıplarından montaj tekniğiyle sayfada ortalama 0.019 (0.016) kez yararlanmış. (0.2 p) Sayfa ortalama 0.1 kez alıntı yapmış. (1 p) 156 dize şiir, 4 dize şarkı sözü.

Düşüngülü Eleştiri kriterlerine göre Ayşe Kulin’in ‘Gizli Anların Yolcusu’ romanına 127.8 puan verildi. En yaman eleştiri kıyaslamaktır!.. Düşüngülü Eleştiri, son söz değildir. Romanları türlerine göre kıyaslamayı size bırakıyorum. Muzaffer Koçer’in ‘Gökçek Ölmemiş’ 110.9 p, Nurgün Erdinç’in ‘Kan Kırmızı İhanet’ 85.3 p, Muammer Yüksel’in ‘Cennet’ 94.5 p, Orhan Pamuk’un ‘Masumiyet Müzesi’ 96.2 p, Çetin Yiğenoğlu’nun ‘Kırmızı Koku’ 105.6 p, Yavuz Bahadıroğlu’nun ‘Kırım Kan Ağlıyor’ 76.8 p, Ahmet Ümit’in ‘Bab – ı Esrar’ 121 p, Hasan Hüseyin Gündüzalp’in ‘Yuğ’ 118 p, Ayşe Kulin’in ‘Umut / Hayat Akan Bir Sudur’ 109.4 p, Canan Tan’ın ‘En Son Yürekler Ölür’ 115.4 p, Elif Şafak’ın ‘Aşk’ 118.1 p, Ayfer Tunç’un ‘Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi’ 102.2 p, Sinan Akyüz’ün ‘Sevmek Zorunda Değilsin Beni’ 91.3 p, Ece Temelkuran’ın ‘Muz Sesleri’ 130.2 p, İnci Aral’ın Sadakat’ine 122.1 p, Oya Baydar'ın 'Çöplüğün Generali'ne 104.2 p, Tolga Gümüşay’ın ‘Hiç Kimsenin Kenti’ne 105.9 p, Ahmet Ümit’in İstanbul Hatırası’na 117.8 p, Sinan Yağmur’un Aşkın Gözyaşları / Tebrizli Şems’e 84.8 p, İskender Pala’nın Şah ve Sultan’a 112.6 p, Sürayya Köle’nin ‘Yakası Kürklü Yeşil Parka’ 107.9 p, Sinan Akyüz’ün ‘Piruze / Şam’da Bir Türk Gelin’ 102.9 p, Zülfü Livaneli’nin ‘Serenad’ 118.6 p, Nedim Gürsel’in ‘Şeytan, Melek ve Komünist’ 124.3 p, Elif Şafak’ın ‘İskender’ romanına 126.5 puan verilmişti. / / Gizli Anların Yolcusu / Ayşe Kulin / Everest / 427 s.

*- Ayşe Kulin’in ‘Umut / Hayat Akan Bir Sudur’ romanına ait değerler.

 
Toplam blog
: 172
: 425
Kayıt tarihi
: 15.07.09
 
 

Ali Akdemir, Adana tarihinin en büyük sel felaketini yaşadığı 21. 02. 1948 tarihinde doğdu. Edebi..