- Kategori
- Sağlıklı Yaşam
- Okunma Sayısı
- 2729
Glisemik indeks nedir, ne işe yarar?... (I) / ''Beslenmenin diyalektiği' (43)''

Çok değil, günümüzden otuz iki yıl önce, Kanada'lı bilim insanı Dr. David J. Jenkins ve arkadaşları, tıp alanında bilimsel bir çalışma yaptılar.
Şeker hastalığına yakalanmış insan kızı ve insanoğullarının yararına yönelik yaptıkları, bu bir dizi deney ve çalışma sonucunda, her gün bol miktarda tükettiğimiz karbonhidratların, kan şekerimizi hangi düzeylerde etkilediğini ölçümleyen bir sistem geliştirdiler!...
Glisemik indeks (Gİ) bu şekilde bilim dünyasında hayat bularak, sağlıklı yaşam ailesinde de yerini aldı!...
Dr.Jenkins ve arkadaşlarının çalışmalarından alımlayabildiğimiz kadarıyla, tükettiğimiz herhangi bir gıdanın Gİ'si, o gıdanın kan şekerini alçaltıp yükseltme yeteneğiyle doğru orantılıdır. O yiyecekdeki Gİ değerinin yüksekliği de, kandaki glikoz düzeyini arttırabilme özelliğini içinde taşır!... Yüksek kan şekeri de, yaşamsal birçok sorunla farketmeden karşı karşıya gelmemize neden olur!...
Bu yüzden, beslenirken zorunlu olarak aldığımız ve de vazgeçilmez gıdalarımızdan biri olarak basit ya da kompleks şekliyle karşımıza çıkan karbonhidratları tüketirken, şimdi daha dikkatli olmamız gerekiyor!..
Eğer, özenle ve bilinçle bu gıdalara yaklaşırsak, karşımıza çıkan ve ya ilerki zamanlarda çıkabilecek, birçok musibetden de kurtulabilme şansımız, çok yükselecek!...
Beynimiz,merkezi sinir sistemi ve kas dokularımız için, farklı şekillerde (çiğ ya da pişmiş yeme biçimi ve içerdiği yağ ve protein, lif oranı ve de pişirme biçimleri içinde ) karşımıza çıkan muhtelif karbonhidratlı gıdaları tüketmek, kan şekeri düzeylerimizin oluşumunda farklılıklara neden olabilmektedir!...
Ancak kural olarak düşük glisemik indeksli ve lif içerikli tüm gıdalar, kan şekerimizi yükseltmemekte ve genelde lifli yapılarıyla, metobolizmamızda bir denge yaratarak, uzun zaman tokluk duygusu içinde kalmamızı sağlamaktadırlar!...
Yalnızca kilo vermek amacıyla değil de, uygun bir kilo da ve sağlıklı bir yaşam biçimi yaratabilmek adına da, glisemik indeksi düşük yiyeceklerle beslenmeye özen göstermemiz gerekiyor...
Zaman içersinde, bilincinde olmaksızın Gİ' si yüksek, sağlıksız karbonhidrat içeren tüm un içerikli gıda, şeker, bal, pekmez ve gazlı içecekler, meyve suları ve bol şekerli meyvelerle beslenmemiz, pankreas ve karaciğerimizi yoruyor!... İnsülin ve leptin direnci oluşmasını da tetikliyor!...
Yüksek Gİ'li yiyecekler, çok hızlı şekilde hazmedilip bağırsak sistemimizin daha başında gerekli emilimler gerçekleştiği için ve bu yüzden sistem bir iki saat gibi çok kısabir zamanda açlık alarmı verdiği için, oluşan açlık duygusuyla çikolata gibi tatlı, tuzlu yiyeceklere ve tatlılara karşı, saldırganca bir istek oluşuyor!...
Bu döngünün sonucunda yukardaki dirençler ve reaktif hipoglisemı denilen olaylarla karşı karşıya kalıyoruz!...
Bu durum, gün içinde açlık, tatlı krizleri, çalışmada isteksizlik, gizli açık yorgunluk, çabuk ya da aniden sinirlenme gibi belirtilerle kendini duyurmaya çalışıyor!...
Sistemimiz, kan şekerimizi dengede tutabilmek için yüksek miktarda insülin hormonu salgılıyor...
Özetle; kanımızda sürekli insülin hormonunun bulunması da, yüksek tansiyon, damar sertliği, obozite, enzimlerde dengesizlik, diyabet gibi rahatsızlıkların yavaş yavaş ve bazen de çok hızlı bir şekilde ortaya çıkmasına, bağışıklık sistemimizin zayıflamasıyla da yüksek risk oluşturan sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına yol açabiliyor!...Ve en başta pankreas ve de karaciğer hastalıklarının oluşmasına!...
Şekerin ve bunun en ucuz endüstriyel biçimi olan ve maalesef, tüm ev dışı tatlı ve bazı gıda ve de gazlı içeceklerde de kullanılan mısır şurubundaki yüksek orandaki fruktoz yüksek kan şekerinde istikrara neden oluyor!... Ve gazlı içeceklerde ki karbondioksit, her yaşta ihtiyacımız olan kalsiyumu dokulardan kaldırıp atıyor!... Kemik yapımızın geleceğine zarar veriyor!... Bir şişe ya da kutu içinde içecekte bir günlük toplam şeker ihtiyacımızdan %20 daha fazla şeker bulunuyor!... Üst üste biriken bu durumlar, yüksek kan şekeri oluşuturmanın yanında, bu şekerle beslenen kanser hücrelerinin de bir şekilde önünü açıyor!...
Un haline getirilmiş tüm tahıllar da, vücudumuzun daha fazla su tutmasına ve gereksiz bir su yükü taşımasına da neden oluyor!...
Bu yüzden Gİ' si düşük gıdaların ayrımına vararak ve onları çok sevdiğimiz ama vazgeçmekde de zorlanacağımız Gİ' si yüksek yiyeceklerle bir şekilde oranlayarak, beslenme kültürümüzü yeniden yapılandırma yollarını da arayabiliriz... Bu durumda insülin ve leptin hormonlarına karşı bir direnç oluşmayacağı gibi, bu hormonlar görevlerini tam ve doğru yapabileceği için, trigliserit üretimi azalacak, var olan da kan şekerine dönüştürülerek enerji olarak kullanılacaktır!...
Bu uygulama, en azından bizleri sağlıklı bir geleceğe bağlayacaktır...
(devam edecek)
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.
