Gizli Rüyalar...

Karanlık bir nefes soluklanır ense kökümde, yapraklar kırmızı can bulurlarken. Bir ağacın kökleri gibi , kainatın gökleri gibi ve her insanoğlunun gözleri gibi ateş ateş damlar acılar yüreğimden içeri. Rüyalardan kaçmış yakalayamadıkların gibi , darağacının tepesinde mahsun bir alacakarga göz süzer.

Altın tüyleri olan bir can alıcı adım adım yaklaşır gümüş mavisi bir ecel süzülüşü ile. Duvarlar yıkılır parça parça gözünün önünde ve mevsimin tatsız esintisi beklentilerinin karşısına tüner. Rüya tuvalinde gizlidir. Fırça her darbe indirdiğinde bir başka renk somurtursun yüzünü korkusuz aşk cephesine karşı. Ateşten bir gömlek gibidir bedenine sarılan hain sarısı lâl yılanın soğukluğu. Dilsizdir, anlatmaz, yazmaz ne kadar zehir zemberek pislik olduğunu. Kum tanesi gibidir içini saran gaddar sevişmeler. Milyarlarcadır, hepsine dokunmak imkansızdır ve bir silüet belirir yosun tutmuş umutlarında.

Üzgün bir Picasso piyano çalar rengarenk senin saçma rüyalarında, notalar deniz olur boğulursun melankolik haykırışlar içinde. Gördün mü kelebekle timsahın şuh dansını ? Kafa kafaya vermişler birbirlerini nasıl yokedeceklerini düşlüyorlar. Sence hangisi daha şanslı ? Uçmak mı yoksa devasa olmak mı ? Hiçbiri !

Şanslı olan kibrini yenebilendir, kabına göre kaftan biçendir. Yerine göre gül, yerine göre kanlı bir dikendir...